vasfımın altını çiziyorum!

ey gözlerinin derinliğinde kaybolduğum deniz,
hırçınlığınla seviyorum seni,
içinde can çekiştiğim anlardaki gayretimi seviyorum,
derûnundaki incilere erme yolundaki yalnızlığımı seviyorum,
uzakları hatırlatan maviliğin nazargâhım oluyor güneşin ışıklarında,
gecede dostum, yakamozun oluyor.

ey içinde kendimi bulduğum deniz,
uzaklarda değilsin bilirim sol tarafımda kaynarsın…

ey içimde yüceltip tûr bildiğim dağ,
seni edeble aştığım vakit varlığımdan söz edilecek bir kutlu beldede,
yürümenin tadına varacağım ayaklarım kanasa da,
yorgunluğumdan şikayet etmeyeceğim yüceliğin hatrına,
yücelirim diye..

ey içimde yüceltip tûr bildiğim dağ,
gözlerimi kısmadan görebiliyorum seni, başın dumanlı…

ey ayağıma takılan taş,
bir böceğin yuvası mıydı kuytuluğun,
bir yuva kurulur muydu seninle arzda,
sen soğukluğuna rağmen bir cana kucak açabiliyorsun ya
yüreğim sevgiye açılmazsa eğilir başım,
nazarım düşer ayağıma.

ey ayağıma takılan taş,
bilirim yürekleri sevdaya açılanlar, bir şehri seninle müdaafa eder.

ey soluduğum hava.
ey beş cihetten bana hayatı yakın kılan arş,
ey boşluğunda yol alınca içimdeki boşluğu unuttuğum arş,
ölümün arefesinde yaşıyorum arzda,
niyazım dokundu mu sana,
yakınlığını diliyorum sessizliğimle..

ey soluduğum hava.
rengin solmasın soluksuzluğumuzdaki ahvalimiz karşısında.

ey sol tarafım;
her şey seni muhatap bilir kendine, dile gelir.

ey sol tarafım;
sen kime söz eyliyorsun
bir şehrin özetini yazıyorsun şimdilerde
“insan” diyorsun cılız bir sesle,
ve
susuyorsun!

altını çiziyorum usulca;
“insan” diye sayıklıyorum;
“ey insan…
bir âlemsin şu alemde;
farkında mısın!”


Sare Nokta