Aşk Nedir?

ayışığı ´isimli üyeden Alıntı ↑...



  1. Alt 06-01-2008, 00:43 #11
    Metin mete Mesajlar: 547
    ayışığı´isimli üyeden Alıntı
    leyla'yla mecnun gibi çoktan masal olmuş aşk.....ben bu zamanki aşklardan söz ettim. şimdiki aşk'ların derdi allah aşkı olsa keşkede boş olmasa... derdi nedir söylemeye gerek yok...
    aşk'ın güzel olduguna gelince ona söz yok,hangi duygu aşk'ın yaşattığını yaşatırki insana...
    bu kadar şarkılar şiirler aşk'a değilmidirki....aşk çok çok çok güzel ama bitiyo yani boşa gidiyo...


    Ah Ah ne gün be bugün,Ask ask diye tekrardan beni kör kuyulara salacaksiniz,Aska inat asik olurum bu gün,Gence inat kara sevdalara düserim bugün,siz yapamiyorsaniz böyle delilik kirk besinden sonra yapar bu Metin be yigenim..."Mecnunlar özünde bulursa Hakki LEYLALAR el olur bugün.."

    ay????? bunu beğendi.
  2. Alt 06-01-2008, 16:43 #12
    el_feta Mesajlar: 1.168
    Ben bütün aşk çeşitlerini...kadın, erkek, ulus, yurt, baba, oğul, kişi, Tanrı...sevgilerini kapsayan bir bilgilik dizininde aradıkça aradım, gönlümün yıllardır tanıyor olduğu aşkı bulamadım."Kişiden doğma"biricik aşk budur işte! Öteki bütün aşklar doğanın yüklemesi, yaratılışın gereğidir.Bütün bu sevgilileri doğa belirliyor bizim için! -Onun görevlisi olan- içgüdü bizi, kendimizde olmadan, sevmeye götürüyor. O kişisel "özgün, özgür, içten ben"in yanı sıra o kendi kendimizin, doğanın yükleyiciliği ile yapının, çıkarın, yararın gerektiriciliği olmadan "seçtiği" biricik aşk, birbirlerinden -kaynağı başka gezegende olan-ilginç bir yakınlığın gizemli tadını tadan, birbirlerinin yüzlerinde doğaötesel soydaşlık rengi gören, iki yurtdaş gibi, yaşamın bu yabancı ülkesinde, bir rastlantı sonucu karşılaşan, daha ilk bakışta birbirlerini "yeniden tanıyan", apaçık tanışıklık ile yakınlık çizgileri okuyan...iki ruhun arasında varolan gizemli bir çekimdir. İşte böyle bir bağlılık, hümanist olan Erich From'un düşündüğü aşklara benzemez. Bir ruhun bir ruha olan aşkı olduğunu ...nerden bilsin? Yanız, güzel, tatlı, varlıklı bir ruha gereksinim duyan bir ruh...böcekler gibi yeraltından bitip bir bir bu "günlük yaşama"a bir "çıkar" uğruna bulaşarak, kıvranıp ölen bu toplumsal yığınlar içinde!Ona da "aşk" adını vermeye kıyamadım. Ozanlar onu da bulandırmış. Ona "sevgi" demek istedim.Tanışık iki ruhun aşkı, sevgisi ile inanışı demek istiyorum. Doğanın değil, yaratılışın değil, tersine yakın iki yalnızın arasındaki yalnızlığın oluşturmuş olduğu bir bağlılık...Ne diyeceğimi bilemiyorum!?

    Bana Sevginin aşktan üstün olduğunu öğreten odur.
    Çünkü:

    Aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır.
    Oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur.

    Aşk, genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir.
    Oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere, sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır.

    Aşk, gönüllerin genelinde benzer biçimler ve renklerde gözlenmekte olup, ortak nitelik, durum ile nitelikler taşır.
    Oysa sevgi her ruhta kendine özgü bir albeni taşır.Ruhun kendinden rengini alır. Ruhlar da içgüdülerin tersine kendilerine özgü ayrı ayrı renk, tırmanış, boyut, tat ile kokular taşıdığından; ruhların sayısınca sevgiler olduğu söylenebilir.

    Aşk, kimlikle ilişkisiz değildir. Dönemlerin ve yılların ilerleyişinden etkilenir.
    Oysa sevgi; yaş, zaman ve kişiliğin ötesinde yaşar. Onun yüksek yuvasına günün, çağın eli yetişmez.

    Aşk, her renkte, her düzeyde, somut güzellikle, gizli-açık bağlantılıdır. Schopenhauer'ın deyişiyle: "Sevgilinizin yaşına bir yirmi yıl daha ekleyin de onun duygularınızda bıraktığı doğrudan etkileri gözlemleyin."
    Oysa sevgi, ruhun içine öyle bir dalgınlıkla dalar; ruhun güzelliklerine öyle tutulup kendinden geçer; somut güzellikleri bambaşka bir biçimde görür.

    Aşk; tufan, dalga, coşku, hindi niteliğindedir.
    Oysa sevgi durgun, dayanıklı, ağırbaşlı, arılıkla dolup taşar bir durumdadır.

    Aşk, uzaklık ve yakınlığa göre değişir.Uzaklık uzun sürecek olursa azalır.İlişki sürecek olursa değerini yitirir.Ancak korku,umut,sarsıntı ile acı çekimin yanısıra "görüşüm-uzaklaşım"la diri,güçlü kalabilir.
    Oysa sevgi bu durumları bilmez.Dünyası başka bir dünyadır. .

    Aşk,bir yönlü coşkudur.Sevgilinin kim olduğunu düşünmez."Öznel bir özcoşu"dur.İşte bu yüzden hep yanlışlık yapar.Seçimde hızlı sürçer.Ya da hep bir yönlü kalır.Yinede yer yer benzeşmeyen iki yabancının arasında bir aşk kıvılcımlanır, olay karanlıklar içinde geçip birbirlerini görmediklerini ancak bu yıldırımın düşüşünden sonra onun ışıgında birbirlerini görebilirler.İşte burada aşkın kıvılcımlaşımından sonra seven ve sevilen birbirlerinin yüzüne bakınca birbirlerini tanımadıklarını anlarlar.-Önemsiz bir sorun olmayan-aşktan sonra gelen yabancılıklar ile anlaşmazlıklar çoktur.
    Oysa sevgi aydınlıkta kök salar.Işıgın gölgesinde yeşerir,büyür.İşte hep bu yüzden tanışıklıktan sonra ortaya çıkar.Gerçekte,başlangıçta,iki ruh birbirinin yüzünden tanıma çizgilerini okur."biz"oluşları ise"tanışım"dan sonra olur,İki ruh,iki kişi değil-bir anda iki kişi nin gerektirimler sonra biz olma duygusunu taşımaları olasıdır.Bu durum ise öyle duyarlı öyle uçucudur;duyumun ve anlayışın eli altından kolayca kaçabilmektedir.-daha sonraları;birbirlerine söz ,davranış ve konuşma biçiminden yakınlığın tadını,yakınlığın kokusunu,yakınlığın sıcaklığını duyumsarlar.

    Aşk, çılgınlıktır.Çılgınlık ise "anlayış" ile "düşünüş"ün bozulmuş ve yıpranmışlığından başka bir şey değildir.
    Oysa sevgi, tırmanışın doruğunda, beyin ötesini aşar; anlamayı ve düşünmeyi de yerden çekip, doğuşun doruğuna götürür.

    Aşk, sevgilide içinin çektiği güzellikleri yaratır.
    Oysa sevgi; sonsuz, salt, dosdoğru, içten bir doğruluktur.

    Aşk, denizin içinde boğulmaktır.
    Oysa sevgi, denizin içinde yüzmektir.

    Aşk, görme duyumunu alır; oysa sevgi veriri.

    Aşk, kabadır, şiddetlidir. Bununla birlikte dayanıksız, güvensidir.
    Oysa sevgi, tatlıdır, yumuşaktır. Bunun yanısıra dayanıklı, güven içindedir.

    Aşk, hep kuşkuyla bulunur.
    Oysa sevgi baştan başa kesin inançlıdır. Kuşkuya yer vermez.

    Aşktan içtikçe kanarız, sevgiden içtikçe susarız.

    Aşk korundukça eskir.
    Oysa sevgi yenilenir.

    Aşk, sevenin içinde varolan bir güçtür.Kendisini sevgiliye çeker.
    Oysa sevgi sevilende varolan bir albenidir. Seveni sevilene götürür.

    Aşk, sevgiliye egemenliktir.
    Oysa sevgi, sevilende yok olma susuzluğudur.

    Aşk, onun baskısı altında kalabilmek için sevgiliyi belirsiz, kimliksiz olarak ister. Aşk, kişinin bencilliği ile alım-satımsal, hayvansal ruhun bir çekiciliğidir.
    Oysa sevgi, sevileni sevgili, değerli olarak ister.



    Ali ŞERİATİ/Kevir

    Esmaaa bunu beğendi.
  3. Alt 06-01-2008, 16:58 #13
    ayışığı Mesajlar: 111
    Metin mete´isimli üyeden Alıntı
    Ask sevgiyle baslar,Anlamsizdir kurudur aslinda berbat bir seydir.Olgunlasir sevgi tutkuya tutku baglanmanin son halkasidir.Bir gün bakarsinki sen yoksun var olan o sen onda varsin artik gercekten cok zan ilesindir ,bu zan zamana karsi direnir.Ama sonuc hep hüsrandir yenilir,ve gercek olan ön safa cikar iste ASK denilen sey mahiyeti ile mevcuttur,artik onu sizde görmek mümkündür,bu bazan maddesel görünsede aslinda hepsi bir seraptir,gercek olan ise sizin gönlünüz bilmediginiz deryalara yelken acmistir artik.Ve bu ASK artik önlenemez bir zaferin müjdesi ile karsinizdadir siz onu yönettiginizi sanirsiniz ama artik ipler onun elindedir siz ise bir piyonsunuz.Artik yanma vakti gelir ve siz gercekle tanisinca yanmanin son demi sizdedir artik,eger vuslat nasib olursa muzaffersiniz döner hayati yasarsiniz o bilmediginiz deryalardan getirdiginiz tek sey ise Allahin size bahsettigi Sevgidir ve gercegin sevgisi ile tutkunuz her gecen gün güclenir ve 20 yil gecse hala cocuksunuz ve gencsinizdir.Sanirim yetmisi birakin yüz yasindada ayni kalacaksiniz.Ben öyle görüyorum kendimi.


    vayy vaşş ooo amca coşmuşun valla

  4. Alt 06-01-2008, 17:07 #14
    ayışığı Mesajlar: 111
    Metin mete´isimli üyeden Alıntı
    Ah Ah ne gün be bugün,Ask ask diye tekrardan beni kör kuyulara salacaksiniz,Aska inat asik olurum bu gün,Gence inat kara sevdalara düserim bugün,siz yapamiyorsaniz böyle delilik kirk besinden sonra yapar bu Metin be yigenim..."Mecnunlar özünde bulursa Hakki LEYLALAR el olur bugün.."

    düş anam düş biz düşemedik bari sen düş kara sevdaya yakışır sana....şiir yazmışın resmen mübarek.....


    kendini gelde benm gözümden gör bir daha aşk'a güvenmeyeceksin....

  5. Alt 06-01-2008, 17:31 #15
    el_feta Mesajlar: 1.168
    el_feta´isimli üyeden Alıntı
    Ben bütün aşk çeşitlerini...kadın, erkek, ulus, yurt, baba, oğul, kişi, Tanrı...sevgilerini kapsayan bir bilgilik dizininde aradıkça aradım, gönlümün yıllardır tanıyor olduğu aşkı bulamadım."Kişiden doğma"biricik aşk budur işte! Öteki bütün aşklar doğanın yüklemesi, yaratılışın gereğidir.Bütün bu sevgilileri doğa belirliyor bizim için! -Onun görevlisi olan- içgüdü bizi, kendimizde olmadan, sevmeye götürüyor. O kişisel "özgün, özgür, içten ben"in yanı sıra o kendi kendimizin, doğanın yükleyiciliği ile yapının, çıkarın, yararın gerektiriciliği olmadan "seçtiği" biricik aşk, birbirlerinden -kaynağı başka gezegende olan-ilginç bir yakınlığın gizemli tadını tadan, birbirlerinin yüzlerinde doğaötesel soydaşlık rengi gören, iki yurtdaş gibi, yaşamın bu yabancı ülkesinde, bir rastlantı sonucu karşılaşan, daha ilk bakışta birbirlerini "yeniden tanıyan", apaçık tanışıklık ile yakınlık çizgileri okuyan...iki ruhun arasında varolan gizemli bir çekimdir. İşte böyle bir bağlılık, hümanist olan Erich From'un düşündüğü aşklara benzemez. Bir ruhun bir ruha olan aşkı olduğunu ...nerden bilsin? Yanız, güzel, tatlı, varlıklı bir ruha gereksinim duyan bir ruh...böcekler gibi yeraltından bitip bir bir bu "günlük yaşama"a bir "çıkar" uğruna bulaşarak, kıvranıp ölen bu toplumsal yığınlar içinde!Ona da "aşk" adını vermeye kıyamadım. Ozanlar onu da bulandırmış. Ona "sevgi" demek istedim.Tanışık iki ruhun aşkı, sevgisi ile inanışı demek istiyorum. Doğanın değil, yaratılışın değil, tersine yakın iki yalnızın arasındaki yalnızlığın oluşturmuş olduğu bir bağlılık...Ne diyeceğimi bilemiyorum!?

    Bana Sevginin aşktan üstün olduğunu öğreten odur.
    Çünkü:

    Aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır.
    Oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur.

    Aşk, genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir.
    Oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere, sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır.

    Aşk, gönüllerin genelinde benzer biçimler ve renklerde gözlenmekte olup, ortak nitelik, durum ile nitelikler taşır.
    Oysa sevgi her ruhta kendine özgü bir albeni taşır.Ruhun kendinden rengini alır. Ruhlar da içgüdülerin tersine kendilerine özgü ayrı ayrı renk, tırmanış, boyut, tat ile kokular taşıdığından; ruhların sayısınca sevgiler olduğu söylenebilir.

    Aşk, kimlikle ilişkisiz değildir. Dönemlerin ve yılların ilerleyişinden etkilenir.
    Oysa sevgi; yaş, zaman ve kişiliğin ötesinde yaşar. Onun yüksek yuvasına günün, çağın eli yetişmez.

    Aşk, her renkte, her düzeyde, somut güzellikle, gizli-açık bağlantılıdır. Schopenhauer'ın deyişiyle: "Sevgilinizin yaşına bir yirmi yıl daha ekleyin de onun duygularınızda bıraktığı doğrudan etkileri gözlemleyin."
    Oysa sevgi, ruhun içine öyle bir dalgınlıkla dalar; ruhun güzelliklerine öyle tutulup kendinden geçer; somut güzellikleri bambaşka bir biçimde görür.

    Aşk; tufan, dalga, coşku, hindi niteliğindedir.
    Oysa sevgi durgun, dayanıklı, ağırbaşlı, arılıkla dolup taşar bir durumdadır.

    Aşk, uzaklık ve yakınlığa göre değişir.Uzaklık uzun sürecek olursa azalır.İlişki sürecek olursa değerini yitirir.Ancak korku,umut,sarsıntı ile acı çekimin yanısıra "görüşüm-uzaklaşım"la diri,güçlü kalabilir.
    Oysa sevgi bu durumları bilmez.Dünyası başka bir dünyadır. .

    Aşk,bir yönlü coşkudur.Sevgilinin kim olduğunu düşünmez."Öznel bir özcoşu"dur.İşte bu yüzden hep yanlışlık yapar.Seçimde hızlı sürçer.Ya da hep bir yönlü kalır.Yinede yer yer benzeşmeyen iki yabancının arasında bir aşk kıvılcımlanır, olay karanlıklar içinde geçip birbirlerini görmediklerini ancak bu yıldırımın düşüşünden sonra onun ışıgında birbirlerini görebilirler.İşte burada aşkın kıvılcımlaşımından sonra seven ve sevilen birbirlerinin yüzüne bakınca birbirlerini tanımadıklarını anlarlar.-Önemsiz bir sorun olmayan-aşktan sonra gelen yabancılıklar ile anlaşmazlıklar çoktur.
    Oysa sevgi aydınlıkta kök salar.Işıgın gölgesinde yeşerir,büyür.İşte hep bu yüzden tanışıklıktan sonra ortaya çıkar.Gerçekte,başlangıçta,iki ruh birbirinin yüzünden tanıma çizgilerini okur."biz"oluşları ise"tanışım"dan sonra olur,İki ruh,iki kişi değil-bir anda iki kişi nin gerektirimler sonra biz olma duygusunu taşımaları olasıdır.Bu durum ise öyle duyarlı öyle uçucudur;duyumun ve anlayışın eli altından kolayca kaçabilmektedir.-daha sonraları;birbirlerine söz ,davranış ve konuşma biçiminden yakınlığın tadını,yakınlığın kokusunu,yakınlığın sıcaklığını duyumsarlar.

    Aşk, çılgınlıktır.Çılgınlık ise "anlayış" ile "düşünüş"ün bozulmuş ve yıpranmışlığından başka bir şey değildir.
    Oysa sevgi, tırmanışın doruğunda, beyin ötesini aşar; anlamayı ve düşünmeyi de yerden çekip, doğuşun doruğuna götürür.

    Aşk, sevgilide içinin çektiği güzellikleri yaratır.
    Oysa sevgi; sonsuz, salt, dosdoğru, içten bir doğruluktur.

    Aşk, denizin içinde boğulmaktır.
    Oysa sevgi, denizin içinde yüzmektir.

    Aşk, görme duyumunu alır; oysa sevgi veriri.

    Aşk, kabadır, şiddetlidir. Bununla birlikte dayanıksız, güvensidir.
    Oysa sevgi, tatlıdır, yumuşaktır. Bunun yanısıra dayanıklı, güven içindedir.

    Aşk, hep kuşkuyla bulunur.
    Oysa sevgi baştan başa kesin inançlıdır. Kuşkuya yer vermez.

    Aşktan içtikçe kanarız, sevgiden içtikçe susarız.

    Aşk korundukça eskir.
    Oysa sevgi yenilenir.

    Aşk, sevenin içinde varolan bir güçtür.Kendisini sevgiliye çeker.
    Oysa sevgi sevilende varolan bir albenidir. Seveni sevilene götürür.

    Aşk, sevgiliye egemenliktir.
    Oysa sevgi, sevilende yok olma susuzluğudur.

    Aşk, onun baskısı altında kalabilmek için sevgiliyi belirsiz, kimliksiz olarak ister. Aşk, kişinin bencilliği ile alım-satımsal, hayvansal ruhun bir çekiciliğidir.
    Oysa sevgi, sevileni sevgili, değerli olarak ister.



    Ali ŞERİATİ/Kevir

    .................................................. .............................................

  6. Alt 08-09-2008, 01:26 #16
    Esmaaa Mesajlar: 149
    el_feta´isimli üyeden Alıntı
    Ben bütün aşk çeşitlerini...kadın, erkek, ulus, yurt, baba, oğul, kişi, Tanrı...sevgilerini kapsayan bir bilgilik dizininde aradıkça aradım, gönlümün yıllardır tanıyor olduğu aşkı bulamadım."Kişiden doğma"biricik aşk budur işte! Öteki bütün aşklar doğanın yüklemesi, yaratılışın gereğidir.Bütün bu sevgilileri doğa belirliyor bizim için! -Onun görevlisi olan- içgüdü bizi, kendimizde olmadan, sevmeye götürüyor. O kişisel "özgün, özgür, içten ben"in yanı sıra o kendi kendimizin, doğanın yükleyiciliği ile yapının, çıkarın, yararın gerektiriciliği olmadan "seçtiği" biricik aşk, birbirlerinden -kaynağı başka gezegende olan-ilginç bir yakınlığın gizemli tadını tadan, birbirlerinin yüzlerinde doğaötesel soydaşlık rengi gören, iki yurtdaş gibi, yaşamın bu yabancı ülkesinde, bir rastlantı sonucu karşılaşan, daha ilk bakışta birbirlerini "yeniden tanıyan", apaçık tanışıklık ile yakınlık çizgileri okuyan...iki ruhun arasında varolan gizemli bir çekimdir. İşte böyle bir bağlılık, hümanist olan Erich From'un düşündüğü aşklara benzemez. Bir ruhun bir ruha olan aşkı olduğunu ...nerden bilsin? Yanız, güzel, tatlı, varlıklı bir ruha gereksinim duyan bir ruh...böcekler gibi yeraltından bitip bir bir bu "günlük yaşama"a bir "çıkar" uğruna bulaşarak, kıvranıp ölen bu toplumsal yığınlar içinde!Ona da "aşk" adını vermeye kıyamadım. Ozanlar onu da bulandırmış. Ona "sevgi" demek istedim.Tanışık iki ruhun aşkı, sevgisi ile inanışı demek istiyorum. Doğanın değil, yaratılışın değil, tersine yakın iki yalnızın arasındaki yalnızlığın oluşturmuş olduğu bir bağlılık...Ne diyeceğimi bilemiyorum!?

    Bana Sevginin aşktan üstün olduğunu öğreten odur.
    Çünkü:

    Aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır.
    Oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur.

    Aşk, genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir.
    Oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere, sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır.

    Aşk, gönüllerin genelinde benzer biçimler ve renklerde gözlenmekte olup, ortak nitelik, durum ile nitelikler taşır.
    Oysa sevgi her ruhta kendine özgü bir albeni taşır.Ruhun kendinden rengini alır. Ruhlar da içgüdülerin tersine kendilerine özgü ayrı ayrı renk, tırmanış, boyut, tat ile kokular taşıdığından; ruhların sayısınca sevgiler olduğu söylenebilir.

    Aşk, kimlikle ilişkisiz değildir. Dönemlerin ve yılların ilerleyişinden etkilenir.
    Oysa sevgi; yaş, zaman ve kişiliğin ötesinde yaşar. Onun yüksek yuvasına günün, çağın eli yetişmez.

    Aşk, her renkte, her düzeyde, somut güzellikle, gizli-açık bağlantılıdır. Schopenhauer'ın deyişiyle: "Sevgilinizin yaşına bir yirmi yıl daha ekleyin de onun duygularınızda bıraktığı doğrudan etkileri gözlemleyin."
    Oysa sevgi, ruhun içine öyle bir dalgınlıkla dalar; ruhun güzelliklerine öyle tutulup kendinden geçer; somut güzellikleri bambaşka bir biçimde görür.

    Aşk; tufan, dalga, coşku, hindi niteliğindedir.
    Oysa sevgi durgun, dayanıklı, ağırbaşlı, arılıkla dolup taşar bir durumdadır.

    Aşk, uzaklık ve yakınlığa göre değişir.Uzaklık uzun sürecek olursa azalır.İlişki sürecek olursa değerini yitirir.Ancak korku,umut,sarsıntı ile acı çekimin yanısıra "görüşüm-uzaklaşım"la diri,güçlü kalabilir.
    Oysa sevgi bu durumları bilmez.Dünyası başka bir dünyadır. .

    Aşk,bir yönlü coşkudur.Sevgilinin kim olduğunu düşünmez."Öznel bir özcoşu"dur.İşte bu yüzden hep yanlışlık yapar.Seçimde hızlı sürçer.Ya da hep bir yönlü kalır.Yinede yer yer benzeşmeyen iki yabancının arasında bir aşk kıvılcımlanır, olay karanlıklar içinde geçip birbirlerini görmediklerini ancak bu yıldırımın düşüşünden sonra onun ışıgında birbirlerini görebilirler.İşte burada aşkın kıvılcımlaşımından sonra seven ve sevilen birbirlerinin yüzüne bakınca birbirlerini tanımadıklarını anlarlar.-Önemsiz bir sorun olmayan-aşktan sonra gelen yabancılıklar ile anlaşmazlıklar çoktur.
    Oysa sevgi aydınlıkta kök salar.Işıgın gölgesinde yeşerir,büyür.İşte hep bu yüzden tanışıklıktan sonra ortaya çıkar.Gerçekte,başlangıçta,iki ruh birbirinin yüzünden tanıma çizgilerini okur."biz"oluşları ise"tanışım"dan sonra olur,İki ruh,iki kişi değil-bir anda iki kişi nin gerektirimler sonra biz olma duygusunu taşımaları olasıdır.Bu durum ise öyle duyarlı öyle uçucudur;duyumun ve anlayışın eli altından kolayca kaçabilmektedir.-daha sonraları;birbirlerine söz ,davranış ve konuşma biçiminden yakınlığın tadını,yakınlığın kokusunu,yakınlığın sıcaklığını duyumsarlar.

    Aşk, çılgınlıktır.Çılgınlık ise "anlayış" ile "düşünüş"ün bozulmuş ve yıpranmışlığından başka bir şey değildir.
    Oysa sevgi, tırmanışın doruğunda, beyin ötesini aşar; anlamayı ve düşünmeyi de yerden çekip, doğuşun doruğuna götürür.

    Aşk, sevgilide içinin çektiği güzellikleri yaratır.
    Oysa sevgi; sonsuz, salt, dosdoğru, içten bir doğruluktur.

    Aşk, denizin içinde boğulmaktır.
    Oysa sevgi, denizin içinde yüzmektir.

    Aşk, görme duyumunu alır; oysa sevgi veriri.

    Aşk, kabadır, şiddetlidir. Bununla birlikte dayanıksız, güvensidir.
    Oysa sevgi, tatlıdır, yumuşaktır. Bunun yanısıra dayanıklı, güven içindedir.

    Aşk, hep kuşkuyla bulunur.
    Oysa sevgi baştan başa kesin inançlıdır. Kuşkuya yer vermez.

    Aşktan içtikçe kanarız, sevgiden içtikçe susarız.

    Aşk korundukça eskir.
    Oysa sevgi yenilenir.

    Aşk, sevenin içinde varolan bir güçtür.Kendisini sevgiliye çeker.
    Oysa sevgi sevilende varolan bir albenidir. Seveni sevilene götürür.

    Aşk, sevgiliye egemenliktir.
    Oysa sevgi, sevilende yok olma susuzluğudur.

    Aşk, onun baskısı altında kalabilmek için sevgiliyi belirsiz, kimliksiz olarak ister. Aşk, kişinin bencilliği ile alım-satımsal, hayvansal ruhun bir çekiciliğidir.
    Oysa sevgi, sevileni sevgili, değerli olarak ister.



    Ali ŞERİATİ/Kevir

    Çok güzel bir yazı çok beğendim. Aşk tutkudur, bencilcedir, düşüncesizdir, kararsızdır, güvencesizdir, dağınıktır, belirsizdir, vurdumduymazdır. Ama sevgi güvendir, huzurdur, anlayıştır, inançtır. Tüm bunlara rağmen aşk kocaman bir kalp çarpıntısıdır. Sevgiyse ruhun gıdası. Siz hangisini seçersiniz?

    el_feta bunu beğendi.
  7. Alt 07-01-2011, 13:57 #17
    pınaran Mesajlar: 314
    yazılarınızda şiirlerinizde geçen adına aşk diyerek sıradan kalıplara sokmaya çalıştığınız bu tutku geçicidir, bi süre sonra ilişkinize veda edecektir, geriye alışkanlıklar ve birlikte yaşamaktan zevk alan, paylaşacak daha pek çok şeyi kalan, birlikteyken sıkılmayan insanlar kalır. baktınız ki paylaşacak bir şey yok, artık sıkmaya, germeye başladı, biter gider, zor olanı ısrarla sürdürmeye çalışmaktansa herkesin kendi yoluna gidip yeni birliktelikler kurması ve o heyecanın geçmesinden sonra da yanyana durabileceğin, vaktini onunla geçirirken hala keyif alabileceğin doğru kişileri bulmaya bakmak lazım

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.