Sokak suskun kalmış, nefesler o saatte bir bir emelleri uğruna yola çıkmışlardı
Bir köşede ve sessizliğin olanca heybetiyle nazarlarını saklamayan bir can vardı
Etrafına şaşkın şekilde bakınıyor, sanki sinesinde sualler peşini hiç bırakmıyordu
Neydi sancısı, dile gelmeyen acısı, burukluk içinde kıvrandıran hicran yarası ardı




Henüz pencelerer açılıyor güneşin haneye girmesi için gayretler bir bir boşalıyordu
Gecenin mamurluğu ve düşlerin ağırlığı çehrelerden bariz birşekilde okunuyordu
O gün halde ruhun ve kalbin inhisarında aşkın vecdiyle buluşması okunmuyordu
Her an bir korkunun ve telaş içinde koşturmanın zamanıydı, geriye sabır kalmıştı




Hükmedilen ve icrayı talime mecbur addedilen o düşünceler her yanı kuşatmıştı
Tabi olmak, ses çıkartmadan itaate zorunlu kılmak, ruhlar için nasıl bir azaptı
Kalp, yüreğe tercih edilirken, akletmek, mukallitlikle yarış ederken çile başladı
Fikretmek için akıl ve idrakin gayrete tabi olan merakı hasletin ilmi saklanmıştı




Suçlamak için baheler listeler halinde ezbere tabi idi, tercih hakkı kimin haddiydi
Masum kitaplar dahi suçlu telakki edilen, insanın çehresine bakarak ilan edilendi
Neler çekmemişti ki bu millet, reva görülen her vakitteki şiddet, elbetteiçimizdendi
Peki değişenler ne idi tarih ve atisinden hunharca kopartılan bu neslin hikayesiydi




Kimileri nara attı, kimileri boşluğa bakarak hicranı sürur miskaliyle yudumladı
Hüzün içimizi yakan ve anıldukça yüreğimizi burkan ne müthiş bir elim romandı
Süt dilenen çocuklar annesinden alındı, kahbelikler ortalıkta hoyratça salınmıştı
Neslin serencamında ne edep bırakıldı ve ne de dert edinmek esasında gaye sayıldı



Mustafa CİLASUN