Aklıma bin bir türlü sualler geliyor, nefesim yetmiyor, içim titriyor
Kimin sürurundan o an esinlensem hicranım ruhuma gem vuruyor
Kalbim hüznün nefeslerinde eriyor, derdi efkarım umutta direniyor
Gelen kim varsa, şayet aidiyetinden uzaklaşan nazarsa içim sızlıyor



Aşk halin demidir diyorlar ama gönlün hicranını ne kadar biliyorlar
Rahley-i tedrisatın o nefesin firkatine müptela olduğunu söylüyorlar
Gözyaşları şefkattir, muhabbettir, rahmettir, aşkın ve esinin yetisidir
Hüzün ve hicranla dem bulan bir efkarı badedir, sevdanın gerekçesidir



Ruh ve kalp; aşk ile iç içedir, ihsan ve izana tabi olan bir lahzayı dildir
Akıl ve idrak, istikamete ram olan her hangi bir durak sevdayı payedir
Gönül her ne kadar nida etmeden, edebi halden vazeçmeyen ar sa erişir
Nar zan ve haşyet için bir nazardır kalbin nefsinle aşka erişen vuslattır



İki elini başına koyarak, ruhunun feryadını duyarak hisset ve düşün
Hüznün perdesi açılıyor ve için titriyor gözyaşı hucum ediyor ne için
Her gidişin, nefesin emanet olduğunu kalbin sedasından elemle işitin
Niyetin ve sahneye koyduğun cibiliyetin bir hesan içindedir onu bilin



Can, canana ram olur, aşkın o esininde nefsin, hicran nidası duyulur
Akıl ve idrakin vicdanın terazisinde hakikatin meşkine o an ram olur
Korkular ve kaygılar unutulur keyfiyet gerekçeleri bir bir sıraya konur
Kim aşkı ve sevdayı hakkıyla kul olmak için anlar onu yaşarsa kurtulur



Mustafa CİLASUN