Henüz sine-i efkarım için sualler bitmedi
Suskun gönüller misali ne gözyaşları dindi en gamla yetindi
Şikayetin fayda olacak nefsaniliğine tevessül etmedi
Bahtı için boyununu büktü, sabırla hihmetin sırrına iltica eğledi

Ağlayan kim söyleme derman olamam
Kanayan yarasını sarıp kalbine aşkı koyamam
Sevdanın hüzzam kokan şarkısını mırıldanıp umutlandıramam
Ufukların lahzasında, gülnihalin hülyasında aşkı inayete kandıramam

Bilirim ki serkeştir bu avare gönlüm
İhlasın lafzıyla sohbetin feyziyle sabahlasa divaneleşir bu bahtı ömrüm
Hamiyettir dileğim, fakirliğin ikametindeyim
Neyleyim köşkü sarayı, betbin halimle hülyalarda lafazanlık yapmayı

Yangınlığım hicranımın esrarı mealidir
Aşkın firakına yabancı gönül, efkarımı nasıl şehretmeye yönelir
Sevdanın zehrolunan mahcubiyeti ve ülfete amade olan kalbi letafeti
Kim görmezden gelir, nasıl izanına güvenir ve edebiyle söz verir


Söyleyin efrada kabrimi açmasınlar
Yalan yanlış bir itikatla yüreğimin hüznünü anıp ağlatmasınlar
Aşk için ruhun ilzamında gizlenen idraki ve irfanı hakkıyla anlasınlar
Ne varlık için ağlasınlar, ne yokluğum için bir burukluk yaşasınlar
Yalnızca kalbin sesiyle ve esiniyle temaşa etmenin yolunu bulsunlar


Ney ne söyler, aşkın figanından söz eder
Ne dünyanın bin bir hali için buğuz eder ne de ona meyleder
Alemi hakikatin meşkinden dem vurarak figanını gözlerden gizler
Aşk halin demindir der, inşirah için bahtın nöbetini gözler
İradeden vazgeçmenin ve gönlü aşka hasretmenin esininden söz eder



Mustafa CİLASUN