Ne firkatin ve ne de ülfetin
Ruhumun abat olduğu letafetin esinindeydi bu halim
Ne açık denizi gördüm ve ne de seven bir yüreğin hıçkırışla büyüdüm
Ufkun sağanağında mahzun kaldı düşlerim, nefesine refakat eden her ahım, acım


Ne bir hüsranım, ne inşayım
Ruhumu ihata eden her esinin efkârıyla ayan kulum
Ne ayyuka ramak kalmış umudum, ne vicdanımla azap yaşadı kanım
Nefes aldıkça hicranım, nüksediyor bak yine efkârım, düşünmek şimdilerde lazım


Ne merdin yiğitliğine uzandım
Ve ne de namerdin şerrinden sudur eden nefesi tattım
Hüznün her raddesinde, ibretin husule gelen ibretamiz sahnesine kandım
An niye ar, zaman hali fakirliğim için ibretli nazar ve elbette ki harlaşan neler nar


Erişemediğim nefesler yakındı
Fakat farkına vasıl olamadığım an müddetince tavdı
Esas olan, ruhun inkişafından mücerret olan izan ne muhteşem anlamdı
Yürek vardı, kalp aklın sağanağında idamesini sürdüren ak sedaydı, aşk başkaydı


O ne kadar dile gelse yine azdır
Farz olan her ne emri kutsiyet varsa, onunla bir farktır
Arif niye yanıktır, âşık hakikatin sevdasında uyanıktır, kınayan ise alıktır
Ne meczubun irfanı, ne medyumun sultası tahkik için sadık kanıttır, irfan aşkladır


Her anını hasretsen o aşkı talime
İster hüzün ikamet etsin ahvaline, ister hicranın seline
Niyaz halis olmazsa, niyet kalbin nidasına ram olmadıkça her şey virane
Aziz olan, izzetin lütfüyle onurlanan tevazuu nefsin mübelliği olursa sevda koklanır



Mustafa CİLASUN