NA’T-I ŞERÎF

ZİYÂ PAŞA (1829-1880)


Belâ-yı mâsivâya mübtelâyım yâ Resûlallâh
Zebûn-ı pençe-i nefs ü hevâyım yâ Resûlallâh

Kerem kıl ben esîme el-aman ey rahmet-i âlem
Ser-â-pâ mahz-ı isyân u hatâyım yâ Resûlallâh

Sen evreng-i şefâat şâhısın sultân-ı rahmetsin
Kapında ben de bir kemter gedâyım yâ Resûlallâh

Şefâat kıl meded yoksa o rütbe çok günâhım kim
Ne rütbe yansam ol rütbe sezâyım yâ Resûlallâh

Zebûn-ı derd-i isyâna tabîb-i mihribân sensin
Alîlim ben de muhtâc-ı devâyım yâ Resûlallâh

Ne gam mücrim isem de bana besdir bu sa’âdet kim
Kapında bir kemîne hâk-i pâyım yâ Resûlallâh

Beni reddetme evlâdın başıyçün bâb-ı lûtfundan

Ziyâ’yım bende-i Âl-i âbâyım yâ Resulallâh

Mâsivâ: Dünya ile ilgili olan şeyler, Allah’dan başka herşey
Mübtelâ: Tutkun
Zebûn: Zayıf, güçsüz
Nefs: Can, kendi; istek duygusu, nefis
Hevâ: İstek, arzu
Esîm: Günahkar, suçlu
El-aman: Medet
Rahmet: Merhamet, acımak, esirgemek
Ser-â-pâ: Baştan ayağa
Mahz: Katıksız, saf, has
Evreng: Taht, yakışıklılık
Şefâat: Af için vesile olmak
Kemter: İtibarsız, pek aşağı
Gedâ: Fakir
Sezâ: Lâyık
Tabîb-i mihribân: Merhamet doktoru
Alîl: Hasta
Muhtâc-ı devâ: Devaya muhtaç
Gam: Keder, tasa, dert
Mücrim: Suçlu
Bes: Yeter, kâfi
Sa’âdet: Mutluluk
Kemîne: Noksan, eksik, hor görülen
Hâk-i pây: Ayak toprağı, ayağın bastığı yer
Bâb-ı lütf: Lütuf kapısı
Bende: Hizmetçi, kul, bağlı
Âli âbâ: Peygamberimizin ailesi: Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin