Bilmem ki sinenin feryadında bir yerim var mı
Hasrettiğin figanında ahın, ruhuma aşkın vecdini sorar mı, idrakim şevk ile bakar mı
Ne zaman yastığa başımı koysam, sancılardan kurtulmayı umut ederek kalksam, yorar mı
Hak ve hakikatin kalbime ilzam ettiği sürur vicdanımda yaşar mı, hicran ıstırabı kalkar mı



Nasıl söylesem, hangi lisanın vecdiyle kelam etsem
Yıllara sari suskunluğumu ummanın şahikasına hasrederek, sessizliğe mi çekilsem
Ruhumun figanını hangi minval üzre sedretsem, lal olan dilimi şevkten mi arındırsam
Her letafete kanmış, heveslerini nizamın kollarına bırak mış bir divane misali aşkla ağlasam



Nerde bir gül-i nihali görsem, o an içim burkulur
Sinemde manalaşan hasret, nefesimi o zamanın vecdinde daraltır, sabrı yeniden hatırlatır
Karşıma çıkan kanaat hangi ilmin hakikatinden ibretleri hatırlatır, gözlerim de yaş bırakır
Nefes elhak müddetlidir bir kez daha aşkın lahzasında ki irfan sahnelerini kalbimde yaşatır



Ey hak, kalbimin yegane sahibisin, sen ne yücesin
Hem hazanın ve hem de baharın resmettiği ülfet babında iltica ederek el açtığım ramımsın
Neden içim titrerken, kalbim hüzün içindeyken, umutlarım henüz fideleşmeden cenahımsın
Sen Rabsın, nasibin ve hikmetin şehredilmesiyle farkı fark edilen ne muazzam bir zamansın



Gözlerim daldığında, ruhum tenden uzaklaştığında yanımdasın
Ne zaman seni hakkıyla anmayı ihmal etsem, nefsi teranelerime meyletsem uyaransın
Kalbi ve ruhi derinliğimde ne kadar hasretim varsa, aklım, umuda yetmeyen katıksa, ansın
Sen sevdanın ve firakın kalbime meşkukluk yaşattığı bir aşksın, hakikatin cenahı ve ramısın



Mustafa CİLASUN