Yılların yorgunluğu vardı gözlerinde
Sükut etmiş halinde, serdetmediği kederinde, sineyi uhtesinde ve sabrı kanatinde
Alıp götürmüştü zaman, artık geriye ne kalmıştı, umutlar vaktinde ağarmıştı o an
Korkunun,dillenen vefakat merak edelen yolculuğun vakti başlamıştı çok açıktan



Ne söylense, dönüp bir yılların esrarıyla kavilleşse, kalbin elemi şimdi bir başka
Tüm dallar, salkım saçak olan torunlar, gözyaşlarıyla anlatılanlar, ah umutlar
Nefes bitti, ömür defteri nihayete erdi, korku ve keder haşyeti ruhuma müjdeledi
Dikilen fideler, hasredilen gönüller, boyun büktüren nedenler vaktini mükürledi



Onca evladına rağmen garip bir yolcu misali nefeslenen yaşlı teyze umutlanırdı
Kim gelirse, ne söylenirse, kendi içselliğinde nazar ederdi, bir hamiyet beklerdi
Yılgın bakışlardan, dillenmeyen haykırışlardan bizardı, ya sabır der nefeslenirdi
En yakınları, kadim dostları erkenden ayrılmışlardı, çekecek çilesi demek ki vardı



Gelin ayrı bir dert, söz geçmiyorsa bir gönüle bakış neye hacet, şikayet bin illet
Oğlan sessizlik içinde nefesleniyor metaneti, gözlerini kaçırıyor, ediyor minnet
Ya sabır desen yetmiyor, ne kadar kanaat etsende için titriyor, var hikmeti elbet
Bir nisaydı, gelin oldu çoluk çocuğa kavuştu, muradı vardı, ne kadar yakındı sebep



Gün ağardı, beklenen an geldi ve ansızın yakaladı, artık geriye Bir şey kalmadı
Ne kadar ağlansa, ananın hakkı hakikatle manalaşsa, lakin kalbi olmayınca acı
Bir kefen, tabut içine girecek o ten, bir ömütde biriken umut ve temenniler sızıyken
Vakit geldi, sala veren hoca ilan etmeye başkladı, ağıtlar söyle ne kadar yakındı




Mustafa CİLASUN