zamansız uyandım senli düşlerden...
Sen gittin içimde sende kalan kırıntılar,
Bir sabah namazı eşliğinde içimde hiç büyümemiş bir çocuk yanlızlığı,
Gözlerim suskun, yüreğimde ayazlar, martılar firarda, bu bir veda.
Sen gittin karanlığa gömüldüm, yalnızlığa sürüldüm, yüreğimde çatlaklar, yüzümde cam kırıklıkları.
Söylenmemiş sözleri iki dudak arasında sıkıştırıp kuruttum,
ve yazdım sensiz gecen her saniyenin küf tutmuş duvarlarına sana dair pas tutmaya mahkum acı dolu sözleri,
Yarınlarımı avuç içinde parçaladım göz kenarında beklettiğim seni gözyaşlarıma teslim ettim.
Küçük bir çocuğun korkulu bakışları arasında yitirdim sabrımı,
Hayallerim tepe taklak, nedenler yanı başımda sözlerim ağır, yüreğimde acı
Cevabı olmayan sorular biriktirdim sessizliğin koynunda,
Yarını olmayan tozlu yollara saptım.
Bir kelebeğin yaşamı kadar yaşam biçtim kendime,
Yüreğimi idam sehpası bilip nefesimi iki gözünün hayalleri arasında sallandırdım,
Sen gittin yaşam ve sen arasındaki çizgiyi sırat bildim,
Yüreğimde devrimler yarattım, hayallerimin sınırlarını aştım.
Zamansız uyandım senli düşlerden,
Rüyalarım karmakarışık,
Bir şehir yaratmıştım düşümde içinde ağlayan çocuklar.

zamansız uyandım senli düşlerden...
Yağmurlar yağıyordu iç tenim ıslaktı benim.


Etrafımdaki manzaralar uykusuz, çocuk gülüşlerimde saklı her şey,
İsyanları çoğalttım gözlerimin tetiğinde bir bir döktüm mermi çekirdeklerini ayak uçlarıma,
Şimdi kelimelerim kör; cümlelerim topal kaldı.
Sen gittin sen geçen tüm yollar işgalde,
Hüzün işlemeli ağıtlar krosu eşliğinde bitirdim yokluğunun pas tutmuş umutsuz çığlıklarını.
Öksüz kalmış benliğimin zamanlarında kaybettim berraklığımı,
Kendi masalımı yazıyorum ölüm biçtiğim sonlarıma doğru bir varmışlarda bir yokmuşlar da diye başlayan,
Meşgul bir ton, kırık bir hece bıraktım ardımda,
Dönülmez tövbelere gömdüm kendimi.
Anonim Türkülerin boşluğuna bırakıyorum parçalarımı,
Sen gittin ötenazi nöbetlerinde söndürdüm sensiz doğacak güneşi gözbebeklerimde.