Açılan ellerimle yine hüzün içindeyim
Boynu bükülmüş bir seyyah misali nefesin ülfetiyle gezinirim
Halin efkârını, derdin ummana akan hicranını nasıl söylerim, hakkı bilirim
Sabrın rahlesinde, hasretin terennüm ettirdiği çillerle içime çekilir aşkınla irkilirim


Dervişin çilesinde, aşkın elemli iksirinde
Kalbin inşiraha tabi olduğu hallerde, gönlün serdettiği biçimde
Asanın bekleyen halinde, dilin meftun olduğu hakikatin kadrindeki vecdiyle
Suskunluğun duçar bıraktığı her halin vaktinde, umudun senasında firkatin diliyle


Asabiyeti neyleyim, aidiyetim kim için
Hiziplere bölünmek, şekli yet bürünmek, ne derleri takip etmek
İhsan perdesinden yüz çevirerek, heveslerin girdabında nefeslenip yürümek
Dil ile söyleneni, nazar ile ifşa edileni görmeyip kalbin latif halini örseleyip ditmek


Onca bölünmüşlük içinde yine bölmek
Muhabbeti esirgeyip buğuz etmeyi yüceltmek, nüfusa eklemek
Teraneler içinde aziz nefesi tüketerek, yeni sahneler için desiseler icra etmek
Kitabı celilin ruhuna aykırı olarak maslahatlara bürünüp sahnelerde boy göstermek


Yönetmek için zafiyeti geçmek gerekir
Nefsin şubesinde ve nizama hasret sesinde illet edepten arîdir
Hakikatin efkârını hissetmeyen gönül bühtandır, cazibe hani koşulda tavdır
Kul olmak, gerekçesiyle yol almak ve akideyi sulandırmadan yaşamak ihlâsa hasır


Sosyolojik olarak ölçüler çok değişti
İnsanın hilkati, ruhi hali, kalbi ilmihali hiç değişmedi, kavaidi
Göreceli olarak, tedrisat dışlanarak, ekranlar boyanarak, nefsanîlik icbar edildi
Ne babam, ne annem geçim derdinden bu hıza erişti ve bizarlık içinde oturup seyretti


Dünyanın her hali gözler önündeydi
Mahremiyetin her hali çarçur edilerek piyasalarda sergilendi
Kandırılan gençler, meraka matlup olan niyetler sınırsızlığın illetiyle nefeslendi
Kalbura dönmüş nesil, edebi dışlayan cemil, yaşadığı hale gerekçe bulan sefiller erdi


Mustafa CİLASUN