Şimdi boranın lahzasında nefeslenmekteyim
Yüksek bir tepeden bakarak, kalbi nazarlarla tefeükkür için an ve zamana sormaktayım
Ruhumun şahitlik ettiği sayfaları aralamaktayım, mahçubiyet içinde umutla solumaktayım
Neydi sinemdeki sancılar, yıllara sari sızlayan onca umutlar, manasız yakarışlarla ağıtlarım



Bildiklerimi ne kadar idrakimle demliyordum
Tarif edilen yolu azimle merak ediyordum, sosyolajik olarak zihin ve kalbimle aralıyordum
Yoksa sormayı mı bilmiyordum, nerelerde yanılıyordum, neden umursamazlık yapıyordum
Yılgın ve bitkin bir ahval ile uzakları temaşa ederek kimi kandırıyordum, neden ağlıyordum



Binbir canlının ritmettiği senfoniyi dinliyordum
Sineme seslenen meltemin hazzıyla bakınırken, şaşkınlığın afakında susuz kalıyordum
Seyrine amade olduğum sema, mahzun bir eda ile işitemediğim hicrani sedayı duyuyordum
Hüzün kuşatmıştı kalbimi, içim acıyordu, kelebeğin sürurlu umutlarında nasip okuyordum



Kim olduğunu bilmemek, dert edinmeden gitmek
Aidiyetin mefkuresinde dirilmeyi bilmeden, atiyi umut etmek ne kadar aşkta filizlenmek
Seferber edilen nimetlerin kadrini özümüzden hissederek ibretle ecir için vecd ile yürümek
Hecelemeye matlup olan, ruhumuzda manasını bulan, vuslat için hıçkırana gönül vermek



Nefsin muhtaç olduğu terbiyeyi ihmal etmemek
Keyfiyet ve kahkalalarla lafazanlık yapıp, kalbi yaraları ve görünmeyen sancıları bilmemek
Nefsanilik adına ne varsa bizzat yüreğini hasrederek edebin, kalbin haykırışını hissetmemek
Ten ve beden müşterekliğini, uryan hale gelen nice nefeslerin derdinden ar ederek gömülmek



Mustafa CİLASUN