Sen bilir misin hissizliğin yorgunluğunu,

Kalb ikliminde solgunun umutsuzluğunu,

Çaresiz sukutun sineme hicran akıttığını,

Halimin kuraklığında şevkim kalmadığını.



Düşlerimde, ne kadarda umuda uzansam,

Olmayacak hayaller avuntusunu yaşasam,

Yalnızlık acısını hazanın yaprağına yazsam,

Halimin hazin sayfalarını birde sana açsam.



Kokunla şevki bahara yaslanarak uzansam,

Hasretimin dallarında senin halini solusam,

O an tamamen sessizliğin hükmünü tanısam,

Aşkın umutlarında kalbimin sahibine varsam.



Öyle ömür yaşadım ki halimin o susuzluğunda,

Muhabbetin yıllarca uzağında bağ bozumunda,

Yapraksız dallar yozluğunda korkuları yanında,

Fakirliğin kucağında çaresizliğimin korkularıyla.



Melül melül baktım yıllarca hasretin sancısıyla,

Varlığın bilinmeyen adresine yazında sıcağında,

Bilginin kıtlığında, idrakimin fevkalade uzağında,

Umutların solgunluğunda, avuntunun kucağında.



Ben sana ne söyleye bilirim, bilirim ki sen eminsin,

Ruhunun enginliğinde kalbini nizam eden nefessin,

Hakkı bilen, kanaatle güçlenen sabrın müdavimisin,

Gülün kokusuyla şekillenen bahtiyarın ta kendisisin.



Sana nasıl bu sefil halimi anlatırım çaresiz kalırım,

Haline müdrik olmak için ne bahanelerde dolaşırım,

Uzaklardan nazarımla yaklaşırım ancak sakinleşirim,

O devranında Salih olmak için varlığımdan geçerdim.



Bilirin ve sessizliğimde kendi halimde kelam ederim,

Yazmanın yanıklığını sinemde her zaman hissedenim,

Aşkın ikliminde, adresin mücerretliğinde yine sefilim,

Ben kendi dertlerimle hüzün içinde nefeslen hederim.







Mustafa CİLASUN