Seyrine dalımıştım hazanın solgun çehresini
Ruhumun hicran busesinden tebarüz eden lehçesini, kalbimin arayış için cehdini
Yıllardır içimi sızlatan hasreti, sükut etmiş muhabbeti, sinemi burkan hissizliğimi
Ne yapmalıydım, kör kuyularamı ümit bağlamalıydım, hal içinde kaybolmalıydım



Aşk; halin demidir der ve nefesin sahibini işaret eder
Gönül sahibinden habersizse aşk için ne kadar ceht eder ve iradeden vazgeçer
Kalbini hasrederek vefanın ve ihsanın perdelerinden sedasını akseder ve gider
Yar için kalbin suskun duvarlarından, sessiz çığlığın sudurundan nazara gider



An biterken, gün müddetin rikkarinde tükenirken ne der
Ömrün han payesinden ayan olan gam neyler, efkar sineme niye hucum eder
Dem olan aşk, sevda olan maşuk hangi kitabın hakikatinden kelammı ayan eder
Ruhum özgürlüğü için sahibinin davetine icabet eder, ah nefsim niye mücedele eder



Dinliyorum, şahitliğin sessiz adımlarında ve bir acıyla
Dilegelen serencamın farkıyla, maslahatın vefasızlığına, kandırmak aymazlığına
Arz edilen ne varsa bilinmeyen niyetler aklımı celen bir farklılıksa, aşk çok uzakta
Meşk için hedefler tevazudan ve hakikatin cenahından uzaksa, mana hangi eşrafta



Dilim susmuyor, gönlüm hicran içinde niye ağlıyor
Siyaset hal ilmiyse ve fakat politik bahenelere kurban edilen zenaatse ruh inliyor
Kalbim hazanın aşikar olan sahnesinden neler bekliyor, umutlarım mı tükeniyor
Aklım ve idrakim, aşk için ezeli ahtim, sevda için suskun kalan halim durma diyor



Mustafa CİLASUN