Gecenin makûs nidasını duyuyordum
Tutmayan uykunun perişanlığında halimce bir yaren arıyordum
Lisanın nisasında duyulmayan perdeleri ve hicranı nefesleri merak ediyordum
Derdin her sahnesini, çilenin hikmetli payesini, efkârın bizar eden halini soluyordum


Zafiyetlerimin hataya duçar eşkâliyle
İrademin azimetten yoksun sefilliğiyle, birde hüzün kalbe girince
Serabın en zarif haliyle, hasretin dile getirdiği hüzzam güfteyle yoldaş oldum
Esinti sinemin en ücra köşesinde yıllara sâri suskun kalan vecdi ruhumda okuyordu


Sarsılmış ve şaşırmış bir haldeydim
Tenimi okşayan ve halimin en yalnızlığında arkadaş olan farktı
Hangi köşeye baksam, gecenin en kuytu karanlığında neyi aransam bir gamdı
Hicranın sazendeliğinde, nakkaşın özverisiyle, ressamın yürek sesiyle esini andım


Dönüp arkama hazinliğimi andım
Ne bir ses ve hatta nefes duyulmaz olmuştu, kulaklar ne yapsın
Kalp itminan olmadıkça, inşirah için talim almadıkça, ruh hicranla yaşadıkça
Güneş doğsa, gün aydınlansa, insanlar koşu atları misali solusalar da sancı haktı


Hani şairler anlatırlar mısralarla
Düşünülen, aklıselim ile nizam edilen, halin dilinden esinlenen
Umutların salasında, sevdanın sancısında, aşkın titreten yamaçlarında ağlarken
Ömrün sahnesinde ikame edemediği, düşlerin perdesinden seslendiği hissiyat var ya


Dürülen bir hayatın acısı başkaydı
Ne kadar çok sinemde gün yüzüne hasret kalmış uhdeler sanıktı
Artık her şey başkaydı, solgunlaşan hal, eskiye mahal kal, vaktin kıskacındaydı
Anlatılmayan her şey zanlıydı, yargıcın müsaadesiyle ve iradeyi hal ile keyfiyetiyle



Mustafa CİLASUN