Sormadım, soramadım çaresiz kaldım...
Neydi anlatmak istediğim meramım, korkularım, kaygılarım, zanlarım anladım
Soluk sıluğa kalıyordum, niye kaçıyordum, neden şaşkın şaşkın bakıyordum
Susuyordum, boynumu bükerek, umutlarımı dürerek nereye gidiyor ve ağlıyordum


Gönül sızımla yaşıyordum...
Hasreti sinemde taşıyordum, melalimi kimseye açamıyordum, ne buluyordum
Kalmadı takatim, halimi nizam eden harım, niye bu kadar bizarım ve yalnızım
Ah dile gelen ve fakat edebi dileyen meramın,söyle yeisi ne yaparım evet, susarım


Gün bir bir sarılırken...
Gece vicdanımda en mün bir bir mizan iken, ruhum derin dehlizlerde inlerken
İçim titriyor, kalbim şehredemediğim lisanıyla kime sesleniyor,gözler bakarken
İrademe vurulan zincirler,hangi sedanın vadinde bir bir inciler,nefsime neler söyler


Bir yolun yolcusuyum...
Bazen suya muhtaç bazen aşk umutlarım için me büyük bir hakikat ve dahi bir taç
Kaç hiç durma kin ve nefretten, kalbi katleden illetten, nefsini beşleyen sesten kaç
Kim neye muhtaç,insan olmak elbetteki kul olmak için bahşedilmiş mucizeyi sanat


Hiç acınma, keşkelere bulaşma...
Şayet aklın selimlik noktasında hakikat için dilenen bir mefkureyi muammaysa
Umman için med cezir ruhun için tercihi idrah ve bir ibreti hakikatse hiç durma
Mesnetsiz gözyaşı, gerekçesiz dil bağı, duygusallık ne kadar akıl karıdır unutma


Göz görmese de, farkı fartket yine...
Gönül dili hisseder ve sezer aşkı, sevdayı, narı, mizanı, hüsranı, akıl ve nefs arını
Vicdanını öncele, ne derlere imrenme, luzumsuzlukta ikamet etme nefesten kalanını
Annenin şefkati, sabinin kalpten bakışı,mazlumun umut şarkısı mübarektir ihsanı



Mustafa CİLASUN