THEHAFIZ,Metin Mete,Zekeriya Beyaz,Yaşar Nuri,Bel'am b. Baura...

........................... .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. ...



  1. Alt 02-16-2009, 21:18 #1
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    ...........................
    .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. ..................
    .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................

    .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. .................................................. ..
    .................................................. .................................................. .................................................. ................................
    .................................................. .................
    selam ve dua hakiki iman etmişlerin üzerine olsun...

    Konu emirahmedyasin tarafından (02-16-2009 Saat 21:21 ) değiştirilmiştir.
  2. Alt 02-16-2009, 21:27 #2
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Yazinizin icerigini anlayamadim. Anlasilir olmasi icin Baslik - Mesaj yazmalisiniz.

  3. Alt 02-17-2009, 10:39 #3
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    Evet, selam iman etmişlerin üzerine olsun,
    Ve gerçek imanın KUR'ANla sınırlı olduğunu bilenlere de..
    Buharilere, müslimlere ve hureyrelere de iman şartı benim bildiğim imanın şartlarında yoktur,
    Siz nerden buldunuzsa şartlarınızı kaynakçanızı görmek isterdim doğrusu..


    Hac Suresi 72 Onlara açık-seçik ayetlerimiz okunduğunda, o küfre sapanların yüzlerinde bir hoşnutsuzluk/yadsıma görürsün. Kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracak olurlar. De ki: "Size şu yaptığınızdan daha kötü bir şey haber vereyim mi: Ateş! Allah onu inkârcılara vaat etmiştir. Ne kötü dönüş yeridir o!"

    Bu ayeti yazmak istemezdim ama Kur'an denince kırmızı görmüş gibi çıldıranları da başka nasıl tarif etmeli bilmem ki..
    Kur'an hakkında biraz daha hassas olamazmısınız arkadaşlar..
    Sonuçda, sorulacağınız tek kitap odur.

    Zühruf Suresi 44 Gerçek şu: Bu Kur'an sana ve toplumuna elbetteki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.


  4. Alt 02-17-2009, 13:17 #4
    el_feta Mesajlar: 1.168
    Konunun böyle bir başlık altında açılması pek hoş olmamış...
    Sitede öyle ya da böyle daha net ve açıktan tanımadığımız kişileri bu kadar çabuk tanımlamak,bu adı geçen arkadaşların yaptığı hatadan daha büyük bir hatadır...
    Sözü olan dinlenir elbet...
    Kendisini az çok tamış isem emirahmedyasdin kardeşin ne yazmaya çalıştığını anladığımı düşünüyorum...Dikkate alırsa beni eğer yaptığının büyük bir hata olduğunu bilmesini isterim...
    Sitede farklı başlıklar altında çok defa tartışılan konuya gelince...Konu sünnet ya da hadis sorunu değildir...Konu kuran sorunudur...Biz de kuranı kuranla anlıyoruz,kuranın işaret ettiği yere bakıyoruz...
    İlim önce edeple başlar...Bu elde var bir ve her ne olursa olsun sonda da kalacak olan birdir:EDEP... Bu dediğim ahlaki anlamda kullandığımız edep değil,kimseden şuan bir hakaret duymadım,sadece ilme edep,alime edep...

    KURTULUŞUMUZ doğru kitabı okumakla değil,Kitab'ı doğru okumakla olur/olacaktır.

    Kuran ve sünnet ikiside rivayet zinzciriyle gelir efendim...Sakın kuranı Allah cc koruyacaktır demeyin,kaynağından şüphe etmek isteyen bir kişi çok rahatlıkla: ne var ki bunda bir de Allah bu kitabı koruyacaktır şeklinde bir ayet yazarız,der ve çıkar işin içinden...
    İman,bir önkabuldür..." mantık " sükut eder,kalbe boyun eğer...O yüzden ilginçtir ki Kuran'da "akl" ile alakalı ne kadar kelime gelmişse kafaya değil KALB'E atıf vardır...Akleden kafa demez kuran akleden kalp der...Allah'ın kalbe attığı vicdan/fıtrat,dışımıza sunulan vahiy olan KURAN ile örtüşür ve biz iman etmiş oluruz,bu bir kabuldür..İşi salt mantığa yatırdığınızda tuhaf da bir işitir..Biz bizden 15 asır önce yaşamış birkaç kişi diliyle rivayet edilmiş bir SÖZ'e inanıyoruz ve bu SÖZ'ün ALLAH'tan olduğuna...
    Ne tanırız o insanları,ne de bizim ailemizden,bırakın aileyi kavmimizden bile değil...O yüzden iman tuhaf bir iddiadır... Şimdi sözkonusu hadis olunca,ciddi bir araştırma yapmadan -ki bu bir önyargı ise affınıza sığınırım ,ben ciddi bir hadis ya da sünnet araştırması yaptığınıza inanmıyorum,okuduklarınızdan sonra belki gerek bile duymamışsınızdır,bu red niye???...
    Hadis reddetmenin fıkhına da girmedim hiç...Ortalık karışmasın diye... Hadislerin hepsi ahad kanalla gelmez,ahad kanalla gelen hadisler için sahih,hasen,garip,merfu,mevzu gibi standartlar vardır,peki ya mutetfikun aleyh olan ya da MÜTEVATİR kanalla gelen hadisler için???
    10 sahabe aynı sözü nakletmiş,ki onlar ayetle sabittir Allah'ın onlardan razı olduğu kimseler,nasıl böyle bir sözü inkar edebiliyorsunuz???
    Neye dayanarak???
    Daha önce söyledin,kuranın olması gerektiği yerde olmadığı ve onlarca tabu olduğu doğrudur,bu konuda bırakın ilmi yazıları,sadece sitem etmeelrin bile altına imzamı atarım...
    Ama bu sünnet ve hadis kabul etmem meselesi de nerden çıkıyor böyle...
    Kuran rivayet eden sahabeleri,tabiin alimlerini de aynı yalancı zincirine soktuğunuzun farkında mısınız??
    Milyonlarca hadis arasından birkaç bin hadis aldığını ve bunun imkansızlığı üzerinden şüpheler uyandıracağınıza içinizde,neden buhari'ya Allah razı olsun demiyorsunuz? Daha gencecik yaşta bu zorlu işi göğüsleyip diyar diyar dolaşıp didik didik edişine saygı duymuyorsunuz..Bırakın rivayet edenlerin adlarını,kim oldukları,hafızalarının ne kadar kuvvetli olabileceğini dahi araştıran (buna siga ravi denir) bu muhaddislere düşman kesiliyorsunuz..İyi ya o kadaaar hadis(SÖZ) arasından hakkı bulup önünüze koymuş diye,bir selam yollamıyorsunuz???
    FİKİR YA DA KANAAT SAHİBİ OLMAYI ERTELEYİN..:ÖNCE İLİM ÖĞRENİN...İLİM SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMAK,büyük hem de çok büyük bir gaflettir...Direkt sizin için söylemiyorum,başta kendim olmak üzere herkes alacağını alsın...
    Varsa endişeleriniz susun...İyi anlayın... Eski/pörsümüz/tabu halini almış,bidatte kök salmışlara itibar etmeyip,bunları yıkabilme cesaretini ve özgüvenini taşımanız gerektiği gibi,kökü olmayan,yeni/kafa karıştırıcı/aslında ilmi olmayan ama ilim bilmeyene ilmi gözüken fikirlerden de uzak durun..Bu kuranı sizden önce ve sizden daha ihlaslı ve daha imanlı kimseler de anlamaya çalıştı,kulak verin...
    Yeniden keşif yapıyormuş gibi bir hale bürünmeyin,elbet tabi şunu rahatlıkal söyleyebilirim,bugün dahi bir kişi kuran'da bugüne kadar kimsenin anlayamadığı bir şeyi anlayabilir,bu mümkündür...
    Lakin edebimizi kaybetmeden...Bu zor ev meşakkatli bir iştir..Kolaya kaçmayalım...
    İçinizde varsa imani bir ateş doğru kanalize edin..Bugün burada savunduğunuz ve buradakilerle cedelleştiğiniz doğrularınız yarın içselleşir..İnsan böyledir çünkü savundukça içselleştiriri..o yüzden çok dikkatli olun,yarın bir gün pişman olabilirsiniz..
    Kuran üzerindeki her yorum,ya da her fikir,insanın dna sı gibidir...Hele de gönül vermişseniz,yanlış anlamalarınız başınıza da kalbinize de çoook işler açabilir...

    Samimi olarak yazdığım şu yazımı itham eden ve edilen tüm kardeşlerin sıkılacak olsalar da belki dikaktle okumalar duasıyla;
    .......

    Konu el_feta tarafından (02-17-2009 Saat 13:20 ) değiştirilmiştir.
    THEHAFIZ, Esmaaa, Henna ve 1 diğerleri bunu beğendiler..
  5. Alt 02-17-2009, 21:46 #5
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    selamun aleyküm,
    hafız kardeşim,
    eğer yazmak zorunda kaldığınız ayetlerden bizden birini zan ile kasdettiyseniz,merak etmeyin bizim kuran imanımız şeksiz,kamil bir kıvamda hamdü sena...Allaha...sizin hassasiyetinizin ateşinde değiliz...başkalarını bilmem ...Kuran ne der ise..o dur efendim.emirahmedyasin kardeşim selam vermiş,sanırım tepkisi de var fikirlerin çatallaştığı noktalarda sünneti kabul etmemenize binaen hem bizi şirk ile itham ediyorsunuz ki sünnet kuranın emri,hemde bu söylemlerinizle bizi rencide etmiş de oluyorsunuz...asl olan hep aynı nokta...sünnetiresul...ama artık bu konuda konuşmamam gerektiğini anlıyorum...siz bize biz size üzülüp gidicez ....

    Allah razı olsun sizden el-feta......su ferahlığı var tanımlarınız da...Biliyorumki çok daha delilli ve derin yazılarada kalem olursunuz...sizin ilmi kıvamınızı tartmak değil de tahmin edebiliyorum zahiren tabi..esasında hiç yadsımayın muhakeme okurunu.. arasıra bazı itikadi ve fıkhi konularda yazsanız sebebi dua olur...acizane çok istifade edeceğimi biliyorum...hayr olsun dilerseniz ,okumaya ve tefekküre hazırım.Bir ara tefsir düşünmüşdünüz hani o sözünüze atıfdır.Her gün farklı soluklardan kuranı meal ve tefsirde her kulun payına kalbine idrakine açılan vahye ve sirayet eden nuruna aç susuz bir yolcu gibi tadmak,kanmak apayrı bir hayat menbaı oldu.Her yazıyı anlam açısından dikkat ve rikkat ile okuyorum..yazıyorum..
    rabbim bizleri sıratı müstakime ulaştırsın...
    Dünyada da iyilik ahirette de iyilik versin...
    Bizi cehennem ateşinden korusun..amin
    selamun aleyküm...

    Konu Henna tarafından (02-18-2009 Saat 00:02 ) değiştirilmiştir.
    el_feta bunu beğendi.
  6. Alt 02-18-2009, 18:15 #6
    el_feta Mesajlar: 1.168
    BeKKe´isimli üyeden Alıntı

    Allah razı olsun sizden el-feta......su ferahlığı var tanımlarınız da...Biliyorumki çok daha delilli ve derin yazılarada kalem olursunuz...sizin ilmi kıvamınızı tartmak değil de tahmin edebiliyorum zahiren tabi..esasında hiç yadsımayın muhakeme okurunu.. arasıra bazı itikadi ve fıkhi konularda yazsanız sebebi dua olur...acizane çok istifade edeceğimi biliyorum...hayr olsun dilerseniz ,okumaya ve tefekküre hazırım.Bir ara tefsir düşünmüşdünüz hani o sözünüze atıfdır.Her gün farklı soluklardan kuranı meal ve tefsirde her kulun payına kalbine idrakine açılan vahye ve sirayet eden nuruna aç susuz bir yolcu gibi tadmak,kanmak apayrı bir hayat menbaı oldu.Her yazıyı anlam açısından dikkat ve rikkat ile okuyorum..yazıyorum..
    rabbim bizleri sıratı müstakime ulaştırsın...
    Dünyada da iyilik ahirette de iyilik versin...
    Bizi cehennem ateşinden korusun..amin
    selamun aleyküm...

    "İlim sahibi" kimse sözünü düşünürüm bazen...Bir beşer neyin sahibi olabilir ki,ilmin de sahibi olsun...Allah'ın vahyini hz. Adem'den bu yana taşımak,herkes taşıyıcı,oradan ya da burdan duyduğunu okuduğunu.. İlmin de emanetçisiyiz yani... İlmi veren de Allah'tır...İnsanın ilmiyle övünmesi,birinin güzelliğiyle yahut malıyla övünmesi gibidir aslında...
    Size gelince BEKKE...Benden daha nasipli olduğunuzu düşünüyorum ilim noktasında ve tevazuen de yazmıyorum bunları...Hoşunuza gitmesi bile yazdıklarımın,ilminizden kaynaklanıyor bence...İnsanın kendi içinde düşündüğü bildiği şeyler oluyor,ama bunu söyleyen olmadığında içerde gizli kalıyo sanki,ama birisi bunu dile getirdiğinde,kalpte muhabbet oluşuyor...Hani esasen zaten bildiğiniz şeyleri karşınıza koyuyor..Sizin için de bunu düşünüyorum...

    Rabbim sizden de razı olsun...

    selam ve dua ile..

    Henna bunu beğendi.
  7. Alt 02-18-2009, 20:16 #7
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    selamun aleyküm....
    Bilmek...
    "Nefsini bilen Rabbini bilir "sırrı bambaşka olmalı...
    YIllarca gaflet ile bir edep zannettiğim fikrimden dolayı büyük mahrumiyet yaşadım.Tebbet suresi ... Teessürüm ve iç yanmam ile namazda bu sureyi okumuyurdum...Ne ebu lehebi ne ettiği zulmü anmak istemiyordum.taki geçen yıl bir tefsir dersine kadar... içimi kavuran bir şevkle koşarak bir sonraki namazı bekledim..."tebbet!...yeda ebileheb" diyebilmek için..
    işte bilmenin afeti...rabbin huzurunda efendime yapılanı edepsiz hadsiz zulmu,hissiyatsız anmakdan haya ederdim....bed olayı anmayayım veya anıyorsam yanmalıyım diye...Sonra bugün siyonizme ve tüm izmlere ,tağuta çağın ebu cehillerine içimizdeki ateş babaları leheblere bir kurani boykot olarak "tebbet!" diyebilmek ne kadar heyecanlıydı ve tesselli edici....bunu düşünememiştim...bir cümle ile tüm bakışım değişti oysa ben yıllardır tebbet okuyordum ...namazda kılıyordum...fakat namazda tüm ömrüm boyunca Allahım!dinine ve sana kuranına ve nurlu peygamberine haddi aşan zulm eden ebu lehebe ve aline bende senin kelamınla kınıyor, anıyor,safımı tescil ve buğzumu ikrar ediyorum... ve boykot ediyorum ya ilahi..diyebilmek.. dipdiri bir kıyam ve cihad ruhunu...intikamın ve intifanın rab usulunde bir aciz kul olarak iştirakinin sağlandığı o yüce kelamında bende var olabilmek... tebbet suresinde yakalayamayışım ...nerde kuranı anlayış...kalbe nuzulu..hani..
    bu sebepden her kulun önce haddini (nefsini-Aczini)bilip.Rabbini bilmek ve bulmak için zahiri batını fen ve tüm beşeri ve ilahi ilimleri yalnız ve yalnız kalbini açarak yüzünü hakka dönerek okumalı... "ikra"...yı anlamalı..
    ne yazık ki vahyin pencerelerinden ruhumuza nurlar gönderemez isek bilgi bizde ego da zirve de yapar dine baltada..hafazanallah...
    Zikrin dilden kalbe inmesi...
    amel ve ihlas...istikamet...sebat...illa edep..illa edep...

    her zaman derim...bilgiden söz açılınca.Yaşar Nuri de biliyor...şeytan da biliyordu...ne yazıkki..
    "bence"aldatmacasında şeytan öncüdür...

    Hz.Ömer bir dinleyiş de Kuran, bir hançer olmuştu kalbine saplanan...


    velhasıl,esen korku fırtınası...
    Rabbimin Merhameti cümlemizi kuşatsın...
    Eğer O acımaz ise...hüsrana düçar oluruz...
    Şüphesizki nefislerimize zulm eden biziz..
    Rabbim Rızasına Kulluğuna muvaffak eylesin...
    selamun aleyküm...

    Konu Henna tarafından (02-18-2009 Saat 21:09 ) değiştirilmiştir.
    el_feta bunu beğendi.
  8. Alt 02-18-2009, 21:03 #8
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    Konuyu şahsi eksenimde döndürmek istemiyorum,
    Benim dinimin vekili de kefili de Allahtır, başkası ne der ne demez umurumda değil,
    Eğer kamuoyu ne der baskısına boyun eğilseydi zaten bu din günümüze kadar ilk günki sıcağklığında ulaşamazdı.
    Dinin ilk indiği Mekke ve Medine ortamından damıtılmış birkaç cümleciği..
    R. İhsan Eliaçığın güzel kaleminden sunmak istedim.
    İsteyen okur, istemeyen dudak büker, geçer.
    Din de ne zorlamak ne zorbalık yoktur neticede..





    Mekke’nin ve Medine’nin İlkleri

    12 Eylül 1980 darbe yılları bizim fırtınalı gençlik yıllarımızdı.

    O dönemde “kurtarılmış bölgeler” vardı. Her gurup “kurtardığı” bölgede “ilklerini” uygulardı. Bölgeye giriş çıkışta bir “militan” kimlik kontrölü yapardı.

    Örneğin bizim bölgede oruç yemek yasaklanır, başını açanlar uyarılır, ezan okununca esnafa “Camiye…” denirdi. Duvarlarda “Tek yol İslam”, “İslam gelecek vahşet bitecek”, “Akıncılar” vs. yazardı…

    Yine, bu daha sonları ama manzara aynı, örneğin: Çeçenistan’da mücahitler bir bölgeyi ele geçirince “ilk” olarak “Şeriat mahkemesi” kurarlar, yargıladıkları garibana 100 kırbaç vururlar, bunu da fotoğraflayıp dünya ajanslarına gönderirler ve böylece Çeçenistan’a şeriatın geldiğini dünyaya duyururlar. Demek böyle oluyor bir beldeye şeriatın gelişi (!).

    Yine, örneğin, öteki bölgede mehter marşları çalar, her yana Türk bayrakları astırılır, gelene geçene “Türk devletlerini say” vs. diye sorulurdu. Duvarlarında da “Kanımız aksa da zafer İslam’ın”, “Komünistler Moskova’ya” diye yazardı…

    Yine, örneğin, beriki bölgede de bankalar kundaklanır, vitrinler indirilir, ilk fırsatta lüks mağazalar basılarak malları halka dağıtılırdı. Devrim mahkemeleri kurulur, duvarlarında da “Mahir, Hüseyin, Ulaş, Kurtuluşa kadar savaş” yazardı…

    Şehirler, mahalleler parsellenmişti. Her grubun “fırsat eline geçince” ilk ne yapacağını böylece görmüş olurdunuz. “Eline fırsat geçse ilk ne yapardın” diye sorulur ya… Veya “Padişah olsan ilk ne yaparsın” gibi…

    Ama hiç birinin de ne eline fırsat geçti ne de padişah oldular. Tanklar hepsini de ezdi geçti.

    “Eline fırsat geçenler” başkası oldu ve sorular, sorgular, mahkemeler değişti. Onlar da ele fırsat geçince ilk ne yapılırsa onu yaptı. Yargıladılar, astılar “Atatürkçülük” ezberlettiler. Çünkü onların “ilkten” anladıkları da buydu. Eline fırsatı geçiren aklında “ilk” ne varsa onu yapıyordu. Aradaki fark tankın, topun kimin elinde olduğuydu.

    Bunun için “ilkler” önemli…

    İnsanların eline fırsat geçince “ilk” ne yaptığına bakın… Bilinçaltını yansıtır ve geleceğine ayna tutar.

    Şimdi aradan 30 yıl geçti.

    Ben artık 30 yıl önceki gibi düşünmüyorum ama hala öyle düşünenler olduğunu çok iyi biliyorum. Bu yazı biraz da onlara…

    ***

    Bakın, Kur’an Mekke’de ilk nereden başlamış ve Hz. Peygamber Medine’de “eline fırsat geçince” ilk ne yapmış?

    Kur’an’dan başlayalım. Şu dört husus önemli:

    1- Kur’an “Allah” tan ilk inen surelerde en çok ne olarak bahsetmiş?

    2- Kur’an ilk inen surelerde en çok hangi konu üzerinde durmuş?

    3- Kur’an ilk inen surelerde en çok kimi eleştirmiş?

    4- Kur’an ilk inen surelerde hangi kıssaları anlatmış?

    Bunlar bize çok şey öğretecek…

    Baktığımızda, ilk olarak, ilk 20 sure boyunca sürekli “Rabb” sıfatının öne çıkarıldığını görüyoruz. Öyle ki Hira mağarasındaki ilk ayetler bile onunla başlıyor: “Oku yaratan Rabbinin adıyla. İnsanı sevgiden; ilgi ve alâkadan yarattı. Oku! Senin Rabbin çok cömerttir. Kalemi kullanmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.” (Alak; 96/1-5)

    Tek tek inceledim, ilk sureler boyunca bu hep böyle gidiyor.

    Peki neden?

    Çünkü “Rabb” Seyyid Kutup’un yorumladığı gibi itikadi veya Mevdudi’nin yorumladığı gibi siyasi olmaktan ziyade “iktisadi” içeriği olan bir kavram.

    Çünkü Mekke’de kurulu düzenin ekonomi-politiği bunun üzerine kuruluydu… İtikad da, siyaset de buradan çıkmaktaydı. Kabe’nin içindeki putlara hediyeler getirilmese bu putların kıymet-i harbiyesi yoktu. Nitekim Ebu Cehil Peygamberimizle yalnız kaldıkları bir anda şöyle demişti: “Muhammed, söylediklerin aslında doğru şeyler ama bu putlar olmasa Kureyş aç kalır…”

    Rabb, besleyen, büyüten, doyuran, ekmek, su, yiyecek, içecek veren demek… Mekke’ye hükmeden tefeci bezirganlar Mekke halkını doyuranın, besleyenin, ekmek, iş ve aş verenin kendileri olduğunu iddia ediyor ve bunu başa kakıyorlardı.

    Mekkeli bir öksüz çıkıp da “Rabbimiz Allah’tır!” deyince beyinlerinden vurulmuşa döndüler. Bunu sarsıcı bir tehdit ve ayaklanma girişimi olarak gördüler ve bu sözü ortaya atanı asla affetmediler.

    Buradan, neden sürekli olarak “Rabbiniz Allah’tır” vurgusu yapıldığı anlaşılıyor olmalı.

    Demek ki esasında şirk, putların gölgesinde “mal yığmakla” ilgilidir. Bu durumda tevhid de bu malları “bire/bütüne” iade etmekle ilgili olmuş olur. İşte bunu yapan şirkten arınmıştır: “Arınıp temizlenmek için malını veren (kurtulmuştur)” -Ellezî yu’tî mâlehu yetezekkâ- (Leyl; 92/18). Hal böyle olunca taştan tahtadan yontulmuş putlara tapınıp durmanın da bir anlamı kalmıyor, değil mi?

    ***

    İkinci olarak ilk inen surelerde en çok ne üzerinde durulduğuna baktığımızda, bunun mal yığma (kenz) ve mülk biriktirme yani zenginlik ve yoksulluk meselesi olduğunu görüyoruz. Bugünkü tabirle “haksız kazanç ve gelir dağılımınki eşitsizlik”… Kur’an asıl buna şirk diyor.

    “Nasıl olur?” diyorsanız, aşağıdaki ayetler ilk inen 20 sureden… Ayet numaralarını vermekle yetinmiyor, nuzül sırasına göre meal metinlerini bizzat aktarıyorum, lütfen dikkatle okuyunuz:

    “İnsan küstahça azgınlık eder. Kendini her türlü ihtiyacın üstünde görür. Oysa Rabbinedir dönüş…” (Alak; 96/6-8), “Zenginliğine zenginlik katmış da ne olmuş?” (Kalem; 68/14), “Karşılıksız harcamada bulunun, böylece Allah’a güzel bir borç (karz-ı hasen) vermiş olursunuz…” (Müzemmil; 73/20), “Servet yığma hayallerine kapılma…” (Müddesir; 74/6), “Kahrolsun Ebu Lehep iktidarı, kahrolsun! Zenginlik ve iktidar onu kurtaramayacak!” (Lehep; 111/1-2), “(Peygamberin) aldığı bilgiler onun geçim kaynağı değildir…” (Tekvir; 81/24), “Dünya hayatını tercih ediyorsunuz aysa ahrettir daha hayırlı ve daha kalıcı olan…” (A’la; 87/16-17), “Kim malından harcarsa ona cenneti kolaylaştıracağız!” (Leyl; 92/5-7), “Öksüze vermiyorsunuz, yoksulu doyurmaya teşvik etmiyorsunuz, her şeye açgözlülükle saldırıyorsunuz, mala mülke gözünüz doymuyor yığdıkça seviyorsunuz…” (Fecr; 89/17-20), “Öksüzü hor görme, isteyeni geri çevirme…” (Duha; 93/9-10), “İnsanoğlu Rabbine karşı nankördür, ele geçirme hırsı gözünü bürümüştür…” (Adiyat; 6-7), “Biz sana bol nimetler (doğruluk, dürüstlük, güzel ahlak) verdik. Sana kin besleyendir asıl kökü kuruyacak olan…” (Kevser; 108/1,3), “Bir zenginlik yarışıdır oyalanıp duruyorsunuz, mezarlarınıza girinceye kadar süren bir oyun ve oynaş… Bunun sizi nasıl bir ateş çemberine yuvarlamakta olduğunu çok yakında göreceksiniz…” (Takasür; 102/1-6), “Dini yalanlayan (dinin direğini yıkan) kimdir bilir misin? Öksüzü hor görür, yoksulun halinden anlamaz. Gösteriş için namaz kılar, dua eder, vay onların haline!...” (Maun; 107/1-6), “Zenginliğini her şeye yeterli görene bak...” (Abese; 80/5), “Boyuna mal istif ederek sayıp duranın vay haline! Sanır ki malı kendisini sonsuza dek yaşatacak…” (Hümeze; 104/2-3), “Patlayıncaya kadar yiyin; sefa sürün biraz, siz günaha batmışlar!” (Mürselat; 77/46), “Bilir misin nedir zor olan? Bir köleyi özgürleştirmek... Zor zamanda vermek…Öksüzün başını okşamak…Düşmüşün elinden tutmak…İman etmek, güçlüklere göğüs gerip acıları paylaşmak; sevgi ve merhamet yumağı olmak...” (Beled; 90/12-18)…

    Bu böle uzayıp gidiyor…

    Bunlar Mekke’de ilk 3-4 yılda inen ayletler. “İlk mesajlar” bunlar… Hemen her inen ilk surede bu meseleye girildiğini, diğer konuların bunun desteklemek için ele alındığını görüyoruz.

    “Allah” , “din”, “iman” konuları öyle soyut bir teoloji tartışması olsun diye ele alınmıyor. Bunların hepsi içi gayet dolu, ete kemiğe bürünmüş, canlı, diri, yaşayan ifadeler… Sokaktaki bir durumu, tavır alışı, itirazı, isyanı ifade ediyor: Örneğin Allah’a şirk koşmak mal yığmak demek. Allah’tan yana olmak da vermek, paylaşmak, bölüşmek ve böylece arınmak demek, böyle… Kız çocuklarını diri diri gömmek Allah’a savaş açmak demek. Allah’tan yana olmak da o çocukları kurtarmak, böyle… Köleleri özgürleştirmek, düşmüşün elinden tutmak, öksüzün başını okşamak, zor zamanda vermek Allah’tan yana olmak demek. Allah’ı hiçe saymak ise bunları görmezden gelmek, böyle…

    Felsefenin, kelamın, teolojinin Allah’ı değil bu!

    ***

    Üçüncü olarak ilk inen surelerlerde kimlerin eleştirildiğine baktığımızda Mekke’ye egemen olan Kabe çetesinin yani “Yeda Ebu Lehep”in hedef alındığını görüyoruz. Bunlardan şehrin kaderine hükmeden elebaşı 7-8 tefeci bezirganın ilk surelerde çok sert bir şekilde eleştirildiğini görüyoruz. Bunların ellerinde Kabe’ye gelen hediyeleri, sığırları, develeri, altınları, gümüşleri, mücevherleri (en’am) iç etmekten kaynaklanan devasa bir mal ve servet vardı. Bununla tefecilik yapıyorlar, borç veriyorlar, ödeyemeyenlerin kendilerini köleleştiriyorlar, karılarını, kızlarını da genelevlerinde çalıştırıyorlardı. Allah, Kabe, din ve insan ticareti iğrenç boyutlara ulaşmıştı. “Yeda Ebu Lehep” bu demekti…

    Yeterince ayet mealleri verdim, konu uzamasın, ilk surelerde “Mekkeli zengin” eleştirisinin yapıldığı yerler şunlar: Daha ilk surede; Alak 9-19 Ebu Cehil… Kalem 10-15’de Utbe b. Rebia… Müddesir 11-25 arasında Velid bin Muğire ki en Karunları buydu…Lehep suresinin tamamında Ebu Lehep ve karısı…Leyl 8-11’de Umeyye bin Halef…

    Tabi bunların hiç birisinin ismi verilmiyor, rivayetlerden çıkarıyoruz. Zaten önemli olan da isim değil; “tipoloji”dir çünkü bu tipler her çağda var. Onun için olmalı ki hiç birisinin ismi verilmiyor; tavırları, tutumları, hırsları, bencillikleri, cimrilikleri, şımarıklıkları, küstahlıkları vs. öne çıkarılıyor. İlk sureler böyle onlarca örnekle dolu. Birkaç tanesi sanırım yeterli.

    Buradan Kur’an’ın “ilk” nereden başladığına dair ipuçları çıkarıyoruz. İpucu eksik oldu; apaçık, ayan beyan ortada olan bir ışık tutma, yol gösterme…

    ***

    Dördüncü olarak, Kur’an’ın ilk olarak hangi kıssaları anlatıldığına baktığımızda, Kelem suresi 17-32’de anlatılan “Bahçe sahipleri” kıssasının ilk, Şems 11-15’de anlatılan “Salih’in devesi” kıssasının ikinci kıssa olduğunu görüyoruz.

    Daha ilk ayetlerde neden bunlar anlatılıyor? Tevhid çağrısı neden bu kıssalarla başlıyor dersiniz?

    Çünkü her ikisi de haksız kazanç, gelir dağılımındaki eşitsizlik yani zenginlik ve yoksulluk meselesi ile ilgili… Paylaşım ve bölüşüm ile ilgili… Mala yığarak değil; vererek arınma ile ilgili…

    Bahçe sahipleri kıssası, servetine aşırı güvenen iki zenginin bencilliğini, hırsını, açgözlülüğünü anlatır. Onca servetlerine rağmen yoksulluk meselesine fransızdırlar. Öyle ki bahçelerinden/bağlarından yoksullar gelip de almasın diye sabah erkenden kalkıp gidecek kadar bencil, açgözlü ve Allah’ı (kimsesizi, yalınayaklıyı, yoksulu, öksüzü) hiçe sayar havadalar… Ama sabah geldiklerinde bir afetin çöktüğünü görmüşler ve onca servet yok olup gitmiştir…

    Salih’in kavmi Semudlular da açgözlü, saldırgan ve zenginleşmekten daha doğrusu haram yiyicilikten gözü dönmüş bir topluluktur. Öyle ki en iyi bildikleri sahipsiz buldukları her şeyi talan etmektir. Onlara sahipsizliğin, herkese (kamuya) ait olmanın örneği olarak Allah’ın devesi (Nağatallah) örneği gösterilir ve “Ona dokunmayın!” denir. Zira bir şeyin Allah’a ait olması demek hiç kimseye ait olmayıp herkesin ortak malı olması demektir. Öyle ya toprak işleyenin, su içenin, hava soluyanındır! Bunların her biri “Allah’ın devesi” olup dokunulmamalıdır. Çünkü lütuf ve nimet; dolayısıyla da herkese ait “evrensel kamu”durlar… (bkz. “Allah’ın devesine dokunmayın” başlıklı makale).

    ***

    Kur’an’ın Mekke’deki “ilkleri” bunlar…

    Bu yazıda “ilkleri” işliyoruz, sonrakiler var daha. Mesela Medine’nin ortalarında, sonlarında gelenler. Onları da duysanız feleğiniz şaşar. Örneğin şu: “Zenginler mallarını yanlarındaki ile eşit hale geliriz diye paylaşmıyorlar. Allah’ın nimetini mi inkar ediyor bunlar?” (Nahl; 16/71).

    Söylem bu, çağrı bu, ana tema bu…

    Rabb’i, tevhidi ve şirki bu bağlamda anlamazsanız, teoloji ve kelam vadilerinde dolanır, havanda su döğer, gerçek hayattan kopar; tapınak söylemine kayarsınız.

    Mekke’deki ilklerin boşuna olmadığını, Medine’deki “ilkler”den de anlayabiliriz.

    Söylemin icraata, teorinin pratiğine nasıl döküldüğünü görürsünüz.

    Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinde “ilk” ne söyledi ve ne yaptı?

    Yani “eline fırsat geçince” ilk yaptığı neydi?

    Malum, Medineliler onu çoşkuyla karşılayarak, hayli yorucu geçen çöl yolcuğunda beraber hicret ettiği “arkadaşı” Hz. Ebubekir’e yöneldiler. “Hayır” dedi “Allah’ın Resülü odur, ben Ebubekir’im…”

    Hz. Peygamber yüksek bir yere çıktı, elinde megafon yoktu tabi ama o halde yalın ve yüksek bir sesle Medine’nin semalarına “ilk” şunları söyledi: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Birbirinizi sevmek için de aranızda selamı yayınız… Kin tutmayın, haset etmeyin, hasımlaşmayın, ey Allah’ın kulları kardeş olun! Bir Müslümana üç günden fazla kardeşi ile dargın durmak yakışmaz…”

    Peki, “ilk” yaptığı neydi?

    Mescit açmadan önce, ezan başlamadan önce, oruç, hac başlamadan önce “ilk” yaptığı neydi?

    183 aileyi birbiri ile “kardeş” yaptı!

    Aileler kardeşlerini alarak evlerine götürdüler.

    Ne varsa bölüştüler ekmeği, aşı. Harç yaptılar şehre sevgiyi, barışı…

    Öyle ki on aile bir ineğin sütünden içiyordu.

    Kur’an bu durumu şöyle anlatır: “Bu şekilde sevgi ve merhamet yumağı haline gelenler artık Allah’ın kitabında birbirlerinin can yoldaşlarıdır!” (Enfal; 8/75).

    Hani “Şeriat, tarikat yoldur varana, hakikat, marifet andan içeru” diyor ya Yunus, bunu hep batınilikte kullanıyorlar. Tasavvuf vadilerinde dolanıp gerçek hayattan kopuyorlar. Bu meşhur üçlemeyi de gerçek hayat mecralarına çekerek yorumlayalım, bakalım neymiş?

    Şöyle düşünsünler mesela, neden hiç böyle anlamazlar: Peygamberimizin Medine’de yaptığı ilk iş kardeşlik ilanı olup İslam’ı hakikat düzeyinde anlamaydı. İlk, asıl ve esas olan buydu! Burada sen-ben yoktu; biz vardı. Her şey bire/bütüne katılmıştı, gerçek anlamda “sosyal tevhid” buydu!

    Sonra sen tarikat düzeyine gerileyince malını kırka bölersin, 1’i benim, 39’u senin dersin.

    Sonra şeriat düzeyine inince malını kırka bölersin, 39’u benim, 1’i senin dersin.

    Oysa aslolan daima “ilk” olandır; hakikat, gerçek, hedef, gaye, ufuk buradadır.

    Peygamberimiz işte bu ufku gösterdi… Hakikat, tarikat ve şeriatı anlayacaksanız böyle anlayın, bir şey kaybetmez, bilakis çok şey kazanırsınız…

    “Mekke’nin ve Medine’nin ilkleri” bizimde ilklerimiz olsun, asıl o zaman Kur’an iliklerimize işleyecek, yüreğimize inecek, ete kemiğe bürünecektir…

    R.İhsan ELİAÇIK

  9. Alt 02-18-2009, 21:22 #9
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    Alıntı:
    Hz. Peygamber yüksek bir yere çıktı, elinde megafon yoktu tabi ama o halde yalın ve yüksek bir sesle Medine’nin semalarına “ilk” şunları söyledi: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Birbirinizi sevmek için de aranızda selamı yayınız… Kin tutmayın, haset etmeyin, hasımlaşmayın, ey Allah’ın kulları kardeş olun! Bir Müslümana üç günden fazla kardeşi ile dargın durmak yakışmaz…


    Alıntı:
    Kur’an bu durumu şöyle anlatır: “Bu şekilde sevgi ve merhamet yumağı haline gelenler artık Allah’ın kitabında birbirlerinin can yoldaşlarıdır!” (Enfal; 8/75).


    Yaradan bizi bir saf istiyor....Kulunun hakkını kula bırakması ince bir nokta...
    selam ile..

  10. Alt 02-18-2009, 23:15 #10
    el_feta Mesajlar: 1.168
    ben tam yakalayamadım mevzuyu...
    şu ana kadar konuştuklarımızın devamı mıydı bu yazılanlar yoksa?

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.