Bir figandı işittiğim, o an itibariyle sendelediğim
Bir panik içinde dikkat kesilerek, tüm hissiyatımla yönelip gönülden dinlediğim
Ta derinlerden gelen titremeyle bin hüzün ile irkilip, kendimden geçtiğim
Nedendir hiç bilmeden manasına erişip şehredemeden, ah hasretiyle nefeslendiğim




Ne ekmiştim ve neyi biçiyordum, neden bilmiyordum
Ruhmun sessizliğinde neden bu kadar yalnızdım, adeta bir sızı ve figandım
Ne hakkıyla bir çoçokluğumu yaşamaıştım, ne şevki sürur ile sevmeyi anlamıştım
Mahzun bir nefesin melaliyle yıllarca suskunluğun kadrinde bir esaret yaşamıştım




Okumak anlamak için ne kadar kifayet ediyordu
Kor kuyuların dramını yaşamak, hangi hesabın vecdinde ve çehresinde saklıydı
Gün güneşsiz, gece düşünmekten habersizse, yaşamak ve farklılaşmak niye vardı
Şevk ve kalbi sürur gönlün sudurunda çağlayamayacaksa, aşk kim için edebi ardı




Niye bu hal üzerine sükut etmek geliyor sinemden
Çektiğim çilelerin sızısı bir kor misali duruyor ruhumun görünmeyen çehresinden
Ne gamın, ne de olmayacak nasibi fermanın umutlarında kanatlanıp süzülmekten
Sabırla yol almak, akıl dirliğinde inkişaf eden bir ilimle ferahlamak gelir içimden




Yine hazan başlıyor, eylül kalbimden hiç çıkmıyor
Düşmüş yapraklar, sararmış topraklar, suya hasret kalmış yalçın kayalar ne diyor
Hesap vicdanımı silkeliyor , ruhumun hicran damlalarını durmuyor aşikar eğliyor
Ömür bitmeye, nefes mecalini terketmeye, gözler fersizleşmeye hüzünle meylediyor



Mustafa CİLASUN