Meğer ne kadar haklıymış
Pencere kenarında sabırla oturan, bir umutla nasibi için aranan nefesler
Kuytu ve serin yerlerde halı dokumayan biçareler, tarlalarda o hasatı biçenler
Güneşin altınta inşatın tükenmeyen bizarlığında, vaktin inhisarında bekleyenler
Ne kadar isyan etsem, nümayişler düzenleyip illegaliyeti şerh etsem kifayet etmez




Anam bir sabır yumağı olarak yaşamış
Babam suskun ve yılgın bir ahval içinde derinliğin umutlarında rıkını aramış
Ne şevkin muştusu ruhunda sürurun vecdini yaşatmış, ne yeis korkuları aralamış
Her ne dense tahakküm etmek ve hak hukuk bilmemek marifet olarak farklılaşmış
Ne sağlık siğortası, ne hastalık parası ve ne de o gönül yarası hakkıyla anlaşılmış




Saklı işler pik yağmış, kim güçlü nara atmış
Bir hazan nasıl ki hicranı ve hüznü ruhumun derinliğinde manalaşır, futuhatmış
Neslin ne emniyeti, ne de manayı değeri her nedense çar cur edilip nafile harcanmış
Nefesler illallah demiş ve yurdundan kaçmayı çaresiz birşekilde kalbinde yaşatmış




Umut aradığı ve bel bağladığı ülkeler sanıkmış
Lakin kim neyi ne kadar anlıyor, bir mefruke naifliğinde ruhunda yaşıyor, farkmış
Ecdadımdan yadigar kalan neler varsa umdeler ve uhteler ne hazindir yalnızlaşmış
Aşk, manasından asla uzaklaşmamış, ruhların esaretinde bizar birşekilde ağlamış




Ne kadar figan etsem, bir ah ederek boynumu büksem
Hüznün burkan kanatlarında umudum ile yüzleşsem, cehdimin azlığına şahidim
Vaktin ve ahdin azim yetersizliğine billahi kefilim, söyle artık kime ne söyleyim
Uzlete çekilmiş bir hal içinde kalan nefesimi kime nasıl tecdi eder ve öyle göçerim
Efradın yadında, ürkek ve manalı nazarlarından nasıl bir medet için fark dilerim



Mustafa CİLASUN