İşte Vahdettin'in Kuva-yı Milliye'yi destekleyen hatt-ı hümayunu

2006 yılında bir çağrıda bulunmuştum bu köşeden. Gelin, demiştim, Milli Mücadele'nin Sivas'ta çıkan ilk yayın organı "İrâde-i Milliye" gazetesinin tamamını yeni harflere çevirip yayımlayalım. Doğrusu gösterdiğiniz alaka, heyecan aşılıyor meyus ...



  1. Alt 12-16-2008, 18:41 #1
    el_feta Mesajlar: 1.168
    2006 yılında bir çağrıda bulunmuştum bu köşeden. Gelin, demiştim, Milli Mücadele'nin Sivas'ta çıkan ilk yayın organı "İrâde-i Milliye" gazetesinin tamamını yeni harflere çevirip yayımlayalım. Doğrusu gösterdiğiniz alaka, heyecan aşılıyor meyus kalbime. Hâlâ cevap verenler, hazır olduklarını söyleyenler oluyor.
    Şimdi size ve o gönüllülere buradan duyurmak boynumun borcu oldu: Çağrımız Sivas'ta yankılandı ve bir grup öğretim üyesi elbirliği etmek suretiyle 40 kadar "İrade-i Milliye" nüshasını Latin harflerine çevirdiler, Sivas Belediye Başkanı Sami Aydın Bey'in destekleriyle Buruciye Yayınları tarafından Osmanlıca orijinaliyle birlikte 2007 yılında yayınlandı. Yani eksik de olsa bu ilk resmi yayın organının bir koleksiyonuna sahibiz. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Keşke diğer gazete koleksiyonları da aynı bahtiyarlığı yaşayabilse.

    Yine de bir iki noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi, kronik problemimiz olan ciddi okuma hataları. En basiti, kapı, eşik anlamına gelen 'südde' kelimesinin ısrarla 'sedde' yazılması (msl. s. 19) ya da "istiksâratımızın" (s. 159) kelimesinin doğrusunun "istiksar etmezler" olması gibi. Bunlar ufak tefek kusurlar gibi görünüyor ama yapılan işin önemi karşısında daha ciddi olunması gerekirdi.

    "İrade-i Milliye" gazetesinin maalesef tam bir koleksiyonu hiçbir yerde yok. İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde de sadece mikrofilmleri mevcut. Asıllarını isteyince yok diyorlar. Nasıl yok olur? Anlamak mümkün değil. Allah'tan Amerikalılar var da, gazetenin Türkiye'de dahi bulunmayan bazı nüshalarını Chicago Üniversitesi Arşivi'nden temin edebiliyorsunuz.

    Benim asıl üzerinde durmak istediği nokta, şeklinden şemailinden ziyade "İrade-i Milliye" gazetesinde yazılanlar. Kuva-yı Milliye dönemine ait çok önemli ve dikkatlerden kaçmış beyanlar ve telgraflar, haberler, sıcağı sıcağına tepkiler, en azından Ankara'ya gitmeden önce Mustafa Kemal tarafından yazılan başyazılar. Her biri önemli bizim için.

    Mesela 14 Eylül 1919 tarihli nüshada daha önce de dile getirdiğim bir telgraf yer alıyor. Çeken "Üçüncü Ordu Müfettişi, Yaver-i Hazret-i Şehriyarileri Mustafa Kemal", çekilen kişi "Zat-ı Şahane" yani Sultan Vahdettin, çekildiği yer Havza. Tarih 14 Haziran 1919.

    Burada Mustafa Kemal Paşa, son görüşmelerini hatırlatıyor padişaha ve şöyle diyor: Huzurdayken İzmir'in işgali karşısında "pek mahzun olan" kalbinizin "bu nokta-i necâta ait ilhamatı"nı, yani ülkenin sizin öncülüğünüzde millî mukaddes bir kudretle kurtulacağına dair verdiğiniz ilhamları şu an gibi hatırlıyorum. Sizin "ilkâ"nızdan, yani Şemseddin Sami'nin "Kamus-i Türkî"sine bakılırsa, benim fikrimi çelmenizden aldığım imanın azmiyle görevime devam ediyorum.




    Sivas'ta çıkan İrade-i Milliye gazetesinin 14 Eylül 1919 tarihli ilk sayısında çıkan Mustafa Kemal Paşa'nın Vahdettin'e çektiği telgrafın orijinali.

    Müthiş bir metin tabii. Ancak telgrafın bu şeklini başka kaynaklarda bulabileceğinizi sanıyorsanız aldanıyorsunuz. "Nutuk" dahil diğer kaynaklarda "ilkâ" kelimesinin "dilhah"a dönüştürüldüğünü görüp hayrete düşüyorsunuz (mesela "Atatürk'ün Bütün Eserleri", c. 2, s. 375). Meğer, diyorsunuz, Atatürk'ün kendi sözleri de zamanla kitabına uydurulmuş.

    Peki sonradan tamamen unutulacak olan bu "fikir çelme" hadisesi neyin nesiydi? Ona dair de bazı ipuçları bulabiliyoruz aynı telgrafta. Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a çıktıktan bir ay kadar sonra şu gerçeği itiraf ediyor:

    "İstanbul'da iken milletin bu kadar kuvvetli ve az vakitte felaketlerden bu derece müteyakkız [uyanmış] olduğunu tahayyül edemezdim."

    İlginç değil mi? Devam ediyor Paşa:

    "Millet baştan aşağı uyanık olup istiklal-i millet ve devleti ve hukuk-i âliye-i saltanat ve hilafeti teyid için kavi bir azim ve iman ile mücehhez bulunuyor." Yani uyanmış olan millet, milletin ve devletin bağımsızlığı ile saltanat ve hilafetin yüce haklarını desteklemek için sağlam bir kararlılık ve imanla donanmış durumda.

    Mustafa Kemal Paşa'nın bir ay içerisinde çektiği bu net resim çok mu çok önemli. Neden? Piyasadaki inkılap tarihlerinde o yıllarda milletin yere serilmiş olduğu ve sonra Atatürk'ün gelip onu dirilttiği anlatılır da ondan. Oysa gerçek hiç de öyle değilmiş. Üstelik bunu bizzat kendisi söylüyormuş.

    Daha neler söylüyormuş? Devam edelim okumaya.

    Mustafa Kemal'e göre Vahdettin son hatt-ı hümayunuyla bütün milletin azim ve mücadele gücünü uyandırmış imiş. Peki kime karşıymış bu mücadele? Cevabını telgraf sahibi veriyor zaten:

    Milletin beka ve varlığına düşman olanlara karşı. Yani İngilizlere ve İngilizlere yaltaklanmayı meslek edinen zayıf karakterlilere karşı.

    Şimdi düşünelim:

    Beni Anadolu'ya ikna ettiniz diyen kim? Atatürk.

    Anadolu'ya geçmeden önce milletin bu kadar uyanık ve mücadeleye hazır olacağını hayal bile edemezdim diyen kim? Yine Atatürk.

    Uyanmış olan milletin bağımsızlık ateşiyle tutuşmuş olduğunu ve saltanat ve hilafetin haklarını desteklemek için kararlılık içinde olduğunu söyleyen kim? Yine Atatürk.

    Vahdettin'e, hatt-ı hümayununuz milletin mücadele gücünü uyandırdı diyen de o, İngilizlere ve onların destekçilerine karşı mücadele etmek üzere anlaştıklarını söyleyen de.

    Peki Turgut Özakman neyi savunuyor: Canım Vahdettin gönderdi ama Atatürk'ün ne için gittiğini bilmiyordu ki. Bilse asla göndermezdi.

    Şimdi Havza telgrafıyla görüyoruz ki, ikna eden de, gönderen de, hatt-ı hümayunuyla halka direniş mesajı veren de, İngilizleri barışa ikna etmek için Mustafa Kemal'le gizlice mutabakat sağlayan da Vahdettin'den başkası değil. Aralarında bütün bunlar önceden konuşulmamış olsa Mustafa Kemal ne diye anlatsın ki derdini sultana?

    Üstelik Vahdettin'in Anadolu halkına, yanınızdayım mesajını veren bir beyannamesi var ki, gazete sütunlarında alkışla karşılanmış. Mustafa Kemal, 28 Eylül 1919 tarihli nüshada bu beyannamenin Osmanlı tarihinde her bakımdan benzersiz olduğunu yazıyor. "Padişahımız" diyor, "Anadolu harekâtının tamamiyle meşru olduğunu ilan ederek mevcut cereyanı, yani Kuva-yı Milliyeyi lütfen teşvik etmekte ve hatta katılarak kuvvetlendirmektedir."

    mustafa armağan

    emirahmedyasin ve Bediüzzaman26 bunu beğendiler.
  2. Alt 01-02-2009, 22:56 #2
    el_feta Mesajlar: 1.168
    Buyur Musatafa Kemalin mektubu..
    bu padişah mı satmış devleti..
    dilersen mektubun osmanlıcasını bile koyabilirim önüne...

  3. Alt 01-02-2009, 23:03 #3
    Ziyaretci
    c0LD Mesajlar: n/a
    sayın türk tarih kurumu allahın süngülerini okursanız buna benzer bi çok makale bulunmakta..neye ve nasıl inandığınız ise muallakta..sizi uyarmak veya teyid etmek noktasında yaptığınız veya yapacağınız yanlışın yeter noktası bulunmadığı aşikar..

    sağlıcakla

  4. Alt 01-03-2009, 10:24 #4
    el_feta Mesajlar: 1.168
    Bu makale değil....

    Belge...

    Osmanlıcası da var...

    dilersen gösterebilirim...

    NAto mermer nato kafa derdi babam..Bu tanımının altını daha iyi dolduruyorum sayenizde...

  5. Alt 01-04-2009, 00:14 #5
    dionysoz Mesajlar: 103
    vahdettin vatan haini değildir öyle gösterilmiştir.vatan haini olarak gösterilmeside akla mantığa terstir.ama işin özü zaten vahdettinin vatan hainliği veyahutta vatan severliği değil,vahdettinin siyasetten devlet işlerinden zerre kadar anlamadığı ve bu konudaki acziyetidir.amiyane tabiriyle kelimenin tam manasıyla tahta geçtikten sonra apışıp kalmıştır.zira zavallım öyle bir durumda tahta oturmuşturki onun gibi siyasetten aciz biri için hakkaten tam bi felakettir.hakkaten en şanssız padişlahlardan biridir.hatta ne şanssızıdır.
    gelgelelim bir sanatkar olarak,bi gönül adamı olarak vahdettin cidden çok muhterem biridir.sanat adına bazı eserleride vardır.zaten tahta geçmeden önce bu işler dışında siyasetle miyasetle pek alakadar olmamış bi adam.ama vatanın elden gitme noktasında devlet sanatla manatla gönül işleriyle dönecek değirmen değildir.işte bu noktada mustafa kemal paşaya vatan elden gidiyor paşam,yandım paşam bi el atıver şu cayır cayır yanan memlekete deyivermişliği vardır.padişahken yaptığı en hayırlı iş bu olsa gerek.lakin bide kuvvayi milliye hareketlerine karşı birlikler örgütleyen damat ferit paşayada hükümette görev verende yine kendisidir çaresizlik işte adama neler yaptırıyo.bi ona yakınlaşmış bi buna.bi ingilize yaranayım demiş bi anadolu hareketine.sonada baktı olmuyo iç savaş çıkmasın diye terki diyar etmiştir.
    he bide bunun kendi savunması vardır bu konuda.mustafa kemal anadoluda kurtuluş işlerini organize ederken ben paratoner görevi gördüm düşmanın dikkatlerini üzerime çektim falan filan feşmekan tarzında.
    helal olsun ne diyelim.bu kurtuluş mücadelesi vahdettin sayesindedir.mustafa kemal ve silah arkadaşları kim olaki.dünya harp akademilerinde ders kitaplarına geçmiş meydan muharebeleri taktikleri ne olaki yahu.hattı müdafa yoktur sattı müdafa vardır ne olaki dimi.neyse.

    hala daha kafaları 1900 lerin çürümüş osmanlı yönetiminde kalmış insanlar nasıl böyle çırpınıyolar varya mustafa kemale nasıl taş atarız, onun bu kurtuluş mücadelesindeki önderliğini nasıl örtbas ederizde son osmanoğlu vahdettine malederiz gibi.bunun içinde gerçekleri kabul edebilme erdeminden yoksunlukla böle acınası şeylerle çamur at izi kalsına getirmeye çalışıyolar işte.
    nasılki vahdettin vatan haini değilse,kahramanda hiç değildir.gerçek şu ki zaten vahdettin hiç bişeydir devletçilik adına.o olsa olsa bi gönül adamıdır.

  6. Alt 01-04-2009, 10:15 #6
    el_feta Mesajlar: 1.168
    Osmanlının kurtuluşu'nu vahdettin'e maletmiyorum...
    M.kemal'e hiç...

    Mustafa Kemal'in ve dalkavuklarının dağıttığı 1. meclis'e,istiklal mahkemeleri'nde astırdığı alimlere,şehh Saidlere,Çanakkale'de direnenlere,sonradan sürülen MEHMED akif lere bağlıyorum....

    Mustafa Kemal'in LAİK(dindışı) devriminden sonra hangisi kalmış meydanda..söyler misiniz?

  7. Alt 01-04-2009, 14:56 #7
    mustafamehmet Mesajlar: 69
    el_feta´isimli üyeden Alıntı
    NAto mermer nato kafa derdi babam..


    vallaha niye dediğini seni görünce babana hak verdim..

  8. Alt 01-04-2009, 15:00 #8
    mustafamehmet Mesajlar: 69
    el_feta´isimli üyeden Alıntı
    Osmanlının kurtuluşu'nu vahdettin'e maletmiyorum...
    M.kemal'e hiç...

    Mustafa Kemal'in ve dalkavuklarının dağıttığı 1. meclis'e,istiklal mahkemeleri'nde astırdığı alimlere,şehh Saidlere,Çanakkale'de direnenlere,sonradan sürülen MEHMED akif lere bağlıyorum....

    Mustafa Kemal'in LAİK(dindışı) devriminden sonra hangisi kalmış meydanda..söyler misiniz?

    yok yok onlarda kurtarmadı, ingilizler marmarada, italyanlar akdenizde, yunanalılar egedei fransızlar güneydoğu andoluda, orta karedenizde rum ceteleri doğuda ermeniler, kuzey doğuda ruslar. kendi kendilerine savas oyunu oynayıp sonrada ülkeden cekip gittiler. komik adamsın vesselam

  9. Alt 01-04-2009, 15:53 #9
    el_feta Mesajlar: 1.168
    mustafamehmet´isimli üyeden Alıntı
    vallaha niye dediğini seni görünce babana hak verdim..

    edebini takın terbiyesizlik yapma!!!

  10. Alt 01-04-2009, 16:01 #10
    el_feta Mesajlar: 1.168
    selam olsun sana mustafamehmet...

    Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır[19/47]

    Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Size selam olsun. Biz kendini bilmezleri (arkadaş edinmek) istemeyiz, derler.
    [28/55]

    Henna, emirahmedyasin ve Bediüzzaman26 bunu beğendiler.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.