Başörtülü diye hakarete uğradı

Başörtülü diye hakarete uğradı...


Ağaç Şeklinde Aç5Beğeni
  • 3 gönderen serkaan001
  • 1 gönderen Fani 06
  • 1 gönderen sukeyne

  1. Alt 05-14-2008, 16:51 #1
    mhmt Mesajlar: 904
    Blog Başlıkları: 3
    Başörtülü diye hakarete uğradı

    Merve ve Elif Güler kardeşler tedavi olmak için gittikleri Okmeydanı Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’nde, ağır hakaretlere maruz kaldılar. Muayene olmak için gittiği hastanede, Dr. Nilgün Yaşar Polat’ın, başörtülü olan ablasına ağır hakaretlerde bulunmasını hazmedemeyen Merve Güler, tedavi olmaktan vazgeçerek, hastaneyi terk etti. Yaşadıkları olay karşısında hastane yönetime giderek şikâyette bulunan kardeşler, kendilerine hakaret eden doktor hakkında, savcılığa suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.

    Diş doktoru Nilgün Yaşar Polat’ın kendisine, "Ablan normal olsaydı dış görünüşü böyle olmazdı" dediğini belirten Merve Güler, "Dişimi çektirmek istemediğimi defalarca Nilgün Polat’a söylememe rağmen, beni ikna etmeye çalıştı. Polat’ın ısrarında rahatsız olan ablam da araya girdi. Ablamı odadan çıkarttı. Ben başörtülü olmadığım için, bana ablamı kötülemeye çalıştı. Ablamı benim hayatıma karışmakla suçladı. Bunu yaparken de onun kimliğinden yola çıktı. ‘Bu ilerde kendisi gibi seni de kapanmaya zorlar. Üzerinde baskı kurar. Onu dinleme sen. Bu tipler tehlikelidir’ gibi telkinlerde bulundu. Ağza alınmayacak yakıştırmalar yaptı. Odadan zor çıktım. Ablama yapılan hakaretler beni çok üzdü" şeklinde konuştu.

    Doktor Nilgün Yaşar Polat ise tartışmanın yaşandığını doğrularken abla Güler’in hareketlerinden ve tutumundan rahatsız olduğunu söyledi.
    ...............................

    selametle..

  2. Alt 05-14-2008, 23:12 #2
    serkaan001 Mesajlar: 269
    Ben Sınıf öğretmeniyim.eğitimde Dil,din,ırk,mezhep,renk Ayrımı Yapılmaz.sana Verileren Görevi Layıkı Ile Yerine Getirirsin.kaldıki Doktorlar Insan Hayatına Bir Noktada Yön Veren Kişiler. Bu şekilde Ayrımcılık Yaparlarsa Yarın Bizi Yeni Bir Kurtuluş Savaşı Bekliyor Demektir.

    özlem_34, alper ve mhmt bunu beğendiler.
  3. Alt 05-15-2008, 11:59 #3
    Fani 06 Mesajlar: 794
    bu konuyu okurken bir abinin bana verdigini nasiyat aklıma geldi. o da buydu..!!


    kardeşim yabancılar neden çanakkaleyi geçemezler dedi bana ! bende cvp verdim abi dedim..çanakkaleyi geçemezler çünkü bizde hem vatan sevgisi hemse islama inancımız cok ..oldugundan geçemezler dedim ..!!


    abimde bana sunu söyledi yabancılar çanakkaleyi geçmeleri için tek bir yol kaldı onlar için dedi önce türk milletin elinden kuranı alın sonra 1000 kişi gidin çanakkaleyi geçersiniz. dedi. ama bu turklerde allah sevgisi ve islam saygı oldukça 250000 kişi gitseniz geçemezsiniz dedi....!!



    ne olursa olsun islam için bizim hersey....!! bu bir kişi lafıyla degişmez.... islamda zorlama diye bir sey yoktur cunku içten gelmedigi sürece zaten olmaz... o yüzden o doktor kendi nerden geldigini unutmuş hatırlatmak gerek...!!!

    Konu Fani 06 tarafından (05-15-2008 Saat 12:05 ) değiştirilmiştir.
    HiLaLNuRu bunu beğendi.
  4. Alt 05-15-2008, 15:50 #4
    sukeyne Mesajlar: 141
    Tesettürün Niteliği ve Dayandığı Deliller

    1) Tesettürün niteliği:
    Tesettür, arapça "setere" kökünden "tefe'ul" vezninde bir mastar olup, sözlükte; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında saklanmak anlamlarına gelir. Bir fıkıh terimi olarak tesettür, erkek veya kadının şer'an örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir. Bir kimsenin örtmesi gereken ve başkasının bakması haram olan yerlerine "avret yeri" denir. Gerektiğinde evlenmeleri caiz olan, karşı cinslerin biri diğerinin yanında olunca avret yerlerini örtmesi gerektiğinde görüş birliği vardır. Sağlam görüşe göre, bir kimse tek başına olduğu zaman da örtünmelidir. Buna göre; bir kimsenin temiz elbisesi bulunduğu halde, kimsenin olmadığı yalnız başına bir odada çıplak olarak kılacağı namaz sahih olmaz. (İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtar, Mısır (t.y.), I, 375)
    Yıkanma, tuvalet ihtiyacı ve taharetlenme gibi ihtiyaçlar dışında, bir yerde de bulunulsa, mü'minin namaz içinde veya namaz dışında avret yerlerini örtmesi farzdır. Bunun delili Kur'an, Sünnet ve sahabe uygulamasıdır.
    2) Tesettürün dayandığı deliller
    a) Kur'an-ı Kerim'den deliller:
    İnsanın örtünme ihtiyacının ilk insan Adem ve Havva ile başladığı, çıplaklığın çirkin bir şey olduğu ayette şöyle belirtilir: "Ey Ademoğulları! Şeytan ana ve babanızı kötü yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak nasıl cennetten çıkardıysa, sizi de aldatmasın.'' (el-A'râf, 7/27) "Ey Ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek bir giysi, bir de giyip süsleneceğiniz bir giysi indirdik. Takva örtüsü ise daha hayırlıdır." (el-A'râf, 7/26) Hayvan yünlerinden giysi için yararlanmanın gereğine şöyle işaret edilir: "Davarları da o yaratmıştır ki, bunlarda sizin için ısıtıcı ve koruyucu maddeler ve nice nice yararlar vardır." (en-Nahl, 16/5)
    Örtünmenin gayesi başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. İnsandaki edep ve haya duygusu örtünmeyi gerektirir. Ancak mü'min erkek ve kadınların örtünmede asıl gayesi Yüce ALLAH'ın rızasını kazanmak olmalıdır. Çünkü ALLAHü Teala'nın emir ve yasaklarına uymak bir ibadettir. Namaz ve oruç gibi ibadetleri emreden ALLAH (c.c), ibadet içinde ve dışında örtünmenin şekil ve sınırlarını da belirlemiştir.
    Cahiliye döneminde Arap toplumu Kabe'yi çıplak tavaf ederlerdi. Gündüz erkekler, gece kadınlar gelir ve tavaflarını anadan doğma yaparlardı. Onlar; "içinde günah işlediğimiz giysilerimizle tavaf yapamayız" diye bir gerekçe de gösterirlerdi.
    İşte daha Mekke döneminde İSLAM toplumunun tavaf sırasında ve namazda örtünmesi gerektiğini bildiren şu ayet indi: "Ey Ademoğulları! Her mescide gelişte zinetinizi giyin." (el-A'raf, 7/31.) Ayet, tavafı ve namaz için mescide gelmeyi kapsamına alır. Buradaki "zinet" sözcüğü "elbise, giysi" olarak tefsir edilmiştir. Böylece namaz ve tavaf gibi ibadetlerde avret yerlerinin örtülmesi farîzasını İSLAM getirmiş oldu. (bk. Ebu Bekr el-Cassas, Ahkamu'l-Kur'an. tahk. M. es-Sadık Kamhavî Kahire (t.y.), IV, 205 vd.; Elmalılı, a.g.e. 2. baskı, istanbul 1960, III, 2151, 2152.) Başka bir ayette; gizli yerlerini örtüp koruyan erkeklerle kadınların Yüce ALLAH'ın affına ve büyük bir mükafata ulaşacakları belirtilir. (bk. el-Ahzab, 33/35.)
    Örtünmede karşı cinsin bakışlarından korunmak söz konusu olunca, İSLAM bakanla ilgili olarak da bir sınırlama getirmiştir.
    Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Ayette şöyle buyurulur: "Mü'min erkeklere söyle. Gözlerini zinadan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, kendileri için daha temizdir." (en-Nûr, 24/30.)
    Kadınların örtünmesi konusunda ise şöyle buyurulur: "Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından, kocakarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü'minler! Hepiniz ALLAH'a tevbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olursunuz." (( en-Nûr, 24/31.)
    Ayetteki "humur (baş örtüleri)" sözcüğünün tekili "hımar" olup, sözlü-te; kadının kendisi ile başını örttüğü şey, demektir. Saîd b. Cübeyr (Ö. 95/713), baş örtüsünün kadının boyun ve göğüs kısımlarını örtecek ve bunlardan hiçbir şey göstermeyecek nitelikte olması gerektiğini söylemiştir. (bk. el-Kurtubî, a.g.e., XII, 153; İbn Kesir, Muhtasar Tefsir, thk. M. Ali es-Sabünî, 7. baskı, Beyrut 1402/1981, II, 600, Elmalılı, a.g.e. İst. (t.y.), VI, 15.)
    Kadınların ev dışında veya yabancı erkeklerin yanına çıkarken normal ev içi giysilerinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Ayette şöyle buyurulur: "Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu, onların tanınıp kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. ALLAH çok yarlığayıcı ve çok esirgeyicidir." (el-Ahzâb, 33/59)
    Ahzab suresi ve dolayısı ile yukarıdaki ayet, Medine'de 5-7. hicret yılları arasında inmiştir. Ayetteki "celabîb" sözcüğü "cilbab"'ın çoğulu olup sözlükte; geniş elbise, gömlek ve baş örtüşü gibi anlamlara gelir. Kadını baştan aşağı örten çarşaf, ferace, manto gibi giysiler de cilbab kapsamına girer, "Cilbab" bir fıkıh terimi olarak Elmalılı (Ö. 1358/1939) tarafından şöyle tarif edilmiştir: "Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir", "Kadını tepeden tırnağa örten giysidir", "Kadınların örtündükleri her türlü elbise ve başka şeylerdir." (Elmalılı,a.g.e.,VI,337.)
    Ünlü müfessir el-Kurtubî (Ö. 671/1273) cilbab ayetinin iniş sebebi ve cilbab terimi ile ilgili olarak şöyle der: "Arap kadınlarında erkeklerden sakınmamak bir adet halinde idi. Onlar cariyeler gibi yüzlerini de açık tutuyorlardı. Bu durum, erkeklerin onlara bakmalarına neden oluyordu. Bu konuda çeşitli düşünceler de ortayaçıkmıştı. Bunun üzerine Yüce ALLAH, elçisine; ihtiyaçları için evden dışarı çıkmak istediklerinde dış elbiselerini (cilbab) üstlerine almalarını emretmesini bildirdi. Çünkü o dönemde henüz evlerde tuvalet edinilmediği için, kadınlar tuva-et ihtiyacı için sahraya çıkıyorlardı. Böylece hür bir kadınla cariyenin arası ayrılmış olacaktı. Çünkü hürler örtünmesi ile biliniyordu. Bununla bekar veya genç erkeklerin sarkıntılık etmesinden de korunmuş oluyorlardı. Yukarıdaki ayet inmezden önce, mü'min erkeklerin eşlerinden birisi, ihtiyacı için evden dışarı çıkınca, bazı zayıf ahlaklı erkekler, cariye sanarak kendisine sarkıntılık edebiliyordu. Bu konuda Hz. Peygamber'e çeşitli şikayetler ulaşınca cilbab ayeti inmiştir". el-Kurtubî cilbab için de şunları söyler: "Cilbab; baş örtüsünden daha büyük olan bir giysidir. Abdullah b. Abbas (ö. 68/687) ve Abdullah b. Mes'ud'tan (ö. 32/652) cilbaba, "rida (bedenin üst kısmını örten giysi yada örtü)" anlamı verdikleri nakledilmiştir. Kadının baş örtüsü veya peçe anlamına geldiğini söyleyenler de olmuştur. Doğru olan şudur ki, cilbab; bedenin bütününü örten giysidir. Ümmü Atıyye (r. anha)'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Rasülullah (s.a.s) bize ramazan ve kurban bayramı namazlarında azatlı cariyeleri ve yetişkin kızlarımızı birlikte götürmemizi emretti. Ancak ay hali olanlar mescide girmeyecek ve arka taraftan öğüt, konuşma, hutbe ve duaları izleyecekler ve getirilecek tekbirlere katılabileceklerdi. Hz. Peygamber'e sordum: Ey ALLAH'ın Rasülü! Bizden birimizin bu çocukları için dış elbisesi (cilbab) bulunmazsa ne yapalım?". Hz. Peygamber; "Kardeşi onu kendi cilbabı (dış örtüsü) ile örtsün" buyurdu. (bk. Buharî, Hyz, 23, Salat, 2, îdeyn, 20, Hacc, 81; Müslim îdeyn, 10-12; Tirmizi, Cuma. 36;; ibn Mace, ikame, 165; ibn Hanbel, V, 84; en-Nevevî (ö. 676/1277); hadisin doğru anlamının şöyle olması gerektiğini söyler: "kendisine gerekli olmayan başka bir dış örtü ile onu örtsün." bk. Sahihu Müslim, Çağrı Yayınevi baskısı, İst. 1992, I, 606, alt not;3; el-Kurtubî, a.g.e. XIV, 156.)
    Diğer yandan kadın yaşlanıp ay halinden kesilir ve cinsel yönden erkeklere istek duymaz olursa, bunun için örtünmede bazı kolaylıklar getirilmiştir. Yüce ALLAH şöyle buyurur: "Ay halinden kesilmiş ve evlenme arzusu kalmamış olan yaşlı kadınların zinet yerlerini göstermemek şartıyla dış örtülerini bırakmalarında kendileri için bir sakınca yoktur. Bununla birlikte, yine de sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır." (en-Nur, 24/60.)
    Örtünmenin ahiret hayatında da söz konusu olacağı, iman edip güzel amel işleyenlerin ecri arasında şöyle belirlenir: "Onlar tahtlar üzerinde kurularak orada altın bileziklerle benezenecekler, ince ve kalın saf ipekten yeşil elbiseler giyeceklerdir. Ne güzel sevap ve ne güzel dayanak!" (el-Kehf, 18/31.) "Şüphesiz ALLAH, iman edip, güzel iş yapanları altından ırmaklar akan cennetlere sokacak. Orada bunlar altından bileziklerle, incilerle bezenecekler. Orada giysileri de ipektir." (el-Hacc, 22/23.) "Onların üzerlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri de onlara son derece temiz bir şarap içirmiştir." (el-İnsan, 76/21.)
    b) Sünnetten deliller:
    Hz. Peygamber örtünme ile ilgili yukarıda zikrettiğimiz ayetlerin tefsirini yapmış ve uygulama esaslarını göstermiştir. Bu konuda çeşitli hadisler nakledilmiştir. Biz birkaç tanesini nakledeceğiz.
    Hz. Aişe'den rivayete göre bir gün Hz. Ebü Bekr'in kızı Esma (ö. 73/692) ince bir elbise ile Rasülullah (s.a.s)'ın huzuruna girmişti. Hz. Peygamber ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir". Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti. (Ebü Davud, Libas, 31; Ebû Davud bu hadise «mürsel» demiştir. Çünkü Halid b. Düreyk bunu Hz. Aişe'den işitmemiştir. bk. el-Kurtubî, a.g.e., XII, 152; el-Heysemî, Mec-mau'z-Zevaid, V, 137.)
    Yine Hz. Aişe'den nakledilen başka bir hadiste; "ALLAHü Teala ergin kadının namazını baş örtüsüz kabul etmez" buyurulmuştur.(İbn Mace Tahare, 132; Ebû Davud, Salat, 84; Tirmizi, Salat, 160; Ahmed b. Hanbel, IV, 151, 218, 259.) Ebû Hanîfe'ye (ö. 150/767) göre; bir uzvun dörtte bire kadar olan kısmı açılırsa namaz sahih olurken, açılan kısım uzvun dörtte birini geçerse namaz bozulur. Cinsel uzuv ve arkadan ise, dirhem mikdarı az bir yer bile açılsa namaz batıl olur. Ebü Yusuf'a (ö. 182/798) göre bir uzvun yarısı esas alınmıştır. Yarıdan azının açılması namaza zarar vermezken, fazlası namazı bozar. İmam Şafi'ye (ö. 204/819) göre ise avret yerinden herhangi bir kısmın açılması namazı bozar. (bk. Eş-Şevkani, Neylü'l-Evtar, II, 68; eş-Şafii, el-Ümm, I, 77; ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İSLAMi ve Edilletüh, Dımeşk, 1405/1985, I, 585, 586; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İSLAM İlmihali, İstanbul 1992, s: 226-228)
    Hz. Aişe ilk baş örtüşü uygulamasını şöyle anlatır: "ALLAH ilk muhacir kadınlara rahmet etsin, onlar; "Baş örtülerini yakalarının üstüne taksınlar..." (en-Nur, 24/31) ayeti inince etekliklerini kesip bunlardan baş örtüsü yaptılar. Yine Satiyye binti Şeybe şöyle anlatır: "Biz Aişe ile birlikte idik. Kureyş kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz ediyorduk. Hz. Aişe dedi ki: Şüphesiz Kureyş kadınlarının bir takım üstünlükleri vardır. Ancak ben, ALLAH'a yemin olsun ki, ALLAH'ın kitabını daha çok tasdik eden ve bu kitaba daha kuvvetle inanan Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim. Nitekim, Nur süresindeki "Kadınlar baş örtülerini yakalarının üstüne taksınlar..." ayeti inince, onların erkekleri bu ayetleri okuyarak eve döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından, ALLAH'ın kitabını tasdik ve ona iman ederek baş örtüşü hazırladılar. Ertesi sabah, Hz. Peygamberin arkasında baş örtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı." (Buhari, Tefsiru Sûre, 24/12; Ebû Davud, Libas, 29; Ahmed b. Hanbel, VI, 188; İbn Kesîr, a.g.e., II, 600)
    Hz. Peygamber'in tesettürün uygulanması ile ilgili başka hadisleri ve sorulara verdiği bir takım cevaplar da olmuştur.

    el_feta bunu beğendi.
  5. Alt 05-17-2008, 19:04 #5
    ihakkioral Mesajlar: 2
    insan başkalarını kendini aynada gördüğü gibi mi değerlendiriyor acaba?

  6. Alt 05-17-2008, 19:28 #6
    serkaan001 Mesajlar: 269
    HİPOKRAT YEMİNİ

    Yeminin orijinalinin Türkçesi:

    Hekim Apollon Aesculapions, hygia panacea ve bütün Tanrı ve Tanrıçalar adına.
    And içerim, onları tanık ve şahit tutarım ki, bu andımı ve verdiğim sözü gücüm kuvvetim yettiği kadar yerine getireceğim.
    Bu sanatta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım.
    Paraya ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim.
    Öğrenmek istedikleri takdirde onun çocuklarına bu sanatı bir ücret veya senet almaksızın öğreteceğim.
    Reçetelerin örneklerini, ağızdan bilgileri şifahi bilgileri ve başka dersleri evlatlarıma, hocamın çocuklarına ve hekim andı içenlere öğreteceğim.
    Bunlardan başka bir kimseye öğretmeyeceğim.
    Gücüm yettiği kadar tedavimi hiç bir vakit kötülük için değil yardım için kullanacağım.
    Benden zehir isteyene onu vermiyeceğim gibi, böyle bir hareket tarzını bile tavsiye etmeyeceğim.
    Bunun gibi bir gebe kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermiyeceğim.
    Fakat hayatımı, sanatımı tertemiz bir şekilde kullanacağım.
    Bıçağımı mesanesinde taş olan muzdariplerde bile kullanmayacağım.
    Bunun için yerimi ehline terkedeceğim.
    Hangi eve girersem gireyim, hastaya yardım için gireceğim.
    Kasıtlı olan bütün kötülüklerden kaçınacağım.
    İster hür ister köle olsun erkek ve kadınların vücudunu kötüye kullanmaktan mazarattan sakınacağım.
    Gerek sanatımın icrası sırasında, gerek sanatımın dışında insanlarla münasebette iken etrafımda olup bitenleri, görüp işittiklerimi bir sır olarak saklayacağım ve kimseye açmayacağım.

    Türkiye'de Hipokrat yemini'nin değiştirilmiş bir formu olan Hekimlik Andı kullanılmaktadır. İçeriği şudur:

    Hekimlik mesleği üyeleri arasına katıldığım şu anda,
    hayatımı insanlık yoluna adayacağımı açıkça bildiriyor ve söz veriyorum.
    Hocalarıma saygı ve gönül borcumu her zaman koruyacağıma,
    sanatımı vicdanımın buyrukları doğrultusunda dikkat ve özenle yerine getireceğime,
    hasta ve toplumun sağlığını baş görev sayacağıma,
    benden hizmet bekleyen kimselerin sırlarına saygılı olacağıma ve onları saklayacağıma, hekimlik mesleğinin onurunu ve temiz töresini sürdüreceğime,
    meslektaşlarımı kardeş bileceğime, din, milliyet, ırk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime, insan hayatına kesinlikle saygı göstereceğime, baskı altında kalsam bile tıp bilgilerimi insanlık değer ve yasalarına karşı kullanmayacağıma, açıkça, özgürce ve namusum üzerine and içerim.

  7. Alt 05-18-2008, 05:00 #7
    mhmt Mesajlar: 904
    Blog Başlıkları: 3
    Samimiyetsizliğin gözü çıksın..

    Allah'u Alem, O yemini unutmuşlardır zaten hocam..

    selametle..

  8. Alt 06-03-2008, 15:54 #8
    el_feta Mesajlar: 1.168
    Lokman Hekim değil ki yeminleri canına yandıklarımın...Hipokrat işte...
    aslında müslüman olduklarını söylediklerinde zorla onlar örtünmeleri vs gerekirken şu yaptıklarına bir bakın...
    bu arada bu toplumun kurtuluş savaşı na ihtiyacı var zaten..
    1. meclis bu vatanı esas kurtaranlarındı,kelime-i tevhid bayrakalrıyal açılmıştı..birileri! dağıttı..
    sıra biz müslüamnlarda mı yoksa???
    Rabbim başörtüsü nün hakikaten,kıvırmadan,yan çizmeden,edebiyatını yapmadan mücadelesini verenlerden ALLAH RAZI OLSUN...
    Mehmed GÖKTAŞ hoca diyor ya: Beyoğlu'nda gözüne kadar çarşafla gezen bacım zamanın evliyasıdır.şeriat izin versin ayağından öperim diye...
    selam ve dua ile...


    Ey iman edenler, üzerinizdeki (yükümlülük) kendi nefislerinizdir. Siz doğru yola erişirseniz, sapan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir.
    (MAİDE/105)

  9. Alt 07-20-2008, 00:19 #9
    HiLaLNuRu Mesajlar: 242
    Valla hiç şaşırmamak lazım burası Laik bir yer Azınlığın Çoğunluğa tahakkümü var burda.Elin gavuru her türlü hakka sahipken biz bu vatanda neden bu kadar garibiz.Allah yardımcımız olsun.Selametle...

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.