Olmasaydı
Neşe-i muhabbet
Gülmek niye ki doğrusu merak ederim

Simanın envayı
Çeşidine bürünmek ve
Böyle dilemek, hala cazip gelen mi değil mi

Hiç göçmeyen
Ve geçmeyen ne ki,baki kalan gök kubbede

Mazi
Derinliğinden gelen
Ayak seslerinde inlemek ruh-i idrak ile mümkün

Sen
Ne bahtiyarsın ki
Ahiri görebiliyor ve ayan ediyorsun, gizlemiyorsun

Neme lazım
Deyip vazgeçmiyorsun
Nefsi vesveseleri yakinen biliyor ve öngörüyorsun

Yegâne
Bir yol olduğunu
İçtenlikle ve samimiyetle, her vakit itiraf ediyorsun

Duyulmayan
Çığlıkları dahi sen
Bir bir usanmadan şehrediyor ve tefekkür ediyorsun

Yaşın ve hesabın
Serinliğine sessizce dalarak
Seyri hal ediyorsun, ibret ve izanı ruhunda derlitorsun

Yalnız
Beklemek ve umut etmek
Ne kadar kifayet edecek, azim ne vakit ses getirecek

Hani nerede
Sana umut ilga eden
Ve tenini okşayan yağmurlar, anılası baharlar ve hazanlar

Eteklerin
Uçuştuğu o karanlık gecelerin
Eşsiz sakinliğinde terennüm ederken, haşyetten iz vardı

İçilen meylerin
Kalan kadeh izlerinde
Sinelerin derinliğinde ki gizemlerinde yadedilecek ne kaldı

Sana bahşedilen
Her emanetin, nefesine tanınan müddetin
Hiç bilmediğin mevsdimlerin ve senden habersiz gelişmelerin

O merakın
Ummanın da kalan
Umutların bıraktığın bir aşkın firkatiyle şad olmalı ve yaşanmalı

Yaşanayan ne varsa
Ükdelerin yelpazesinde bir dram kalacaksa
Dillenen metanetin, sadır olan onca çaresizliğin eşiğinde ağlarsın




Mustafa CİLASUN