Sanki küçük bir göletti şu uzaktan gördüğüm
Bir türlü içinden çıkamadığım ve naçar kaldığım hali bezdirendi bu kör düğüm
Şimdi kime ne söyleyim, hali fakirliğimi yakinen bilirim, hicran içindedir cefalı yüreğim
Çileyi rahmet telakki ederim, sabrın eşiğinden ne beklerim, çaresiz ki taaccüp ederim


Ah dinmeyen emellerim,ne kadar yordun sinemi bilirim
Şimdi niye hazan içindeyim, umudun gerekçesinde sefilim, niye aşksız, sevdasız viraneyim
Her harf ve hecede, nefesim nihayetine kadar ruhum hüzün içinde beklesede, ısrar edeceğim
Derdi gamımı kimseye söylemeyeceğim, fecrin ahında hasretle nefesleneceğim ve göçeceğim


Sanki dünya güzelleşiyor, kalbi lekeler aklaşıp vakarlaşıyor
Düşünmek ilimsiz, zikretmek ülfetsiz, maslahat manay-ı aşksız, uzlet maksut için harsız
Kimi dinlesem, bir kamış olan neyin hicranıyla bütünleşsem, takiyeyi hiç nefeslenmesem
Kalbimi yalnızca sahibiyle hem hal edip, dilin letafetinde barınıp,hali efkarımı derlesem


Aşkın hazzında, ilmin ihsanıyla, ah vicdanım hala ayaktaysa
Onca magdur ve mazlum ayaklar altında hunharca nefes nefese kalınca, haydi gelde utanma
Şimdi ne diyeceğim Rabbıma, nefsimin,“ne derlerin” sultasında hissiz kalple sabahlayınca
Birden alim ve arifler geliyor aklıma,tezekkür edilmedikten sonra, anmak kimin umurunda


Mezar, lisanı hal ile ve lal olan melaliyle neler anlatıyor
Kalp inşirahı anlamayınca, gönül kapıları mütemadiyen kapalı kalınca ve gözler akmayınca
Varlık namına ne varsa, gönüllü köle olmak ibretin rahlesinden nazar edilen bizarlık olunca
Hürriyeti ceyiz sandığına en muhkem bir şekilde sakla ve akıbetin ne olacağını umursama


Ömrümü kalan sayfalarından ne kadar günüm kaldıysa
Tıpkı yapraklar misali, hüzün içinde nefesi suhuletle mefkureye amade kılmak aşkı haksa
Ruhumu yetisinden, kalbimin hicrani dilinden, ibretin gönlüme ektiği aşk esini yakarışsa
Artık bin hüzün ile soluma, mukadderatın için hesapsızca korkma, rahmeti halinde yaşa



Mustafa CİLASUN