Nezaretteydim, suçsuz bir ahvalin kadrindeydim
Kimi dinlesem, kolluk kuvvetinin celalatini anlaya bilsem hiç gam olmayacaktı vecdimden
Apartopar almışlar ve kelepşeyi bileklerime takarak soluk soluğa bırakmışlardı
Demek ki nefsi mudafada bulunmam suç telakki edilmiş yapılan şikayetle görevler verilmişti



Dayak mı yemeliydim, gecenin karanlığında görünmemeliydim
Dinletemedim, üç kişi saldırmış, kim oldukları dahi anlaşılmadan kavga başlamıştı
Her ne kadar darp edilen bizzat ben olduysam da şikayet etmedim, elhak merak etmiştim
Nihayet gücümüz nispetinde ve elimizden geldiği ölçüde korunmaya çalışırkende üzmüşüz



Memurlar birşeyler yazdılar, o an ayakta kalmamı sağladılar
Bir hınç içinde temaşa ediyorlar, şikayet edenleri taltif ederek keyifli bir şekilde ağırlıyorlar
Boğazım kurumuştu, etrafıma bakındım, bir bardak su aradım, hayli sıkılmıştım oyalıyorlar
İmzala şunu diye emrettiler, ne yazılmıştı bakmama izin vermediler, güvenmiyorsun dediler



Haydi kalk nezaretete kalacaksın diye, ezayı ikram ettiler
O an ne yapmalıydım pek kestiremiyordum, zihnimin tarumarlığında nefesleniyordum
Annem, babam duymasınlar istiyordum, birçare adına umut içinde Hakka iltica ediyordum
Demek ki külli iradeden nasibimiz gün yüzüne çıktı diyerek kendime teselleme getiriyordum



Nezarethane çok pisti, penceresi demirli, camları kırıktı
Ne kadar soğuk varsa bizzat bizimle beraberdi, üç beş çulsuz garipler o an yerlerdeydi
Neydi suşları bilmiyordum, solgun ve bitap hallerini fark ediyordum, uyku halindelerdi
Sanki kolluk kuvvetleri hakimdi, diledikleri nispette dayak ve işkenceler bizler için revaydı



Aç ve susuzluk adına herşey yanımızdaydı, kim zanlıydı
Hak ve hukuk vesayet içinde soluyanlar içim mi vardı, hakkı gasp edenler zamanıydı
Yargılama erki ne kadar şeffaftı, birçok yargıcın ihtiyaçlarını dahi zenginlere ısmarlanmıştı
Heyhat demek bize kalmış, acziyet içinde bulunmak ibrtet için sınavmış, çile kime adanmıştı



Sahaha yakın bir zamandı, polis jopuyla içeri daldı
Nazarları çok manidardı, yargılamadan önce elden geçirmek onlar için sanki vuslattı
Yerde yatan garipleri tekme tokatla fevkalade birşekilde hırpaladı, daha sonra bana baktı
Birşeyler arıyor, başlamak için fırsat kolluyordu, hayli şişman ve talimsiz olan bir varlıktı



Jopu kaldırdı, vurmak için yeniden suratıma baktı
O an ve kalbime düşen zamanda hıncım artmış, gözüm karamıştı, konuşmak kalmıştı
Sakın ha, asla böyle birşeye yeltenme, şayet zanlıysam dahi hüküm verme dedim durakladı
Hakkımı bir yerde bırakmam, elimden gelen neyse ardıma koymam diyerek gözlerine baktım



Vazgeçmişti, gömleğini düzelterek nezaretten çıktı
Fakat diğer zanlıları öylesine dövmüştü ki, içimin parçalanması neleri yaşatmıştı
Yıl 1978, sabah nihayet bin sabırla vuzuha ermişti, perişanlık içindeydik yanımıza kar kaldı
Haydi gidiyoruz diye seslendiler ve bir arabaya bindirerek adliyeye götürdüllerini anladık



Epey zaman bekledik, nihayet vakti saati gelmiş ki içeriye alındık
Karşımda hayli yaşlı bir hakim vardı, adeta uyku halinde ki nazardı, hiç birşey sormadı
Kol hareketiyle kolluk kuvvetine demek ki anladığı lisanıyla meramını anlattı, kapı aralandı
O an suçsuz olduğum anlaşıldı kanatiyle, mütereddit birşekilde polise baktım ki alaycıydı



Cezaevine gideceğiz, şimdi evinizden yatak yorgan alınacak dedi
İçim kan ağlamıştı, annem ve babama nasıl anlatırdım, içinden çıkılmaz bir hal almıştı
Ne yapmalıydım, hak ve hukuk adına nelere sahiptim farkında mıydım, umutlar solmuştu
Bir tarihte yaşanışmış olaydı, aylar sonra beraat ettim, nihayet masumluğum anlalışmıştı



Mustafa CİLASUN