Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmişler

Hiçbir velinin sahabelerin derecesine çıkamadığı yer yer tartışma konusu oluyor. Bu konuya açıklık getirir misiniz? Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmişler. Bunlar sahabelere yetişebilirler mi? ...



  1. Alt 02-14-2008, 16:59 #1
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Hiçbir velinin sahabelerin derecesine çıkamadığı yer yer tartışma konusu oluyor. Bu konuya açıklık getirir misiniz? Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmişler. Bunlar sahabelere yetişebilirler mi?

    Resulullah’ın (asm.) nübüvvet sohbeti, nebi olmayan hiç kimsede bulunmayan bir özellik taşır. Resulullahın sohbeti bir iksirdir. Bir dakika o sohbeti dinleyen ve ona mazhar olan bir kimse, o iksirle değişir. (1) Kömürken elmas olur. Nübüvvet Güneşinin nuru ile renklenir. Resulullahın talebeleri olan sahabeler peygamberlerin en büyüğünün manevi boyası ile manen boyanmışlardır.(2)

    Resulullah’ın vefatından sonra, Celaleddin Suyûti gibi bazı büyük veliler, uyanık halde Resulullahı görmüşler, onunla konuşmuşlardır. Fakat bu konuşmaları nübüvvet itibarıyla değil, velayet-i Ahmediye cihetiyledir. Resulullah onlara velayeti ciheti ile temessül etmiş, görünmüştür. Çünkü Resulullah’ın ölümü ile vahiy bitmiş Nübüvvet sona ermiştir. Ölümünden sonra onu Nübüvvet sıfatıyla görmek mümkün değildir.

    Şu halde Nübüvvetin derecesi velayetin derecesinden ne kadar yüksekse, bir nebiyle sohbetle bir veliyle sohbet arasında da o kadar fark vardır.

    Resulullahın Ashabının en hayırlı oluşunu Zeydilerin büyük alimlerinden es-Sanani (H. 1059-1182) maddeler halinde şöyle anlatır:
    Birincisi; Resulullahın hadis-i şeriflerde kendi asrının en hayırlı asır (karn) olduğunu ihbar etmesidir. Bu ve benzeri hadis-i şeriflerde kasdedilen kimselerin, Resulullah asrında yaşayıp, Kur’an nurunun kalplerde yerleşmesi için bir insanın uzuvları, bir fabrikanın çarkları şeklinde sistemleşen cemaati, ümmeti olduğu anlaşılır. (3)
    İkincisi; cumhuru ulema, fert fert sahabelerin tafdili (üstün olduğu) görüşündedirler. Bazıları da sahabenin hep birden, diğer asırlardaki ümmet fertlerinden daha faziletli olduğu görüşündedirler. Bedire katılanlar ve Hudeybiyede bulunanlar, sahabe olsun olmasın kendilerinden sonrakilerden faziletlidirler. İkinci görüşe göre, sahabenin mecmuu (hepsi birden), kendilerinden sonra gelenlerin hepsinden efdaldir. (4)

    Buradan anlaşılan şu ki, İslam alimleri sahabenin faziletinde müttefiktirler. (5)

    İnsanların yetişmesinde çevrenin pek büyük etkisi vardır. Rasulullah’ın dava arkadaşları olan sahabeler ekseriyetle en yüksek kemaldedirler. Çünkü o zaman büyük bir inkilap olmuş, İslam inkılabı ile hayır ve hakkın bütün güzelliği ortaya çıktığı(6) gibi, kötülüklerin ve batılın da bütün çirkinliği açıkça kendini göstermiştir. Bu da hayır ve hak tarafı ile, şer ve batıl tarafının iyice, belirgin şekilde birbirinden ayrılması ile mümkün olmuştur. Bir yanda Hak Peygamber, bir yanda ümmetin Firavunu Ebû Cehil ve Peygamberlik iddiasında bulunanlar; bir yanda olabildiğince şefkat ve merhamet, bir yanda kendi kızını hiç acımadan, gözünü kırpmadan gömebilme kasaveti(7) ve vahşiliği; bir yanda kemalatın en yüksek zirvesinde olan Peygamber (asm.) ve Onun sahabeleri, diğer yanda her türlü rezalet içindeki küfür liderleri ve esfel-i safilindeki müşrikler.
    İşte böyle bir durumda misilsiz bir ahlak yüceliğine sahip sahabeler, elbette sıdkın, hayrın, hakkın dellalı ve davasının en güzel nümunesi olan Resulullah’a koşmuşlar. Onun boyası ile boyanmışlardır.

    Resulullah (asm.) Ebû Musa’dan (ra.) rivaye edilen bir hadislerinde; fiziki çevrenin bazı özelliklerini temsil getirerek Nübüvvet muhitini şöyle anlatır:
    “Allah’ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim, toprağa yağan bol yağmur gibidir. Yağmur düşen yerlerden bir kısmı iyidir. Suyu kabul eder içine alır ve çayırlar ve bol otlar bitirir. Yağış alan topraklardan bir kısmı da çoraktır. Suyu tutar geçirmez. Böylece Allah o sularla insanlara fayda verir, o sulardan içerler, hayvanlarını sularlar, otlatırlar. Yağmur alan topraktan bir diğer kısmı vardır ki, orası ancak düz ve engin, suyu tutmayan ot bitirmeyen bir çöldür. İşte bu anlattığım temsil Allah’ın dini hususunda ince anlayışı olan, Allah’ın benimle gönderdikleri kendisine fayda veren, onları öğrenen ve öğreten kimselerle, ilim ve hidayete başını kaldırıp bakmayan, Allah’ın hidayet yolunu kabul etmeyen kimselerin temsilidir.” (8)

    Kaynaklar:

    1. Bkz. Tefsiru’l-Kurani’l-Azim, IV, 305; Hayatu’s-Sahabe III, 141, 279, 281, 282 (Nitekim Resulullah (asm.) iyi kimseyi misk satana benzetmiş, kişinin dostunun dini üzerinde olduğunu belirtmiştir. Sahabeler onun dostu, Nübüvvet miskinden koklan, onun sohbeti ile iksirlenen kimselerdir.) Ayrıca bk. Cevahiru’l-Buhari s. 231; Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 691-692; Resulullahla sohbet imtiyazının, ilk sahabeleri bile diğerlerinden öne çıkardığı belirtilmektedir. Çünkü bu hususta ilkler ikincilerle müşterek değillerdir. Hiç Onun sohbetinde bulunmayanların durumu ise daha açıktır) sahabe olmak, sohbet, arkadaşlık dostluk, mulazemet, itaat gibi manalara gelir. el-Kamûsu’l-Muhit, I, 93; es-Savaiku’l-Muhrika s. 212; Şerhu’l-Makasıd, V, 319.
    2. İbn-i Abbas (ra.) onların-peygamberle birlikte bir saati sizden birinizin kırk yılından hayırlıdır der bk. Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 693.
    3- Bk. Tefsiru’l-Kurani’l-Azim, IV, 305; Hayatu’s-Sahabe III, 141, 279, 281, 282 (Nitekim Resulullah (asm.) iyi kimseyi misk satana benzetmiş, kişinin dostunun dini üzerinde olduğunu belirtmiştir. Sahabeler onun dostu, Nübüvvet miskinden koklan, onun sohbeti ile iksirlenen kimselerdir.) Ayrıca bk. Cevahiru’l-Buhari s. 231; Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 691-692; Resulullahla sohbet imtiyazının, ilk sahabeleri bile diğerlerinden öne çıkardığı belirtilmektedir. Çünkü bu hususta ilkler ikincilerle müşterek değillerdir. Hiç Onun sohbetinde bulunmayanların durumu ise daha açıktır) sahabe olmak, sohbet, arkadaşlık dostluk, mulazemet, itaat gibi manalara gelir. el-Kamûsu’l-Muhit, I, 93; es-Savaiku’l-Muhrika s. 212; Şerhu’l-Makasıd, V, 319.
    4- İbn-i Abbas (ra.) onların-peygamberle birlikte bir saati sizden birinizin kırk yılından hayırlıdır der bk. Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 693.
    5- Sübülüs-Selam, IV, 127.
    6- A.g.e., s. IV, 127; Ayrıca bk. el-Cami‘Li Ahkami’l-Kuran IV, 170, Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 691 vd. İbnu Kuteybe, Abdullah b. Müslim, Te’vilu Muhtelifi’l-Hadis, Beyrut, 1985, s. 107-108.
    7- Kelamcılar, usulüddin alimleri de hilafetle ilgili konularda bu husustaki görüşlerini belirtmişlerdir.
    8- Resulullah ümmetin gittikçe bozulacağını, müşrik toplumlara benzeyeceğini ilk devirdeki kemalini kaybedeceğini belirtir. Bk. Sünenu İbn-i Mace II, 1304, 1305, 1310, 1319, 1320, 1333, 1340, 1343, 1348; Tefsiru’l-Kurani’l-Azim IV, 204; 230; Riyazu’s-Salihin s. 271-282, 369; Ramûzu’l-Ehadis no: 1366, 6308; Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 691 vd; Bahru’l-Muhit, III, 301; Mustafa Muhammed Umare Cevahiru’l-Buhari, terc. Alioğlu, Hasan, İstanbul, ty. s. 231, 405; Şerhu Fıkhı’l-Ekber, s. 206.
    9- Nahl, 58-59, Çağatay, Neset, İslam Dönemine dek Arap Tarihi... s. 86, 106, 122. Tekvir, 8-9. Mahmud Esad, Tarih-i Din-i İslam, İstanbul, 1983 s. 138; Berki Ali Himmet Keskioğlu Osman Hz. Muhammed ve Hayatı, Ankara, 1993,.... s. 169. Heyet, Doğustan Günümüze I-XIV, İstanbul, 1989, I, 182.
    10- Riyazu’s-Salihin, s. 149, no: 162; Mecma‘ut-Tefasir (Lübabu’t-Te’vil). III, 483;
    Murat Sarıcık (Prof.Dr.)

    kipchak ve M AL? RUM? bunu beğendiler.
  2. Alt 02-27-2008, 11:07 #2
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    Alıntı:
    Resulullah’ın (asm.) nübüvvet sohbeti, nebi olmayan hiç kimsede bulunmayan bir özellik taşır. Resulullahın sohbeti bir iksirdir. Bir dakika o sohbeti dinleyen ve ona mazhar olan bir kimse, o iksirle değişir. (1) Kömürken elmas olur. Nübüvvet Güneşinin nuru ile renklenir. Resulullahın talebeleri olan sahabeler peygamberlerin en büyüğünün manevi boyası ile manen boyanmışlardır.(2)


    Yok kardeş, böyle bir realite yoktur,
    Ebu Cehil değil dakika saatlerce Nebiyi dinlemiştir velakin Ebu Cehil olarak kalmıştır..

    Allah, rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar. maide 16

    Esenlik ve barışa ancak Allah ulaştırır ve bunu vahyi ile yapar.
    Ötesi Kur'ana aykırıdır ve boştur

    gnothi seauton bunu beğendi.
  3. Alt 02-27-2008, 11:17 #3
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Aslinda mesele o degil

    Yani bu durumu bir fantezi filmi olarak düsünmemeli bir harry potter degil mesele gayet acik

    Kuran i okuyan kisi ona mazhar olan kisi gercekden kömürken elmas olur degilmi

    Farkindaysan resulullahin sohbeti icinde ayni cümle geciyor

    Alıntı:
    Bir dakika o sohbeti dinleyen ve ona mazhar olan bir kimse

    Demekki sadece dinlemek ya da sadece okumak yetmiyor kalbende baglanmak ve inanmak gerekiyor

    THEHAFIZ ve M AL? RUM? bunu beğendiler.
  4. Alt 07-22-2008, 22:27 #4
    el_feta Mesajlar: 1.168
    bir dakika resulullahın sohbetinde bulunan bu kadar değişiyosa allah resulünün vahiy katibi nasıl mürted oluyor???

  5. Alt 07-27-2008, 02:06 #5
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Peygamber efendimizin medh ü senâda bulunduğu o kişileri, bu kadar zaman geçtikten sonra açık ve seçik bilinemeyecek doğrularda yargılamak sizce hoş olur mu?

    "Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi?" (Hucürât sûresi, 12)

    Cenâb-ı Hak bu ayet-i kerimede bir mümini gıybet etmenin ölü eti yemek kadar çirkin ve mümine yakışmayan bir davranış olduğunu bize haber veriyor. Ya gıybet edilen bu mümin, sahabelerden, hem de onların en ileri gelenlerinden biriyse, artık meselenin tehlikesini siz takdir ediniz.

    Resulüllah Efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde: "Ateş odunu nasıl yer bitirirse, gıybet dahi sâlih amelleri öyle yer bitirir" buyurmakla bizleri bu noktada şiddetle ikaz etmektedir.

    Hem kendi ahiret hayatımızın selâmeti, hem de İslâm'ın geleceği adına, bu hakikatlere kulak vermemiz lâzım ve elzemdir. Bir mümin diğer bir mümine sû-i zan etmekten men edildiği halde, İslâm'ın temeli, Hz. Peygamberin çalışma ve silâh arkadaşları ve şu andaki bütün Müslümanların hidayetlerinin vesilesi olan sahabe hakkında, hele onların en ileri gelenleri hakkında sû-i zan etmenin ne kadar sorumluluk gerektirdiği açıkça anlaşılabilir.

    Akıllı ve idrakli insanlar için en selâmetli yol, bu meselede ileri geri konuşmaktan kaçınmaktır. Biraz düşünmekle hemen anlaşılacaktır ki, insanlar bu âleme sahabeler arasındaki problemleri tahlil etmek, bu konuda bir tarafa haklı, diğerine haksız hükmünü vermek için gönderilmemişlerdir. Ve bu hususta bir kanaate sahip olmak, insanın yaratılış gayesi olamaz. İnsan bunun için değil, Allah'a hakkıyla kul olmak için yaratılmıştır. Yâni, dinimiz bizi sahabe ayrılıklarının tahliline değil, kulluğun gereklerini yerine getirmeye dâvet ediyor.

    Ashâb-ı Kirâm Efendilerimiz, halifesinden neferine kadar aynı rızık ile hayat buldu ve aynı heyecanı paylaştılar. İslâm'ın gelişmesinde, yayılmasında, yücelip gelişmesinde gece gündüz demeyip, gizli ve âşikâre, durmadan çalıştılar. Canlarıyla, kanlarıyla cihat ettiler ve fedakârlıkta erişilmezlere eriştiler. Kur'an aşkı, Peygamber aşkı için aşiretlerine karşı koydular, ailelerini, çocuklarını, mal ve mülklerini feda ettiler. Peygamberimizin nefsini, kendi nefislerine, çoluk çocuklarına, anne ve babalarına tercih ettiler. İslâm binasının temeline kanlarını akıttılar.

    O günden bugüne, tâ kıyâmete kadar bütün Müslümanların dünyevî ve uhrevî saâdetlerine vesile oldular. Onların hepsine karşı derin bir minnettarlık beslemek, onlara dua ve onları medh ü senâ etmek hepimiz için bir insaf ve vicdan borcudur.

    Mürted dediğin kelimeyi gözden geçirmeni ve bir silkinmeni tavsiye ediyorum kardeşim...

    selametle

  6. Alt 07-27-2008, 10:22 #6
    el_feta Mesajlar: 1.168
    mubarek mahlukat ben kendim murted demiyorum ki,bu islam tarihinde vuku bulmuş bir olay..hatta ve hatta bu vahiy katibi,islamdan dönünce 'ben muhammede kendi kafamdan ayetleri okuyodum o da tamam böyledir diyordu' demeye başalmıştı...bu bir vakıa yahu ne gıybeti...hem allah resulünün amcası ebu talip peygamberle az m görüşmüştü..???
    ben peygamber algısının böylesine mistikleştirilmesine karşıyım,kesinlikle ve o yüzden onları yazdım...
    selam ve dua ile..

    gnothi seauton bunu beğendi.
  7. Alt 06-22-2009, 22:17 #7
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Hz. Haticeye Yusuf a.s. i gören bayanlarin bileklerini kestigini söylüyorlar ve Hz. Haticede diyor ki;

    O bayanlar Resulullahi görselerdi bileklerini degil kollarini kökünden keserlerdi. Demekki Bazi güzellikleri idrak edebilmekte o güzelligin icinde ilk önce var olmaktan geciyor. Peygamberimizin sohbetine nail olan insanlarin hal ve hareketlerindeki degisiklik belki cok yabanci cok taraf bir cümle gibi gelsede mesele nail olabilmekte ve gercekten isteyebilmekte. Husu gerekiyor ne yazikki

    M AL? RUM? bunu beğendi.
  8. Alt 06-24-2009, 13:19 #8
    Beyyine Mesajlar: 57
    Eğer Peygamber sav.'in Öldükten sonra insanlarla görüşme gibi bir durumu olsa bu görüşeceği kişiler veli dediğiniz kişilerden önce en sevdiği ashabı olurdu. Bilal r.a. Medineyi neden terk etmiştir? Resulullah sav. ölünce Ebu Bekir ra. çıkıp: Kim muhammede ibadet ediyorsa muhammed ölmüştür. Kimde Allah'a ibadet ediyorsa Allah asla ölmez demiştir.
    Bana bir tane rivayet getirin ashabın Peygamber öldükten sonra onunla görüştüğüne dair. Ya da bir tane ayet getirin Resulullah'ın ölümden sonra dünyada insanlarla görüştüğüne dair?
    Arkadaşlar biraz aklımızı kullanalım. Dini iddalarna delil bulamayan ve veli olduklarını iddaa eden insanlar, Resulullahla gorustuklerını ve ondan bazı haberler aldıklarını idda ederler.
    Youtube da bir adam var mesela Peygamberden ıcazet aldığını söylüyor. Utanmadan sıkılmadan bunu anlatıyor.
    Ben derimk ki: Kim Rasulullah'la görüştüğünü iddaa ederse o bir yalancıdır. Rasulullah ölmüştür. Nedense bu Rasulullah'ı görenler hep tasavvufculardır. Tasavvuf kitapları böyle hikayelerle doludur. Resulullahı rüyasında gördüğünü ve resulullah'ın kendisine birşeyler söylediğini iddaa edenler, Rüya ile delil getirenler, bunlar hep Tasavvufta vardır.
    Ashabtan veya seleften böyle Rasulullah'ı gerçek olarak yada rüyada gördüğünü anlattan ve bunun delil sayan kimse olmamıştır. Fakat İslam dininde Kur'an ve sünnette kendine dayanak bulamayan Tasavvufcular, öncelikle Abdulkadir geylani gibi zamanın salih insanların üzerine yalan uydurarak veya böyle rüyada kendilerine Resulullah'ın haber verdiğini söyleyerek kendine yol açmıilardır.
    Ayrıva VELİ nedir? Allah Bakara suresinde Allah iman edenlerin velisidir buyurmaktadır. Müslüman olan herkezin velisi Allahtır. Bize Veli olarak Allah yeter!

    el_feta bunu beğendi.
  9. Alt 06-24-2009, 13:35 #9
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Beyyine´isimli üyeden Alıntı
    Eğer Peygamber sav.'in Öldükten sonra insanlarla görüşme gibi bir durumu olsa bu görüşeceği kişiler veli dediğiniz kişilerden önce en sevdiği ashabı olurdu. Bilal r.a. Medineyi neden terk etmiştir? Resulullah sav. ölünce Ebu Bekir ra. çıkıp: Kim muhammede ibadet ediyorsa muhammed ölmüştür. Kimde Allah'a ibadet ediyorsa Allah asla ölmez demiştir.
    Bana bir tane rivayet getirin ashabın Peygamber öldükten sonra onunla görüştüğüne dair. Ya da bir tane ayet getirin Resulullah'ın ölümden sonra dünyada insanlarla görüştüğüne dair?
    Arkadaşlar biraz aklımızı kullanalım. Dini iddalarna delil bulamayan ve veli olduklarını iddaa eden insanlar, Resulullahla gorustuklerını ve ondan bazı haberler aldıklarını idda ederler.
    Youtube da bir adam var mesela Peygamberden ıcazet aldığını söylüyor. Utanmadan sıkılmadan bunu anlatıyor.
    Ben derimk ki: Kim Rasulullah'la görüştüğünü iddaa ederse o bir yalancıdır. Rasulullah ölmüştür. Nedense bu Rasulullah'ı görenler hep tasavvufculardır. Tasavvuf kitapları böyle hikayelerle doludur. Resulullahı rüyasında gördüğünü ve resulullah'ın kendisine birşeyler söylediğini iddaa edenler, Rüya ile delil getirenler, bunlar hep Tasavvufta vardır.
    Ashabtan veya seleften böyle Rasulullah'ı gerçek olarak yada rüyada gördüğünü anlattan ve bunun delil sayan kimse olmamıştır. Fakat İslam dininde Kur'an ve sünnette kendine dayanak bulamayan Tasavvufcular, öncelikle Abdulkadir geylani gibi zamanın salih insanların üzerine yalan uydurarak veya böyle rüyada kendilerine Resulullah'ın haber verdiğini söyleyerek kendine yol açmıilardır.
    Ayrıva VELİ nedir? Allah Bakara suresinde Allah iman edenlerin velisidir buyurmaktadır. Müslüman olan herkezin velisi Allahtır. Bize Veli olarak Allah yeter!

    Kelimelerin tek anlami elbette yok. Bizlere veli olarak Allah yeter ile ya da müslüman olan herkesin velisi Allahtir ve Peygamberimizi Velayet-i Ahmediye cihetiyle görmek. Peygamberimizin nübüvvet ciheti bu dünyadan göcüsüyle baslamis olsada manen görüsülemez gibi bir durum yoktur.
    Hz Ebubekirin Peygamber öldü Allah bakidir demesi insanlarin telasa düsmemeleri icin söylenmis bir söz olup medet ummamanin gerekliligini anlatmaktadir. Yani bu iki durum aslinda cok cok farklidir

  10. Alt 06-24-2009, 23:10 #10
    Beyyine Mesajlar: 57
    Her idda isbat için delile muhtaçtır.
    Siz Rasulullah'ın ölümünden sonra manevi yolla insanlarla görüşebileceğini idda ediyorsunuz. Bu konuda ki delilinizi öğrenebilirmiyim?

    el_feta bunu beğendi.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.