Intihar mi şehitlik mi ?

Yeni Ümit dergisi, son sayısında terör eylemleri, intihar saldırıları ve şehitlik gibi konuları gündeme taşıyor. İslam'da "cihad" kavramı, bir hareketin (fiilî savaş anlamında) "cihad" sayılabilmesi için hangi özelliklere sahip olması ...


  1. Alt 07-29-2009, 12:24 #1
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    Yeni Ümit dergisi, son sayısında terör eylemleri, intihar saldırıları ve şehitlik gibi konuları gündeme taşıyor. İslam'da "cihad" kavramı, bir hareketin (fiilî savaş anlamında) "cihad" sayılabilmesi için hangi özelliklere sahip olması gerektiği, adına "intihar eylemi" denen yöntemin kullanılmasının meşru olup olmadığı, bu yöntemi kullanarak öldüren ve kendisi de ölen kimsenin bu fiilinin meşru olup olmadığı ve bu şekilde ölenin "şehit" sayılıp sayılmayacağı... gibi konuların ele alındığı yazılarda ortak bir tarz dikkat çekiyor: Okuduğunuzda "acaba kast edilen kimler?" diye soruyorsunuz. Madrit'deki eylemi yapanlar mı, Filistin'deki "intihar komandoları" mı, Irak'taki direnişçiler mi?...


    Söz gelimi yazılardan birinde, "cihad" kavramının geniş anlam yelpazesi aktarıldıktan sonra şöyle deniyor: "Cihadın savaş boyutunun diğer önemli bir kuralı da, Müslümanlarca kabul edilmiş merkezi bir plânlama dahilinde hareket edilmesidir. Birtakım kişi ve grupların merkezi bir otoriteden emir almaksızın başına buyruk hareket etmeleri, eylemlerinden dolayı kimseye hesap vermemeleri sadece bir kaos oluşturur. Merkezi bir otoritenin mevcut olmaması, bağımsız ve sorumsuz davranmayı haklı kılmaz. Zira cihad adına kaosa izin verilemez. Bu gibi durumlarda hareketin yozlaşması, hedeften uzaklaşması, faydadan çok zarar vermesi tabiîdir."


    Şu anda Irak'ta küresel işgalci zorbalara karşı bir "kurtuluş savaşı" veriliyor. Orada direniş gösteren grupların, sürecin tabii bir neticesi olarak bir anda merkezî bir yapı teşkil edemeyecekleri açık. Öyleyse hal-i hazır hareketler gayri meşru mudur?


    Elbette kaos ve karmaşa arzu edilir bir durum değildir ve hatta meşru müdafaayı dahi olumsuz etkiler. Ama "merkezî planlama gerçekleşene kadar mütecaviz düşmanın işkence ve insanlık dışı muameleleri herhangi bir karşılık görmeyecek midir?


    Dergideki yazılardan uzun uzun alıntı yapmayı gerekli görmediğim için burada, yazıların genel bir eksikliği olarak şu nokta üzerinde durmayı tercih edeceğim:


    İslam dünyası, yeni bir Haçlı Seferi ile karşı karşıya bulunuyor. Bunu kendileri de açık-seçik bir şekilde ifade etmekte bir sakınca görmüyorlar. İntihar eylemleri (doğrusu "şehadet eylemi") ile "terör"ü aynı bağlam içine dahil ederek en azından birbirlerini çağrıştırmalarına zemin hazırlanmadan önce, mevcut işgal ve tecavüzlerin, ve dahi İslam dünyasına nizamat vermek üzere "geliyorum" diyen Büyük Ortadoğu Projesi'nin ne anlama geldiği üzerinde durmak gerekmez mi?


    Meseleyi küresel zorbaların arzu ettiği tarzda gündeme getirmek ve tartışmak belki "ılımlı İslam" konsepti arayışları için güzel bir adres teşkil ediyor; ancak söylenenlerin İslam kaynaklarıyla refere edilmesi ayrı bir problemin varlığını gündeme getiriyor: Kaynakların "doğru" okunması...


    Yazıların ortak özelliği, "tarih yapma" misyonunu kaybetmiş, "tarihe maruz kalma"yı içine sindirmiş bir havayı yansıtmaları. "Acaba" diyorsunuz, "şehzade oğluna Bursa'yı, İstanbul'u amentü belletir gibi belleten Osmanlı sultanları böyle düşünseydi şimdi nerede olurduk?" Başta "izzet" olmak üzere kendisini kendisi yapan şeylerin büyük çoğunluğunu kaybetmiş bir neslin ortak psikolojisi.. Sürekli geri çekilen, özür dileyen, mahcup ve mahkûm...


    Öte yandan şu noktanın altının da çizilmesi gerekiyor: "Terör" kavramını, muhtevasını tayin etmeden uluorta kullanmak, ancak küresel zorbaların ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. Niçin İsrail'in mazlum Filistin halkına reva gördüğü muamele değil de, başka çaresi kalmadığı için şehadet eylemi düzenleyenlerin eylem tarzı "terör" çağrışımlı bir üslup içinde tartışma konusu ediliyor?


    Irak'ta olsun, Filistin, Çeçenistan veya benzeri başka bir yerde olsun, neden mütecavizlerin değil de savunma durumunda bulunanların hareket tarzını –hem de yanlış biçimde– tartışıyoruz?


    Gazeteler, başına çuval geçirilmiş Irak'lı esirlerin maruz bırakıldığı ahlak ve insanlık dışı muameleleri resmederken hala özür dileyen tarafın Müslümanlar olması neyle izah edilebilir?..



    Ebubekir Sifil

  2. Alt 07-29-2009, 12:40 #2
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    " Islami terör eylemleri" en cok kullanilan cümlelerden biridir. Birileri islam adina terör yapamaz lakin terör islama bir ek dahi olusturamaz. Merkezi otorite denmis fakat cihad diye adlandirilan eylemlerin belli KISMI Türkiye DISINDAN harekatla olur ki kisi bunu her daim KURAN bir merkezi otoritedir diye adlandirilir. Aslinda ic cekismelerde hep bir kaos olacaktir bunun olmamasi ihtimali yoktur denebilir. KARISIKLIK ses getirir ve zaten ses cikarmak isteyenler KARISIKLIGI meydana getirip kendilerini göstermek isterler dogrudan ya da dolayli. Sakincali olan ise bu durumun tüm olumsuz olabilecek yaninin nereye mal edilecegini ve dünya üzerindeki etksiini düsünürsek cok dikkatli hareket etmek gerekir. Bir kelime dahi dünyadaki otoriteyi sallandiracak gücte ise bu gibi eylemlerde cok cok dikkat etmek gerekir. Kaldiki ben sözlü eylemlerin en büyük ve siddetli eylemler olduguna inanirim.

    Ayrica dünyadaki tüm medya gruplarini inceledigimizde herkes kendi tarafini savunmaktadir. Objektif bir bakis dahi kendi tarafinin dogal olarak bakisidir ve filistine yapilan zulmün adina terör denmiyorsa, ya da bizim en yakin oldugumuz Türkiye icindeki vahsete terör denmiyorsa bunu demeyenleri incelemek gerekir.

  3. Alt 07-29-2009, 13:04 #3
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    Kurulu düzen denilen şeyi ben şöyle algılıyorum:Bu düzen sadece tc evleti değildir bu düzen yeryüzünün haritalarını cetvelle çizen ve istedikleri ülkelere istedikleri düzeni şartlara göre getiren şahısların oluşturduğu düzendir.Hasılı israil bugün türkiyeyi siz terör demezseniz bizde demeyiz deyip her defasında sıkıştırmakta halbuki kökene baktığınızda en büyük terör KATİL İSRAİL VE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ dir.
    Ben sözlerin tepkilerin gücüne inandığın gibi silahlı ve şehadet eylemcilerinin şehadet eylemelerinide iyi hesaplandığı taktirde oldukça önemli ve şerefli görüyorum.
    Pısırık ve sürekli dünya üzerinde ki statükoya yalvaran kardeşlerime sesleniyorum: izzet: direniş ve hamasetten uzak aklı selim ile söylenen ve sonucunda uygulamaya konulan sözlerdedir.

  4. Alt 07-29-2009, 13:12 #4
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Eger BASARI istiyorsak bize BASARININ ne manaya geldigini bilmek gerekir. Ben BASARIDA SU ANDA SILAHLI yapilacak eylemlerin gecersiz olacagi kanisindayim. Ha bu 1 YIL sonra degisebilir ya da 100 YIL sonra.

  5. Alt 07-29-2009, 18:49 #5
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    Hani sözüm yok ama şöyle tarihi açık bakın mü minler hangi zamanlarda cihana Allah cellenin hakimiyetini taşımakla şereflenmiş kıtaları arşın arşın yürümüşler.
    Savaşlamı uzlaşmayla mı?

  6. Alt 07-29-2009, 19:39 #6
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    O zaman sulh isteyen pek bir devlet yoktu denebilir. Fakat su anda uzlasma ile anlasmak isteyen devletlerin sayisi epeyce fazla. Kastim israil degil

  7. Alt 07-29-2009, 22:55 #7
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    Aslında bu günde çetin savaşlar yürümekte illa silahla olacak değil toplumların piskolojik alt yapılarını yıpratma namus duygularını felç etme ve bunun dışında topraklarına saldırma hani ben sayayım siz tutun:Afganistan,keşmir ,çeçenistan,somali,ırak,gazze,doğu türkistan ve diğerleri buralarda hala savş durumu mevcud yalnız ekiden tek farkı izzetsiz mü minlerin çoğunlukta olması buda işleri hayli zorlaştırıyor.
    İnsanlar şehadet eylemcilerine gıpta edeceklerine onlaraakıl vermeye kalkmaktalar çünkü daha özgürlüklerini satın alamamışlar. Ruhları hala satılık...
    selam ve dua ile...

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.