Ağaç Şeklinde Aç1Beğeni
  • 1 gönderen kipchak

  1. Alt 06-06-2008, 01:22 #1
    kipchak Mesajlar: 1.658
    Blog Başlıkları: 506
    Saraybosna Tüneli
    servet Senîh

    Saraybosna Tüneli

    19 ve 20. yüzyıl, insanlık tarihinde savaşların ve toplu katliamların çok yoğun yaşandığı zaman dilimleridir. Bu asırların başka bir özelliği de, kitle iletişim araçlarıyla sürekli propagandası yapılan insan haklarının hayata geçirilememesi sebebiyle kuvvetin hakta değil, silâhı tutanda olmasıdır. Son yüzyılda büyük katliamların gerçekleştiği yerlerden biri olan Bosna-Hersek, bunun ibret dolu sahneleriyle doludur. Bosna-Hersek’deki Sırp katliamlarını, oraları beraber dolaştığımız Sinan Bey’le değerlendirdiğimizde, savaşları önlemek ve küresel adaleti sağlamak için kurulduğu düşünülen Birleşmiş Milletler’in duyarsızlığı daha net anlaşılıyordu. Kuvvetler dengesinin olmadığı bu savaş devam ederken, Birleşmiş Milletlere bağlı askerî kuvvetlerin cânilere kolaylık gösterecek şekilde, hiçbir müdahalede bulunmadığı herkesin tespit ettiği bir hakikatti.

    Sinan Bey bir ara, çantasından çıkardığı bir duayı okumaya başladı: “Yâ Râb, dünyamız şu muhteşem kâinatta sâdece küçük bir gezegen... Onu, üzerindeki canlıların savaşlarla hırpalanmadığı, insanların açlık ve korkudan muzdarip olmadığı, ırk ve renk farklılığı, dünya görüşü sebebiyle ayrımların yaşanmadığı bir gezegen yapmak bizim elimizde... Bize, çocuklarımızın ve onların çocuklarının gelecekte iftiharla ‘insan’ sıfatını taşıyabilmesi için bugünden işe başlama cesaret ve basiretini ver! Âmin.” Saraybosna’da gördüklerimiz, bilhassa Havaalanı civarında yaşananlar, Birlemiş Milletlerin hâlâ okunan bu duasının ruhuna hiç uymuyordu.

    Saraybosna’nın etrafındaki tepelere yerleşmiş son derece donanımlı Sırp Çetnikler vahşice katliamlarını gerçekleştirirken, Mitterand gibi bazı Avrupalı siyasetçiler: “Avrupa içinde Müslüman bir devletin varlığını hazmedemeyiz.” sözleriyle kâtillere âdeta destek veriyordu. Almanya, Rusya ve Yunanistan’dan gelen insan avcıları ise, yüzer dolar karşılığında kiraladıkları Çetnik katliamcıların silâhlarıyla Boşnakları hunharca katlediyor; hattâ savunmasız Boşnakları hangi düğmelerinden vuracaklarına dâir birbirleriyle bahse giriyorlardı. Bu durum, vahşetin zirveye çıktığını gösteriyordu. Mazlum Boşnaklar, o sırada Birleşmiş Milletlerin kontrolündeki Saraybosna Havaalanı üzerindeki bir geçitten ancak gece karanlığında giriş-çıkış yapabilmekteydi. Çetnikler, bu bölgenin geceleri ışıklandırılmasını istemiş, bu istek de maalesef yerine getirilmişti. Işıklandırıldıktan sonra buradan geçmeyi göze alan 800 kadar Boşnak katledilmişti. Bu durum karşısında bir tünel kazılması fikri gündeme geldi. General Râşid Zorlak, tünel kazma işini gerçekleştirmek için iki mühendis buldu. Bunlardan biri sonradan Başbakan olan Necat Brankoviç, diğeri de Fadil Şero idi. 22 Aralık 1992 tarihinde genelkurmay tarafından tünel yapımı için gereken teknik bilgilerin temin edilmesi ve tünelin yapımına başlanması emri çıktı. Brankoviç ve Şero’ya geometri uzmanı İbrica Fazliç ve Şemseddin Kadribaşiç de katıldı. Havaalanı pisti altından geçecek olması sebebiyle tünel kazımı, hassasiyet ve uzmanlık gerekiyordu. İşe büyük bir gizlilikle başlandı.

    Tünelin başlangıç noktaları Dobrije ve Butmir’den seçilmişti. İlk kazılara 28 Ocak 1993’te Dobrije Sivil Savunması’ndan sekiz personelle başlandı. Günde üç-dört saat çalışılıyordu. Tünelin her iki uçtan aynı anda kazılması plânlanmış, dolayısıyla Butmir tarafından da bir organizasyon yapılmıştı. Kazılar, kandil ışığında kazma ve kürekle yapılıyordu. Kandiller, ayçiçeği yağıyla dolu, kısa fitilli küçük kaplardı.

    Malzeme yetersizliği tünel kazısını 1993 Mart’ında krize soktu. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in projeye tam destek vermesiyle, gerekli bütün malzemeler temin edilmeye başlandı. Saraybosna tugaylarından yeterli personel sağlandı. Butmir tarafındaki çalışmaların organizasyonu oldukça zordu. Hiçbir haberleşme bağlantısı yoktu. İletişim, havaalanı pistinin koşularak geçilmesiyle yapılabiliyordu. Şehirden Butmir tarafına geçen Raşid Zorlak, Necat Bubica ve Adem Cırnovrşanin; Ramadan Şariç ve Fadil Budnjo ile buluşmuşlar ve çalışmalar için gerekli organizasyona başlamışlardı. Bu arada savaşa giren Hırvatların tavrı durumu iyice zorlaştırıyordu. Buradaki kazı çalışmaları için Ilıca Belediyesi Sivil Savunma personeli vazife almış ve 23 Nisan 1993 tarihinde Donji Kotorac Mahallesi’nde bulunan Kolar ailesinin evinde çalışmalara başlanmıştı.

    Üç vardiya hâlinde devam eden kazı çalışmaları esnasında yeraltı su seviyesinin, bilhassa Saraybosna Havaalanı etrafında yüksek olması büyük problem meydana getiriyordu. Tünelde biriken su, kova ve bidonlarla boşaltılıyordu.

    Dobrije tarafından tünel destek sistemi için gereken metal malzeme Saraybosna’daki fabrikalardan toplanıyordu. Saraybosna’da ağaç bulmak mümkün değildi. Bu sebeple tünelin yan duvarları metal saçla destekleniyordu. Butmir tarafında durum bunun tam tersiydi. Metal malzeme bulmak oldukça zordu. Tünelin bu kısmında daha çok İgman Dağı’ndaki ormandan temin edilen ağaç malzemeler kullanılıyordu. Kazılan toprak, tünel yakınına el arabalarıyla boşaltılıyor, bu sayede Sırp bombardımanından korunma da sağlanıyordu. Bu arada tünel inşasını haber alan Sırp câniler, kazıyı bombardımanla durdurmaya çalışıyordu.

    Kazı, 30 Temmuz 1993 günü saat 21:00’de iki taraftan kazı yaparak gelen işçilerin tünelde karşılaşmalarıyla tamamlanmıştı. Sekiz yüz metre uzunluğunda, bir metre genişliğinde ve bir buçuk metre yüksekliğindeki tünelin inşası sırasında toplam 2.800 metreküp toprak kazılmış; 170 metreküp ağaç, 45 ton da metal malzeme kullanılmıştı.

    Kazı çalışmalarının tamamlandığı ilk gece, tünelden 12 ton askerî malzeme geçişi sağlanmış; İgman yolunu kapatmak için yoğun şekilde hücum eden Sırp askerlerini durdurmak üzere de Saraybosna’dan bir grup asker çıkış yapmıştı.

    Yiyecek, mazot, cephane, ilâç ve yaralı sevki yapılan tünelin faaliyete geçtiği ilk zamanlarda her şey insan gücüyle taşınıyordu. Sonraları köşebent demirden mini raylar ve vagonlar yapıldı. Böylece tünelden nakliye daha da kolaylaşmış oldu.

    Biz, Ilıca Tüneli’ni ziyaret ettik. Ev sahibi Bayro (Bayram) Kolar, bizi çok güzel karşıladı. Tünelin bir kısmını gezdirdikten sonra annesi Şide Nana (Nine) ile tanıştırdı. Annesi o sırada, her zamanki gibi börek yapıyormuş... Bizlere dualar etti. Bayro’nun babası Aliya da tünelin kazı işlerinde çalışmış. Biz oradayken evde bulunmadığı için kendisiyle görüşemedik.

    23 Nisan 1992’de Yugoslavya ordusu, havaalanı istikametinden yangın mermileriyle ateş açarak, Kolar ailesinin evini ve elli yılda yaptıklarını yakıp yıkar. 13 Haziran 1992 tarihinde Sırplar tank hücumuna geçerler. Saldırı sabahı Aliya ve Şida Kolar evlerindedir. Ölüm kalım savaşı iki saat sürer. Necat Deliç adlı genç, eldeki son anti-tank roketiyle sekiz zırhlı araçtan birini tahrip etmeyi başarınca, Sırplar geri çekilmek mecburiyetinde kalır. Tünel inşasını engellemek için Sırplar o bölgedeki yüz eve, on binden fazla top mermisi atarlarsa da, çalışmalara mâni olamazlar.

    Tünel inşası esnasında Bayro Kolar’ın 18 yaşındaki oğlu cephededir; eşi Emine ve küçük oğlu Edin de şehre yerleşmiştir. Bombardıman esnasında garajın yanındaki küçük mekânda kalan Şida Nine ve Aliya Dede tünel inşasında çalışanlara çeşitli şekillerde yardımcı olurlar.

    Savaş bittiğinde, tünel inşasının başladığı bu ev müze hâline getirilir. Tünel yapımında kullanılan malzemeler ( araç-gereçler, el arabaları, yiyecek taşınan çuvallar ve sırt çantaları…), Saraybosna Bombardımanı ve Tünel ile ilgili belgeseller burada sergileniyor. Buralara gelen insanlarımızın bilhassa Hendek Savaşı’nda kazılan hendeğe benzeyen tüneli görmeleri gerekir

    [SES]http://www.sizinti.com.tr/dosyalar/sesler/64kbps/352/4253.mp3[/SES]

    menoktase bunu beğendi.
  2. Alt 09-04-2008, 15:09 #2
    menoktase Mesajlar: 1
    Paylaşım için teşekkürler...

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.