Ne zaman derin sulara nazar etsem
Esen rüzgarın busesiyle hemhal ederek, gönlümün hicranıyla yüzleşsem
Kimseye sırrımı ifşa etmeden, sabrın ülfetinde şu ruhumun nidasını dinlesem
Hiçbir zaman nedamet etmesem, hüzün içinde nefeslenmeyide bir ar görmesem




Yağan yamurlar ses verir yüreime
Saklı sırlarım art ıkyılların hasretinde bizarlık yaşayan sanki bir esaret gailesi
Kalan nefesim ne kadar şevksiz, nazarlarım isteksiz ve takatsiz akmayan su gibi
Neden sancılar yaşatır yüreğimi dağlar ve hüzünle ağlatır eşşiz bir saz tınısı sanki




Şöyle bir baktım geriye atim için
Yadellerden gelmeyen hasretin firkati ne manalı bir seçim, ah ediyor bu içim
Ne gelen var, gideni nazar edince kopuyor ruhumdan hıçkırıklar ve figanı sızılar
Derin bir acım var, bilmem ki aşkın hakkaniyetine vakıf olamayan ne kadar anlar




Ne bir sazı hakkıyla icra ederim
Ne nefsin nazını bir fazilet olarak telakkisini benimserim, aşkı sevdaya ar derim
Nebadatı kendi halimde ve ibretin ahenginde nazar ederim, ruhumu dinlendiririm
Kayanın altında bekleyen umutlar için nasıl şikayet ederim, ya nasip der geçerim




Dilemem kimseye bu hicrani sızıyı
Sanki kabirde bekleyen nefsin lal olan meramı sancısını, ah eden aşk-ı fırakını
Bir gam dilemem gönlün ülfet nazarından, duyulmayan feryadımın edebi ahından
Şad olan nefeslerin sürura müptela olan, manalaşan aşkından ulvi umutlarından



Mustafa CİLASUN