kadrimi ve sabrımı biledim
veyl ettim geceye
ve sen ey beni yakıp yıkan
ne bildin gözlerimdeki utkuyu
ne gece örttü yalnızlığımı
sesimi hapsettimse yüreğimde
konuşanları kalleş bellediğimden
vuracaksan vur artık
beni arsızca bırak

türküleri avuçlarımdan emziriyorum
ne zaman ucursam bir kuşu
boğulan bir yanım oluyor
sesim bırakıp giderken beni
içimin depremlerinde bir çocuk
masum ve gürültülü susuyor
beni hain, beni sinsi süzüyor
her gün yeniden kopan tufanım
dilek ağaçlarını yakışım boşuna değil
dudaklarımın değdiği her yer
morarmış bir karanlık oluyor
gitme diyemem
gideceksen git artık
beni kendime bırak

içimde yankı yankı bir sesin sarhoşuyum
dudaklarımda kadim bir mühür
her gece çıplak bir heykelin soğukluğu
her gece hazan sarısı bir ihanet
engin bir pınardan seni emziren
beni zümrüt yeşiliyle öldürsün istemedim
biraz ayrılık, biraz hasret
biraz da beyaz bir bulut
merhamet denen yalancı şahit
hep aydınlık günlerimde beni arıyor
sen ey aşkını dudaklarında gizleyen
gecenin derin sırlarına terkettiğim
mavi köpüklü sesimi duyamazsan
yüzüme çiziktirdiğim çizgiler bu yüzden
susmuşsam bana kahretme
kelimelerim ölümün ta kendisidir
bırak içimde zincirli kalsın
susacaksan sus artık
beni dilsizce bırak