Hayal ettim, şimdi Mercedes'im olacak mı?

EMETİ SARUHAN - Yeni Şafak Çekim yasası insanın bir mıknatıs olduğunu, hayatımızda şu an yaşadığımız her şeyi düşüncelerimiz ile kendimizin çektiğini söylüyor. “İstediklerimize odaklanıp sahip olmuşuz gibi düşünür ve hissedersek, ...


  1. Alt 04-26-2009, 16:38 #1
    husiyin Mesajlar: 234
    EMETİ SARUHAN - Yeni Şafak


    Çekim yasası insanın bir mıknatıs olduğunu, hayatımızda şu an yaşadığımız her şeyi düşüncelerimiz ile kendimizin çektiğini söylüyor. “İstediklerimize odaklanıp sahip olmuşuz gibi düşünür ve hissedersek, maddi manevi istediğimiz her şeye sahip olabiliriz.” diyor bu yasa. Böyle deyince de yoğun ilgi görüyor. Bazıları ise bu düşünce akımının Mesnevi ile paralellikler gösterdiğini düşünüyor. Mevlana'nın "Kardeşim sen düşünceden ibaretsin, Geriye kalan et ve kemiksin, Gül düşünür gülistan olursun, Diken düşünür dikenlik olursun" sözünün de buna işaret ettiği söyleniyor. Hayalde canlandırarak istemenin bir tür dua olduğu ifade ediliyor. Konuyu çok değerli hocalarımıza danıştım. Bu akımın bizim kültürümüzde felsefemizde bir karşılığı var mı? Yoksa Batı daha önce olduğu gibi bizden aldığını allayıp pullayıp bize mi satıyor? Gerçekten ne istersek olacak mı? Herkesin birleştiği nokta düşüncenin varlığı etkileyebildiğiydi. Ancak Mahmut Erol Kılıç ve Teoman Duralı bunun kamil insanlar için mümkün olacağını, Taşkın Tuna, Cemalnur Sargut ve Kubilay Aktaş ise Batı'nın bazı noktaları yakaladığını ancak bazı noktalarda yanılgıya düştüğünü söylediler. Söz işin ehlinde:


    Prof. Mahmut Erol Kılıç

    Düşünce gerçek olur ama herkes için değil

    İrfan geleneğimizden jandarma zoruyla koparıldığımız için bu tür konuları yerli kaynak kullanarak çözümleyemeyen bir yapı ile karşı karşıyayız. Bu yüzden bazı evrensel hakikatler farklı isimler altında önümüze geliyor. Biz de bunlara yeni bir şey gibi gıpta ediyoruz. İslam düşüncesinin klasik anlayışında "Kaderiyye" ve "Cebriyye" denilen akımlar farklı farklı görüşleri savunurken, sufi mütefekkirlerin görüşleri ise yerine göre iki görüşle de örtüşür. Sufilere göre Mutlak Varlık ve Mutlak Fail Allah'tır. Her şey O'nun muradı üzerinedir. O bir şeyi dilemezse o şey olmaz. Burada Cebriyye görüşüne daha yakındırlar. Fakat "kulun fiileri" hiç bir şey ifade etmez değildir. İyi ve kötü işler göğe yükselir, orayı etkiler ve yeryüzündeki bazı oluşumları sağlar. "Yağmur duası" veyahut "beddua" mekanizması böyle izah edilebilir. "Kelebek Kanadı Tesiri" teorisinde New York'ta bir kelebek kanat çırpsa onun bu hareketinin rezonansı katlanarak Tokyo'da fırtınaya sebep olabilir. Yani hiç bir şey boş değildir. İnsan düşüncesinden ibarettir. İyi kullanabilirse üstesinden gelemeyeceği bir şey yoktur. Burada sufiler "amel" ile "fiil" ayrımı yapar. Amel; sıradan insanın yapıp ettikleridir. Bunlar bir tesir oluşturacak güçte değildir. Bir de kamil insanların işleri var ki buna "fiil" denir. Böylesi kimselerin fiilleri evrende bazı oluşumları değiştirebilir. Modern mistik akımlar bunu herkes yapabilir zanneder. Tasavvufi teknikler içerisinde ise "murakaba", "tefekkür", "temerküz", "rabıta" v.b. gibi bazı uygulamalar vardır ki düşünceyi kontrol altına alma çalışmalarından bazılarıdır. Netice olarak diyebiliriz ki Sufiler başlangıçta "Kaderi" ama nihayette "Cebri" olan kimselerdir.


    Prof. Teoman Duralı

    Herkes aynı güç ve kudrette düşünemez

    Tek kelimeyle “Yoktur.” Çekim yasası fiziktir; fiziğin maddî-enerjetik düzleminde yürürlüktedir. Konuya aşina herkesçe her an, belli şartlar çerçevesinde denebilir, sınanabilir. "Mesnevi"de bahsolunansa, çekim yasası olmayıp cezbedir. Bu, manevidir. Herkese açık olmayıp Allah dostu demek olan velinin imtiyazındadır. Evet, insan, düşünceden ibaret sayılabilir. Ne var ki, herkes aynı güç ve kudrette düşünemez. "... Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun" üstün mutasavvıfa ilahi ihsan olup onun tekelindedir. Bunu herkesin başarabileceği iddiası aldatmacadan başka bir şey değil. Felsefeye gelince; o, "hayatımızda şu an yaşadığımız her şeyi düşüncelerimizle oluşturuyoruz... " çeşidi tatlı ifadelerle uğraşmayıp keskin sınırlarla belirlenmiş, denenebilir, sınanabilir önermeleri irdeleyen mahkeme duvarı benzeri sıkı bir araştırma-çalışma sahasıdır.


    Araştırmacı-Yazar Cemalnur Sargut

    Batı anlar, bilir fakat Allah'ı dışarıda bırakır

    Tasavvuf bir kere her şeyden önce bir yaşam biçimidir. Bu yaşamın gayesi de huzuru bularak hayatı cennet haline getirmektir. Hadiseleri Allah verir, Allah yaratır. Biz pozitif bakarak şerri hayır görmeyi öğrenebiliriz. Yapanın ve yaptıranın Hz. Allah olduğunu bilirsek, o zaman hadise bize çirkin veya yanlış gelmez. İnsan Allah'ına aşıksa hadiseleri güzel görmeyi akıl eder. Razı olur. Onun için, evet dünyayı cennete çeviren bizim maneviyatımızdır. Yani manevi idrakimizdir. Hz. Mevlana'nın söylediği idraktir. İdrak Allah'ı görmek, bilmek ve anlamak demektir. Onun için biz düşünceden ibaretiz demek, Allah aşkından, sevgisinden, Allah'ı idrak etmekten, görmekten ibaretiz demektir. Her yerde ve her şeyde kişiyi değil Allah'ı gören insan hadiseleri güzel görür. Batı'yla bizim aramızdaki fark, Batı'nın ayağı kırılana kadar polyannacılık oynaması, Müslümanların ve Mutasavvufların da asıl ayağı kırıldıktan sonra Polyanna'cılık oynamasıdır. İkisi arasında çok büyük fark vardır. Onun için Batı anlar, bilir fakat Allah'ı dışarıda bırakan bir felsefeleri vardır. Evet, bu söyledikleri doğrudur. Fakat Allah kavramını dışarıda bırakırlar. Bizim inancımız da, idrakimiz de, teslimiyetimiz de ve mutluluğumuz da Allah inancı içindedir.


    Yazar/ Yüksek Fizik Mühendisi Taşkın Tuna

    Her düşünce dua sayılır
    Olaylara bakarken Rahmet Peygamberinin herkesçe bilinen ihtarını daima akılda tutmak bizler için asla unutulmayacak bir rehber olmalıdır: Bir gün Peygamber Efendimiz (SAS) yolda Ashabı ile giderlerken yerde yatan bir köpek ölüsü görürler. Yakınları hemen ağız ve burunlarını kapatarak, leşten çıkan kötü kokudan rahatsız olduklarını hissettirip “Ne fena kokuyor, ne kadar da çirkin” diye birbirlerine söylenir. Peygamber ise onları azarlamaz! “Böyle söylemeyin” şeklinde bir ihtar ve ikazda da bulunmaz. Onun söylediği sadece şudur: “Ama ne kadar da güzel dişleri var!” Düşünceler mıknatıs gibidir. Her yere ve her yerden çekilir. Aslında her düşünce dua sayılır. Her düşünce bir niyettir. Eğer olumlu düşünüp, olaylara kötümser bir gözle bakmak yerine, tevekkül çerçevesi içinde “hayırlı” olma dileği ve düşüncesi ile bakabilir ve bu açıdan değerlendirme yeteneğimizi arttırabilirsek, “bize önce kötü gibi gelen şeyin sonunda belki de bize hayırlı olacağı” hükmünün nefes kesen gerçeği ile karşılaşabiliriz. Bizim kültürümüzde “bir şeyi 40 kez söylersen o olur!” atasözü de, kötü düşünce ve kötümserlikten kurtulmamız için ne kadar anlamlı bir ifadedir!


    Araştırmacı Yazar Kubilay Aktaş

    Çekim yasası var ama; Batı, Allah odaklı değil

    Düşünce inceleşmiş enerjidir. Düşünce o kadar etkilidir ki, sadece düşünerek kaslarını geliştirenler var. Çünkü beyin hayalle gerçek arasındaki farkı bilmez. Gerçekten bir önceki adımdır. Çekim yasası Allah'ın Kayyum sıfatının bir yansımasıdır, celbetmek çekmek noktasında. İnsan yapısında böyle bir duaya uymak vardır, aslında bu bir duaya icabettir. Bizi çekim yasasından ayıran nokta ise tevekküldür. Biz hasta oluruz zannederiz ki o hastalıktır, halbuki o bizim için iyidir. Batı medeniyeti daha mekanik olduğundan dolayı bunu göremez. Hep attığı zaman vurmak ister. İslam medeniyetinde ise vurmasa bile dolaylı olarak vurduracaktır. O dua mutlaka kabul edilmiştir ama en iyi şekilde cevap verilecektir. Onlarla bizi ayıran fark budur. Çekim yasası vardır. Fakat Batı bunu Allah odaklı göremez, direk kendinden sanır ve orada yanılır. İnsan halifedir, Allah'tan ayrı değildir. Her şeyi O'ndan isteyeceğiz ama fiili dua istiyor Allah. Çekim yasası fiili duayı öğretir. Nitelikli eylem için ikisinin birlikte olması gerekir.

    26.04.2009

  2. Alt 06-09-2009, 22:31 #2
    alptraum Mesajlar: 38.105
    Blog Başlıkları: 28
    Prof. Teoman Duralı nin yazisini okuyunca, Hallac-i Mansur un enel hak dedigi kissa ve sonrasindaki olanlari seyreyledim. Sonrasindaki olanlardan kastim tasavvuf un icerisindeki bölünmüslük ve mutlak varlik tan yola cikarak herkesin ben allahim demesi. Herkes enel hak diyebiliyor acaba kudret sahibi olmasi istegini düsünmeden mütevazi olarak kendini hic olarak addetmesinden mi kaynaklanmaktadir. Neyzen tevfik te boynunda "hic" asili kolyeyle dolasirmis fakat hamam sefalarini okudugumuzda hatta günün ayik zamaninda anasona ekmek karistirip yiyen bir psikopat diyebiliriz. Konuyu dagittim sanirim Yani diyecegim odur ki, düsünce ile herseyi yapabiliriz ki her zaman yaptigimiz gibi. Fiziksel eylemlerimizin baslangic noktasi düsüncemizdir fakat bu herseyin düsünceden ibaret oldugunu göstermez. Yine de felsefik olarak bu düsünceyi yogurup mayalayabiliriz ama temelsel bozukluk olacagi kanaatindeyim. Hayal etmek te düsünmek anlamina geldigine göre fiziksel eylemimizin baslangicininda duruyoruz demektir. Anladigim budur bir düsünen olarak

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.