Mücahid EMIR HATTAB

Mücahid EMIR HATTAB   Konuyu açan: emirahmedyasin   İlk Mesaj: 04-16-2009 (13:53)   Son Mesaj: 04-16-2009 (13:53)    Cevap: 0    Gösterim: 7967  

    04-16-2009

    Mücahid EMIR HATTAB


    Mücahid EMIR HATTAB

    Gerilla ismi yada Kod adı: Ibn-ul-Hattab veya Hattab
    Gerçek ismi: Gizli
    Görevi: Kafkasya Yabancı Mücahidler Kumandanı
    Doğum Yılı: 1970
    Uyruğu: GCC üyelerine ait Arap Körfezinde bir ülke
    Bildiği diller: Arapça, Rusça, İngizilizce, Paştu
    Doğum yeri: Arap Körfezi
    Cihad deneyimi: 12 yıl
    Cihada katıldığı yerler: Afganistan, Tacikistan, Çeçenistan

    “Eğer Afganistandayken bana gelip birgün gelecek ruslarla rusyanın içinde de
    savaşacağız deseydiniz, size asla inanmazdım. [Ibn-ul-Hattab]”

    Arap Körfezinde varlıklı ve kültürlü bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Çok cesur , kuvvetli ve gözüpek bir genç olarak yetişen Hattab Ingilizce eğitimi aldıktan sonra 1987 yılında bir Amerikan Lisesinde okuma hakkı kazandı. Aynı yıl istilacı Rus ordusuna karşı Afganistan Cihadını en yoğun dönemlerindeydi. Dünyanın dört bir tarafından müslüman gençler Şeyh Abdullah Azzam (1989 da suikast sonucu şehid oldu), Şeyh Tamim Adnani (vefat 1988) ve Usama bin Ladin gibi İslami kimliği ile öne çıkmış kişilerin Cihad çağrılarına icabet ederek Afganistana akın etmekteydiler.

    Dünyanın Süper Güç olarak kabul ettiği Rusyaya karşı yapılan mücadele ve gösterilen olağanüstü kahramanlıklar müslümanlar arasında yayılıyordu. A.B.D. de eğitimine devam edeceği zaman geldiğinde Hattab birçok arkadaşının ve akrabalarının yaptığı gibi Afganistana kısa bir ziyarette bulunmaya karar verdi. 1987 de ailesi ile vedalaşıp evinden ayrılan Hattab o günden sonra bir daha evine, ailesinin yanına dönmedi.

    Bir mücahid, Hattabın ilk kez Celalabad daki eğitim kampına geldiğinde gördüğü zamanki izlenimlerini şöyle anlatıyor.
    “Celalabad daki eğitim kampı hemen hergün gelen ve gidenlerle dolup boşalıyordu. Ruslara karşı büyük bir operasyon hazırlığı içindeydik, eğitimini tamamlayanlar eşyalarını alıp cepheye gidiyorlardı. Biz cepheye gitmek için yola çıkarken yeni bir grup geldi. Hattabı ilk kez o zaman gördüm. 16-17 yaşlarında henüz sakalları yeni yeni çıkan uzun saçlı bir genç…Henüz gelmişti, ilk yaptığı şey kamp komutanlarına gidip kendisini cepheye göndermesi için yalvarmak oldu. Komutanlar gitmesine müsade etmediler. Yanına gidip kendisini tebrik ettim ve adını sordum. “– Ibn-ul-Hattab” la böylece tanışmış
    oldum. ”

    Hattab eğitimini tamamladıktan sonra cepheye gitti. Eğitimini veren komutanlardan biri, 1987 yılında Jaji deki ünlü Aslan Yuvası Operasyonunda komuta etmiş olan Hassan as-Sarehi idi. [Hassan As-Sarehi'ye bir suç ithamında bulunulduğundan dolayı 1996 dan bu yana Cidde/Suudi Arabistanda bulunan bir hapishanede bulunmaktadır.]

    Sonraki 6 yılda, artık Hattab 20. yüzyılın gördüğü en cesur ve çetin Mücahid
    Kumandanları arasına girmiştir. Karşı saldırı ve ateşlerden kaçmaması ve
    yaralandığında acısını gizlemesi ile tanınır. Hem normal hem de özel Sovyet güçlerine karşı birçok operasyon, pusu ve baskınlarda bulunmuş ve 1988–1993 yılları arasında içlerinde Celalabad, Host ve Kabil ün ele geçirilmesininde (fethininde) bulunduğu Afganistandaki bütün önemli operasyonlara katılmıştır. Allah’ın inayeti ile birçok kez ölüm tehlikesi atlatmıştır.

    Bir mücahid, Hattab’ın Afganistan’da karnından 12.7 mm’lik ağır bir makinalı
    mermisi ile yaralanmasını şöyle anlatıyor. (12.7 mm ‘lik bu silah zırh delici olarak kullanılmaktadır ve insan vücuduna isabet etse onu kıyma haline getirir, bunu her askeri uzman tasdik edecektir.)

    “Operasyon sırasında biz cephe gerişinde ufak bir evde idik. Akşam olmuştu ve savaş çok çetin bir şekilde devam ediyordu. Hattab birden odadan içeri girdi, yüzü solgundu, birsey olmamis gibi davranmaya calişıyordu. Yavaşça yürüyerek bize doğru geldi ve yanımıza oturdu. Herhangi bir acı ifadesi göstermiyordu ama birşeylerin yanlış gittiğini anlamıştık, genellikle suskun birisi olmayan Hattab, oldukça sessizdi. Yaralanıp yaralanmadığını sorduk. Ufak bir sıyrık, önemli birşey yok, dedi. Bir kardeş yanına gidip yarasına bakmak istediğinde önemli birşeyin olmadığını tekrar ederek onu geri çevirmeye çalıştı ama kardeş Hattabı zorlayarak yaraya baktı, elini karnına koydu. Hattabın yarası şiddetli bir şekilde kanıyordu, elbisesi tamamen kana bulanmıştı. Hemen bir araç çağırarak onu bir an önce en yakın hastaneye ulaştırmak için harekete geçtiğimizde halen bunun hafif bir yara olduğunu önemli bir durumun olmadığını söylüyordu.”
    Kaynak: Akit, 17.12.1999
    Afganistanda el yapımı bir el bombasını atarken elinde patlaması sonucu sağ elinin iki parmağını kaybetti. Mücahidler Peşavara gidip orada tedavi olması için ikna etmeye çalıştılar isede o, Hz.Muhammed (S.A.V.) efendimizin sünneti üzere yarasını biraz bal ile sarmış ve arkadaşlarının teklifini reddedmiş, bunun için Peşavar’a kadar gitmeye gerek yok demiştir. Parmaklarını halen benzer bir şekilde bandajlıdır.

    Komunistler bozguna uğrayıp, Sovyet ordusu Afganistanı terk etmek zorunda kaldığı zaman, Hattab ve bir grup arkadaşı bu sefer Tacikistan’da aynı düşmana karşı bir savaşın haberini aldılar. Bunun üzerine eşyalarını toplayarak bu grupla beraber 1993 yılında Tacikistanın yolunu tuttu. Tacikistanda 2 yıl boyunca karlı, dağlık arazide cephane ve mühimmat eksikliği içinde mücadele ettiler.

    Tacikistanda geçen 2 yıl sonunda, Hattab 1995 yılları başında küçük grubu ile
    Afganistana döndü. O zamanlar, islami tavır ve kararlılıkları ile herkesi şaşırtan
    Çeçenlerin Ruslara karşı savaşı yeni yeni başlıyordu.
    Hattab bir akşam uydu televizyonunda gördüğü Çeçenistan haberi görüntüleri üzerine hissettiklerini şöyle açıklıyor:

    “Üzerinde ‘La ilahe illallah’ yazılı saç bantları takan ve tekbir getiren Çeçenleri
    gördüğüm zaman Çeçenistanda bir cihad olduğuna ve oraya gitmem gerektiğine karar verdim. ”

    Hattab, 1995 yılının baharında Afganistandan 8 mücahid arkadaşı ile birlikte
    Çeçenistana geçti. Afganistan ve Tacikistanda yaşananlar, Çeçenistan'da 4 yılda yaşanan kahramanlıklar yanında çocuk oyuncağı gibi kaldı. Resmi Rus kaynaklarına göre 3 yıllık Çeçen Rus savaşında öldürülen Rus askeri sayısı Afganistandaki 10 yıllık kayıplarından fazla idi.




    Hattab ve arkadaşları Afganistandan geldiklerinde bölgelerindeki Çeçenlere savaş ve islami eğitim vermekle işe başladılar. Çeçenistanda (Khartoshoi 1995, Şatoy 1996, Yashmardy 1996) ve Rusya içinde (Dağıstan 1997 ve şimdi) çok önemli operasyonlara katıldılar.

    En şanlı operasyonlarından birisi, 16 Nisan 1996 tarihinde komutasındaki 50 kişilik mücahid grubuyla 50 araçtan oluşan Rus konvoyunu imha ettikleri Şatoi Pususudur. Resmi Rus kaynakları bu pusuda 26 sı rütbeli olmak üzere 223 Rus askerinin öldüğünü ve bütün araçların bertaraf edildiğini bildirmişti. Bu operasyon Moskovada 2 veya 3 Rus generalinin görevlerinden alınmasına sebeb olmuş ve Boris Yeltsin operasyonla ilgili haberleri Rus Parlementosunda bizzat duyurmuştu. 5 mücahidin şehitlik mertebesine ulaştığı bu operasyon filme alınmış ve fotoğraflarla tarihe kaydedilmiştir. Fotoğraflar ve filmler www.azzam.com daki fotoğraf arşivi bölümünde görülebilir.

    Bundan birkaç ay sonra Hattab grubu ile Rus Askeri Kışlasına yaptığı başka bir
    baskında rus helikoterlerini AT-3 uzaktan yönlendirilen tanksavarlarıyla
    düşürdüler. Bu operasyon da filme alınmıştır. Ayrıca grubundan bazı mücahidler 1996 Ağustosunda Şamil Basayev’in komuta ettiği ünlü Grozni saldırılarında görev almıştır.

    22 Aralık 1997 yılında tekrar sahneye çıkmış, komuta ettiği 100 Çeçen ve Yabancı Mücahidden oluşan grubu ile Rusya içine 100 km sızarak 136. Mekanize Tugayı Merkezine saldırıda bulunmuştur. Bu baskında 300 Rus aracı bertaraf edilmiş ve birçok Rus askeri öldürülmüştür. Birisi Hattabın kumandanlarından olan Abu Bakr Aqeedah olmak üzere iki mücahid bu baskında şehit olmuştur.

    1996 yılının sonbaharında Rusyanın Çeçenistandan çekilmesinden sonra Hattab Çeçenistan’da Milli Kahraman ilan edildi. Şamil Basayev ve Salman Raduyev gibi Çeçenistanın en büyük kumandanlarınında katıldığı bir törenle kendisine Üstün Cesaret Madalyası takdim edilip ayrıca Çeçen Hükümeti tarafından General rütbesi ile onurlandırıldı. Cevher Dudayev şehadetinden önce hal ve davranışlarıyla Hattabı her zaman takdir ettiğini göstermiştir.

    Hattab cihadın Medya alanınada taşınması gerektiğine inanmaktadır. “Allah bizlere inanmayanların silahları ile savaşmamızı emrediyor. Onlar medya ve propaganda yolunu kullanıyorlar, öyleyse bizde kendi medyamızla onlara karşı savaşmalıyız” demiştir. Bu yüzden bütün operasyonlarının filmlerinin kaydedilmesine özen gösterir. Afganistan, Tacikistan ve Çeçenistandaki savaş görüntülerini içeren 100’lerce video kasetinin olduğu bilinmektedir. Düşman medyasının yalan, yanlış iddialarına yanıt olarak sadece sözlerin yetmeyeceğini ve video görüntülerinin de cevapta yer alması gerektiğini savunmaktadır. 1999 Ağustosunda Dağıstandaki Rus güçlerinin imhasına ait, ölü 100 lerce Rus askerinin (Rusya o zaman kayıplarını 40 asker olarak bildirmişti) görüntülerini içeren video görüntüleri Index of / sitesinde 'Jihad in Chechnya' bölümünde bulunabilir.

    Hattab birçok müslüman tarafından zamanımızın Halid Bin Velidi olarak görülmektedir. Ölümün Allahın önceden takdir ettiği bir zamanda, 'ne bir dakika önce nede bir dakika sonra’ geleceğine inanmaktadır. Birçok kez ölüm tehlikesi atlatmış ve suikast girişimlerinden kurtulmuştur. En yakını, 4 tonluk bir rus kamyonunu kullanırken Ruslar tarafından kamyon bombalanmış, parça parça olan kamyondan Hattab, Allah’ın izniyle burnu bile kanamada kurtulmuştur.

    Zeki, cesur ve güçlü bir kişiliğe sahiptir. Askerleri tarafından çok sevilen Hattab,
    kendisi ile oyun oynanmayacak birisi olarak tanınır. Askerleri ile yakından ilgilenir, onların kişisel problemlerini çözmelerinde yardımcı olur, onlara kendileri için alışveriş yapmaları için para verir. Herbiri ilerde kendisinin yerini alabilecek kadar iyi yetişmiş bir kumandan kadrosu vardır.

    Dünya Müslümanlarına şunu tavsiye etmektedir:
    “Allah yolunda Cihad etmekten bizleri alıkoyan ilk sebeb ailelerimizdir. Buraya
    gelenlerin hiçbiri ailesinin iznini alarak gelmedi. Eğer bizde ailelerimizi dinleyip geri dönmüş olsaydık, bu davayı kim omuzlayacaktı? Ne zaman anneme telefon açsam, 12 yıldır kendisini görmemiş olmama rağmen beni eve çağırıyor. Eğer herkes giderse, kim devam edecek?”

    Hattab, Ruslar Kafkasyadan Orta Asya’ya kadar bütün müslüman topraklarını tamamen terk edip gidinceye kadar onlarla savaşmaya azmetmiştir. “Rusları ve taktiklerini biliyoruz. Zayıf yönlerini de bildiğimiz Rus Ordusuna karşı savaşmak bizim için başka bir orduyla savaşmaktan daha kolay.” demiştir.

    Medya, yalan yanlış yayınları ile Hattabı dünya çapında terörist eylemlerden sorumlu bir kişi olarak lanse etmeye çalışmaktadır. Bu biyografiyi tarafsız olarak okuyacak bir kişinin de takdir edeceği gibi Hattab düşmanları ile yüz yüze çarpışma taraftarıdır. Eğer insanlarının hayatlarına kasteden, çocuklarını öksüz, kadınlarını dul bırakan ordulara karşı savaşmak terörizm olarak nitelendirilecekse Hattab gerçekten bir teröristtir.

    1979 yılında Sovyetler Birliği Afganistanı işgal etmişti. Bundan 20 yıl sonra ise artık Sovyetler Birliği diye birşey kalmamış ve bu işgal Mücahid Ordularının doğmasına sebeb olarak belkide kendisi açısından yüzyılın en büyük hatasını yapmıştır.

    “İslam ümmeti için gönül birliği yapmış küçük bir grup. Bu küçük grup içinde dünyalarını amaçları uğruna feda etmeye hazır başka bir küçük grup ve bunlardan da canlarını ve kanlarını bu amaç üzere zafer için feda eden başka bir küçük grup. Küçük bir grup içinde, küçük bir grup ve onun içinde başka bir küçük grup.” [Shaheed Dr Sheikh Abdullah Azzam, 1989 da suikast sonucu şehid olmuştur.]


    Azzam Yayınları, Ağustos 1999




    Latest 5 Biyografi





    Mücahid EMIR HATTAB Yorumları