Şeytanı inkar edenin durumu nedir?

Şeytanın varlığı Kur’an, Sünnet ve âlimlerin icmaı ile sabittir. “Senin Rabbine yemin olsun ki, Biz onları(inkârcıları) da, şeytanları da diriltip huzurumuzda toplayacağız”(Meryem, 19(68) mealindeki ayette, şeytanın bizim gibi yaşayan canlı ...


  1. Alt 02-10-2009, 18:02 #1
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Şeytanın varlığı Kur’an, Sünnet ve âlimlerin icmaı ile sabittir.

    “Senin Rabbine yemin olsun ki, Biz onları(inkârcıları) da, şeytanları da diriltip huzurumuzda toplayacağız”(Meryem, 19(68) mealindeki ayette, şeytanın bizim gibi yaşayan canlı bir varlık olduğuna işaret edilmektedir.

    “İblis/şeytan cinlerden idi”(Kehf, 18/50) mealindeki ayette ise, şeytanın cin kabilesinden olduğu belirtilmiştir.

    İslam’ın kabul ettiği böyle açık bir gerçeğin inkâr edilmesi veya yanlış olarak algılanması hayra alamet değildir. Umarız, bu gerçekleri işittikten sonra doğruyu kabul etmekte tereddüt etmeyecektir.

    Aslında Şeytan'ın kendini inkar ettirmesi onun en büyük oyunlarından biridir. Bu inkârda tek temel dayanak, şeytanın gözle görülmemesidir.

    Şimdi o şahsa soralım:

    Sen şeytanı neyinle inkar ediyorsun? Yani şeytanın varlığını senin ellerin mi kabul etmiyor, kulakların mı; gövden mi kabul emiyor, bacakların mı?

    Bu sorumuzu saçma bulacak ve “hiçbiriyle” diyerek ilave edecektir: O’nun varlığını aklım almıyor.

    O hâlde, şeytanın varlığını kabul etmeyen, o şahsın aklıdır. Görünmeyen bir şey, yine görünmeyen bir şeyi inkâr etmektedir; delili ise “görülmemesi.”

    Akıl kelimelerle düşünür, ama kalbin bütün işleri kelimesizdir. İnsan bir çiçeği veya güzel bir kokuyu “kelimelerle” sevmez. Bu işi kelimesiz yapar. Ama, bu sevgisini ifade etmek, başkalarına aktarmak istediğinde kelimelere iş düşer.

    İşte, kelimesiz seven ve korkan ve yine kelimesiz inanan o insan kalbine, şeytan musallat olmakta, onunla kelimesiz konuşmakta, ona fısıltı kabilinden birtakım telkinlerde bulunmaktadır.


    Kaynak:Sorularla islamiyet

  2. Alt 02-11-2009, 20:28 #2
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    Elbette herkes şeytanıyla haşrolacaktır,
    Rabbimizin verdiği ve mahşer de cennet veya cehennem ile ödülünü alacak olan ruhumuz..
    Dünyadaki iyiliklerimizin ve kötülüklerimizin bileşkesi olacaktır.
    Şeytan insanla birlikte yaratılmıştır ve her insanın beynine yerleştirilmiştir.
    İnsanlık, yaşadığı hayatı, tabiri caizse, bir uçağın karakutusu gibi beynine kaydedecektir..
    Eğer, karakutusu okumduğunda şaytansı bir hayat tarzı ağırlıktaysa, şeytanıyla Cehenneme, değil, kulluk vazifesini tastamam yapmışsa, Cennete gönderilecektir.
    Yoksa, irade sahibi olmayan bir varlığı kişileştirip cehenneme göndermenin ne manası olabilir ki?
    Bu konuyu çok konuştuk ama bakıyorum ki konuyu Kur'ana göre ele almadığınız için halen içinden çıkamamışsınız..
    Şeytan vardır ama bir kişilik değildir, kişiye kötülük vesvesesi aşılayan ham düşüncelerdir.

  3. Alt 02-11-2009, 21:26 #3
    şafak Mesajlar: 26
    [
    Şeytan vardır ama bir kişilik değildir, kişiye kötülük vesvesesi aşılayan ham düşüncelerdir.[/B][/QUOTE]

    Thehafız kardeş
    Hiçbir islami kaynakta şeytan hakkında bu şekilde bir açıklamaya rastlamadım bu güne kadar.Kalben ve aklende doğru gözükmüyor.Ben sadece islami bir lugattan Şeytan ın tanımı hakkında kısa bir alıntı ekleyeceğim.

    Şeytan(iblis):Bir defa Cenab-ı Hakka isyan ettiğinden rahmetinden kovulmuş,şerleri ve muzır şeyleri temsile selahiyeti olan ateşten yaratılmış bir mahluk.Bütün melekler Cenab-ı Hakkın emriyle Hazret-i Adem e secde ettiği halde Şeytan:"O toraktan yaratılmıştır,ben ateşten yaratıldım.Ben ondan daha kıymetli ve yükseğim" diye kibirlenerek,Cenab-ı hakkın emrine karşı gelmiş ve Hazret-i Adem e secde etmediğinden rahmetinden kovulmuştur.Cenab-ı hakkın emirlerine sağlam sarılanlara şeytanın birşey yapamıyacağı,diğerlerini aldatmaya çalışacağı kıyamete kadar müsade edilmiştir.

  4. Alt 02-11-2009, 21:34 #4
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    Önce Kur'anda şeytan nedir ne değildir, okuyalım, sonra fikir teatimize devam edelim.
    Rivayetlerle bu konuyu çözmemiz mümkün değildir.
    Bakalım Kur'an bu konuda neler söylüyor





    KUR’ÂN’DA ŞEYTAN


    “Şeytan”, halk kültüründe, eli çatal mızraklı, kuyruklu, boynuzlu, bize görünmeyen, aldatan, kandıran, kötülük aşılayan, acâip, soyut; uzayda cismi olmayan bir yaratık olarak tanınır. Herkes şeytandan korkarken ve Allah’a sığınırken işte bu mevhum varlığı itibare alır. Ve bu varlık, her türlü kötülük ona izafe edildiğinden şamar oğlanı gibi kullanılır. Tabii böyle bir varlık olmadığından da bu kötü varlık gelip de kendisini suçlayanları, kendisine iftira atanları sorgulamaz ve onlarla yüzleşmez. Yani sözde herkese kötülük yapan bu yaratık kendine yapılan kötülüklere, sövgülere, lanetlere karşı ise duyarsızdır, kendini hiç savunmaz, intikam almaz.
    Öyleyse nedir bu şeytan denilen yaratık?

    “Şeytan” sözcüğünün Arapça olmayıp Habeşçe ve İbranice olduğu ileri sürülmüştür. Şeytan, İbranice ve Latince’de “Satan” olarak ifade edilir. Bu dillerde “Rakip, karşıt” anlamlarına geliyormuş. Şeytandan, Kitabı Mukaddes; Sayılar, 22/22’de “Rabbin meleği”,, Eyyüb kitabı 1/6, 2/7’de “şeytan”, Yuhanna, 16/11’da “bu dünyanın reisi”, Efesoslulara Mektup, 2/2’de “hava kuvvetlerinin reisi” olarak söz edilir.

    Arap dilinde “şeytan” sözcüğüne kök olabilecek iki tane sözcük vardır; bunlar, “ştn” ve “şyt” sözcükleridir. Biz, “şeytan” sözcüğünün Arapça olduğu kanaatini taşıyoruz. Zaten tüm lüğatlarda da “ştn” maddesinde ele alınır.

    “Şeytan” sözcüğü, “ştn” kökünden gelir. “Ştn” sözcüğü, “ip; derin kuyulardan kovaya bağlanılarak su çekilen, hayvanların bağlandığı ip” demektir. Bu ip uzak ve derin işlerde kullanıldığından bunun fiili olan “şatana” fiili, “baude (uzak oldu)” anlamında kullanılmıştır. “Fey’alün” kalıbındaki “şeytan” sözcüğü, “iyiden, güzelden uzak olan her şey” için kullanılır olmuştur. Nitekim başında yelesi olan çirkin bir yılan cinsine de “şeytan” adı verilmiştir. Saffat suresinde geçen “sanki şeytanların başı gibi...” ifadesindeki “şeytanlar”, sözü edilen çirkin yılanlardır.
    Bu sözcüğün, “yanma” özellikle de zeytin yağının ve işlem görmüş üzümün yanması” anlamındaki “şyt” kökünden geldiği de varsayılsa da birincisi asıl olandır. (Lisan; 5/114, 115)

    Yukarıdaki açıklamalardan sonra Kur’an ayetlerini de dikkate aldığımız zaman “şeytan”: “Hakka ve akla aykırı hareket eden, uzak olan her türlü kişi, güç ve kurumun karakteristik adı”dır. Onun için şeytan ya insandır ya da insanın içindeki düşünce yetisidir; İblis’tir. Kesinlikle başka boyuttan bir varlık değildir. Zaten başka bir boyuttan bir varlığın başımıza musallat edilip onunla mücadelemizin istenmesi Allah’ın adalet ilkesine de terstir.
    “Şeytan” sözcüğü, Kur’an’da 70 tekil, 18 çoğul olmak üzere 88 kez geçmektedir. Şeytanın, kimler ve neler olabileceğini, bunların özelliklerini, niteliklerini, alâmet-i fârikalarını (ayırt edilecek işaretlerini) aşağıdaki ayetlerden tespit edelim:

    Bakara; 168, 169:

    Ey insanlar! Yeryüzündeki helâl ve tayyib (temiz, hoş, yararlı) şeylerden yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Şüphesiz o, sizin için apaçık bir düşmandır.
    O, size yalnızca kötülüğü, aşırılığı (çirkin-hayasızlığı) ve Allah üzerine bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.

    Bakara; 268:

    Şeytan, sizi fakirlikle korkutur ve size aşırılığı ( çirkin-hayasızlığı) emreder. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan vâdeder. Ve Allah Vâsi’dir (ilmi ve rahmeti sonsuz geniş olandır), en iyi bilendir.”

    Furkan; 27- 29

    27-29 - Ve o gün, o zalim kimse ellerini ısırarak, “Eyvah, keşke elçi ile beraber bir yol tutsaydım! Eyvah, keşke falancayı izdaş edinmeseydim. Hiç şüphesiz bana geldikten sonra, beni Zikir’den o saptırdı. Ve şeytan insan için bir rezil edenmiş!” der.

    Nisa; 117-120:

    117 - Onlar, Allah’ın astlarından, yalnızca dişilere yakarırlar. Ve onlar ancak inatçı şeytana yakarırlar.
    118-119 - Allah ona (şeytana) lanet etti. Ve o, “Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah’ın yaratışını bozacaklar” dedi. Ve her kim Allah’ın astından şeytanı veli edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyan ile ziyana uğrar.
    120 – O (Şeytan) onlara vaad eder ve onları kuruntulandırır. Oysa şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaadetmez.


    Nisa; 60:

    İnkar etmekle emrolundukları tâğutu aralarında hakem yapmak isteyerek kendilerinin, sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını ileri süren şu kişileri görmedin mi Şeytan da onları uzak (geri dönülmez) bir sapıklıkla sapıttırmak istiyor.

    Enam; 43

    43- Onlara, zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici gösterdi (süsledi).

    Enam; 112, 113:

    Ve işte öyle. Biz her peygamber için cinn ve ins şeytanlarını düşman kıldık. Ki dünya malına aldanmaktan bunların bazısı bazısına sözün süslüsünü vahyeder (gizlice telkinde bulunur, fısıldar) . -Ve şayet Rabbin dileseydi onu yapmazlardı. Öyleyse onları bırak uydurdukları şeyleri de.-
    Âhirete inanmayan kimselerin kalplerine ona kansın, ondan memnun olsunlar ve de yapmakta olduklarını yapsınlar diye de.”

    Hacc; 52:

    52- Biz senden önce hiçbir elçi ve hiçbir peygamber göndermedik ki o bir şey arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna bir şeyler atmış olmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın attığı şeyleri şüpheyi giderir. Sonra da Allah, ayetlerini tahkim eder (güçlendirir). Ve Allah Alîm`dir (en iyi bilen), Hakîmdir (yasalar koyan).


    Nur; 21:

    Ey iman etmiş kişiler! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Ve kim şeytanın adımlarını izlerse, hiç şüphesiz o, fahşayı (çirkin utanmazlıkları) ve kötülüğü emreder. Ve eğer ki üzerinizde Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiç biri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ama Allah, dilediği kimseyi temize çıkarır. Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir.

    Enfal; 48: O zaman şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara: “Bu
    gün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin
    yardımcınızım” demişti. Ne zaman ki, iki topluluk birbirini görür oldu o,
    iki topuğu üstünde geri döndü ve: “Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü
    ben sizin görmediğinizi görmekteyim, ben Allah’tan da korkmaktayım”
    dedi. Allah sonuçlandırması pek şiddetli olandır.”

    Haşr; 16:

    (Onların durumu), Tıpkı, hani, insana “küfret” deyip, de o küfür edince inkara sapınca da “Kesinlikle ben senden uzağım; Şüphesiz ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.” diyen şeytanın durumu gibidir.

    Mücadele; 19:

    19 - Şeytan onları istilâ etmişti de onlara Allah’ı anmayı terkettirmişti. Onlar, şeytanın hizbidir (gurubudur). İyi bilin ki şeytanın hizbi kesinlikle kaybedenlerdir.

    İsra; 27:

    27: Şüphesiz saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.

    İbrahim; 22:

    22 – Ve iş bitince şeytan onlara, “Şüphesiz ki Allah size gerçek va’dı vaad etti, ben de size vaad ettim, hemen de caydım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi çağırdım, siz de icabet ettiniz. O nedenle beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ben sizi kurtaramam, siz de benim kurtarıcım değilsiniz! Ben, önceden beni Allah’a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim.” dedi. Kesinlikle zalimler için acı bir azab vardır!


    Maide; 90, 91:

    Ey iman etmiş kişiler! Hamır (İçki, uyuşturucu), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytan işlerinden pisliklerdir. Öyleyse bunlardan kaçının; umulur ki, kurtuluşa erersiniz.
    Gerçekten şeytan, içki ve kumarda sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi, Allah’ın zikrinden ve salattan (namazdan ve sosyal destekten) alıkoymak ister. Öyleyse sona erdirmişler (vazgeçmişler) misiniz?

    Ayetlerde görülüyor ki, ŞEYTAN:

    - Haramın yenmesini, haksız kazanç elde edilmesini emreden ve öneren,
    - Kötülük, hayasızlık ve Allah’a karşı bilmediğimiz şeyleri söylememizi emreden,
    - Bizi fakirlikle korkutan,
    - Bizi kuruntulara düşüren,
    - Allah’ın yarattıklarını değiştirmeyi emreden,
    - Bizleri kandırmak için bizlere yaldızlı sözler fısıldayan,
    - Bize vesvese verip, kışkırtıp kafa bulandıran,
    - Yaptığımız amellerimizle bizi şımartan,
    - Bizi azdıran,
    - İçki/uyuşturucu ve kumarla, aramıza düşmanlık ve kin sokmak isteyen,
    - Allah’ı anmaktan ve namazdan, sosyal destekten bizi geri durdurmak isteyen,
    KİŞİLER ve GÜÇLERDİR.



    Kur’an’da “şeytan” ifadesi, ins şeytan (bilinen tanınan görünen şeytan; insan şeytan) ve cinn şeytan (gizli kapalı şeytan; İblis ve ajan kimseler) olmak üzere ikiye ayrılır.

    Enam; 112:

    Ve işte öyle. Biz her peygamber için cinn ve ins şeytanlarını düşman kıldık. Ki dünya malına aldanmaktan bunların bazısı bazısına sözün süslüsünü vahyeder (gizlice telkinde bulunur, fısıldar).......

    Nass suresi:

    1-6: “Cinn ve insten, insanların akıllarında, sinsice kötülük fısıldayan hannasın kötü fısıltılarının şerrinden, insanların ilâhına, insanların hükümdarına ve insanların Rabbine sığınırım” de!


    Kur’an’da insanlar için kullanılmış olan “şeytan” ve “şeytanlar” sözcükleri:

    Furkan; 27- 29:

    27-29 - Ve o gün, o zalim kimse ellerini ısırarak, “Eyvah, keşke elçi ile beraber bir yol tutsaydım! Eyvah, keşke falancayı izdaş edinmeseydim. Hiç şüphesiz bana geldikten sonra, beni Zikir’den o saptırdı. Ve şeytan insan için bir rezil edenmiş!” der.


    Enfal; 48: O zaman şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara: “Bu
    gün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin
    yardımcınızım” demişti. Ne zaman ki, iki topluluk birbirini görür oldu o,
    iki topuğu üstünde geri döndü ve: “Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü
    ben sizin görmediğinizi görmekteyim, ben Allah’tan da korkmaktayım”
    dedi. Allah sonuçlandırması pek şiddetli olandır.”

    Bu ayette geçen “şeytan” kelimesi, o gün Mekke’lileri kışkırtan Beni kenâne kabilesi, Müdlic oğullarından Sürâka b. Mâlikb. Cu’şum için kullanılmıştır. Tarih kitaplarından ve siyer kitaplarından tetkik edilebilir. Bedir savaşı ayrıntılarıyla göz önüne alınmalıdır. Biz burada ayette işaret edilen en hassas noktayı size sunuyoruz. Ki Şeytan herifin de dikkatini çeken o özellik idi. O özellik, Peygamber efendimizin askerlerinin, “Ya Muhammed! Cennet ile bizim aramızda hakikaten sadece ölüm mü var?” deyip savaşa girmeleri ve rüzgar ve yağmurun sürpriz olarak ortaya çıkıp dengeleri bozması, babanın oğlunu, oğulun babasını ve kardeşin kardeşi öldürmeye azmetmesiydi”
    Eski tefsirciler bu ayette geçen Şeytan kelimesinin Süraka olduğunu ama hakiki Süraka olmayıp Süraka kılığına girmiş şeytan olduğunu yazarlar. Bu Sürakanın kendisidir demezler. Çünkü o gün yüzlerce Mekke’li, Süraka ile el ele tutuştuğunu bildirirler. Peki neden Süraka demezler de Süraka suretine girmiş Şeytan derler? Ortaya atılan gerekçe ve delilleri şudur: Rivayete göre bozguna uğrayan Mekkeliler bedirden dönüşün yenilgilerinin nedenini Süraka’ya bağlamışlardır; korkup kaçtığını, Mekkelilerin moralini bozduğunu ileri sürmüşlerdir. Bunu duyan Süraka da : Kendisinin bırakın hezimete neden olduğunu, savaşa gitmediği gibi Mekkelilerin savaşa gittiğinden haberinin bile olmadığını söylemiştir. Olay işte bu. Süraka Bedir’e gitmediyse Bedir’deki Süraka kimdi, neydi? O, Süraka kılığındaki şeytandı! Bu olay ve kişi Haşr suresinde de konu edilir ve Haşr suresinin 16. ayetinde bu kişiye yine “şeytan” yaftası vurulur.
    Bu rivayetin inandırıcılığı söz konusu olamaz. O günün Mekke’sini bir düşünün. 300-400 hane yerleşik halk. Hepsi savaşa hazırlanır. Mehter takımı gibi cenk havası çalan gruplar, özellikle de şair kadınlar herkesi tahrik eder, ya da motive eder. Ama bu olayların tümünden askeri otorite sayılan, kumandan Süraka’nın haberi bile olmaz.
    Kısacası söylentiler bir yana bu ayette söz edilen “şeytan”, Süraka’dır.

    Bakara; 14:

    14- Ve inananlara rastladıkları vakit “inandık” dediler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise, “biz kesin olarak sizinleyiz ve onlarla yalnızca alay ediyoruz” dediler.


    Bu ayette de söz konusu edilen şeytanlar, ikiyüzlüleri o duruma düşüren akıl hocalarıdır. Mücerred (soyut), halk kültüründeki şeytanlar değildir.

    Al-i Imran; 175:

    “Âl-i Imran; 175: Şüphesiz ki o şeytan kendi yakınlarını korkutur. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz Benden korkun.

    Burada konu edilen şeytan da klasik eserlerde yer aldığına göre Nuaym ibn Mes’ud adında bir kafirdir. Klasik kaynaklarda bunun Rasülühha’ı ziyarete gelen Ebu Süfyan’ı caydırmak isteyen gurup olduğuna dair nakiller olsa da ayette “şeytan” tekil olarak geçtiğinden söz konusu gurubun olması mümkün değildir.


    Bakara;102:

    Ve onlar (Yahudiler) Süleyman mülküne dair şeytanların okuyup durdukları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir değildi. Ama o şeytanlar kâfir idiler; insanlara sihri ve Babil’de iki meleğe/ iki krala; Harut ve Marut’a indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi (Harut ve Marut), “Biz fitneyiz, sakın kâfir olma!” demedikçe hiç kimseye hiçbir şey öğretmezlerdi. İnsanlar o ikisinden erkekle eşinin arasını açtıkları şeyleri öğreniyorlardı. -Ne var ki, onlar onunla Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler- Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Ant olsun ki, onu satın alanın ahirette hiçbir nasibi olmayacağını da kesinlikle biliyorlardı. Ve öz benliklerini sattıkları şey ne çirkin bir şeydi! Keşke bilmiş olsalardı.

    Bu ayette de geçen Süleyman ile ilgili şeytanlar, halk kültüründeki şeytan olmayıp Süleyman’ın emri altında zoraki çalışan yabancı işçilerdir. Ki bunlar Süleyman’ın sultasından kurtulabilmek için her türlü çabayı harcıyorlardı ve her yolu deniyorlardı. İşte bu yollarından bir tanesi de Süleyman’ın kafir olduğunu yaymaktı. Olay ehli kitabın elinde bulunan muharref Tevrat (Ahdi Atik) ta 1. Krallar X1. 7. de açıklanmaktadır. Bu ayette işte buna işaret edilip işin aslı insanlığa dolayısıyla da ehlikitaba bildirilmektedir.


    Süleyman peygambere tuzak kuran, iftira edenlerin “şeytan” diye adlandırılmaları Enbiya; 82 ve Sad; 38’de de yer alır.


    Enam; 112, 113:

    Ve işte öyle. Biz her peygamber için cinn ve ins şeytanlarını düşman kıldık. Ki dünya malına aldanmaktan bunların bazısı bazısına sözün süslüsünü vahyeder (gizlice telkinde bulunu, fısıldar). -Ve şayet Rabbin dileseydi onu yapmazlardı. Öyleyse onları bırak uydurdukları şeyleri de.-
    Âhirete inanmayan kimselerin kalplerine ona kansın, ondan memnun olsunlar ve de yapmakta olduklarını yapsınlar diye de.”

    Bu ayette konu edilen “şeytanlar” yine Rasülüllah’ın karşıtı olan Mekkelilerdir
    .

  5. Alt 02-11-2009, 21:43 #5
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Seytanin atesten yaratilmasinin hikmeti nedir?

    Ayetle sabittirki atesten yaratildigi ve insanlarinda camurdan. Kuran da celiski yaratiyorsunuz bu cümlelerinizle.

  6. Alt 02-11-2009, 21:52 #6
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    Şeytan insan belleğinde ENERJİSEL bir eylemdir, bunun içindir ki, yaratık olarak ben topraktan üstünüm sözüne Rabbimiz itiraz etmemiştir.
    Evet, şeytanın bütün eylemleri tamamen BEYİNLE, AKILLA, BELLEKLE alakalıdır.
    İnsanlık tüm vesveselenmeyi, bunalımı, karışıklığı beyninde yaşar..
    İnsan beyninde bir alıcı farzedelim, vericisi de Rabbimizin katında olsun, insanlık alıcısını vericiye tam ayarladığında sıkıntı yaşamayacaktır ama araya parazit, kötü sinyaller ve kötü enerjiler sokuşturduğu an küflenmeye, dellenmeye, kötülenmeye başlayacaktır.
    Enerjinin iyilik kötülük testini açıkça görmek isteyen, eline iki canlı çiçek alsın ve birine sevgi diğerine kötü sözcükleri fısıldasın.
    Enteresan gelişmeleri görmek için gerekli vakit sadece bir haftadır..
    Bu durumda şu sonuç çıkıyor..
    Ham bilgi, olgunlaşmamış fikir ve Rabbani olmayan ilim şeytanın konforlu yatağıdır..

  7. Alt 02-11-2009, 21:54 #7
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Isinize gelince sadece Kuran ayetleri isinize gelmeyince Kuran ayetlerinin disinda bir konusma.

    Ayrica benim sordugum soru ile verdiginiz cevabin alakasi yoktur.

  8. Alt 02-11-2009, 22:09 #8
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    Öncelikle şu kuralı bir öğrenelim..


    İblisin kâfirlerden oluşu




    İblis, ilk yaratılışından beri kâfirlerdendir, yoksa Âdem’e (insana) secde etmediği için kâfir olmamıştır. Arapça dilinin özelliklerini bilmeyenler, ayetteki söz akışına göre ve kulaktan dolma bilgilerle İblis’in Âdem’e secde etmediği için kâfir olduğunu sanmaktadırlar. Oysa ayetin orijinali konunun bu şekilde anlaşılmasına engeldir. Az seviyede bile olsa Arap diline vakıf olanlar hemen fark ederler ki, ayette “fe” değil, “vav” bağlacı kullanılmış ve; “ve kane minel kâfirin (ve o kâfirlerden idi/ o, kâfirlerdendir)” denilmiştir. Şayet “fe” bağlacıyla “fekane minelkâfirin (…de kafirlerden oldu)” denilmiş olsaydı, ancak o zaman İblis’in kâfirleşmesi, secde etmemesine bağlanabilirdi. Nitekim Rabbimiz Kur’an’da kendisini nitelerken yüzlerce yerde “vekanellahü alimen hakima, vekanellahü gafuran rahımen …” tarzında ifadeler kullanmıştır. Bu ifadelerin hiçbiri “Allah şimdi Alim, Hakim oldu veya Allah şimdi Gafur ve Rahim oldu” şeklinde anlaşılmaz, “Allah Alim’dir, Hakim’dir, Allah Gafur’dur, Rahim’dir” şeklinde anlaşılır.

  9. Alt 02-11-2009, 22:12 #9
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Iblis kimdir insanmidir?

  10. Alt 02-12-2009, 09:47 #10
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    (İblis) Dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”


    Görüldüğü gibi İblis cevap olarak; büyüklenmesinin yeni bir şey olmadığını, insanın çamurdan (maddeden), kendisinin ise ateşten (enerjiden) yaratıldığını, dolayısıyla yaradılıştan gelme üstünlüğü sebebiyle böyle davrandığını söylemiştir. Dikkat edilirse İblis’in bu tezi, yani enerjinin maddeden daha hayırlı ve daha iyi olduğu iddiası Rabbimiz tarafından reddedilmemiştir. Bu da demektir ki, İblis doğruyu söylemiştir. Bir başka ifade ile, burada enerjinin maddeden iyi ve üstün olduğu, bize bizzat Rabbimiz tarafından açıklanmaktadır


    İblis insana verilmiş bir melekedir,
    Ve iblis insanın kötülüğe meyyal tarafıdır,
    Beyin de enerjisel fonksiyonlarla icrasını gerçekleştiren iblis,
    Aynen bilgisayar virüsü gibi, sistemi ele geçirirse çökertir,
    Buna karşın Rabbimiz beynimize yerleştirdiği iyilik proğramı ise hem iblisle mücadele eder ve hem insanca yaşamamız için gerekli verileri barındırır.
    İblisi insan dışında aramak beyhudedir, keza, insanoğlu ile varlığıanlam kazanır

    Konu THEHAFIZ tarafından (02-12-2009 Saat 09:55 ) değiştirilmiştir.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.