Evliyânın meşhurlarından Ebû Bekr bin Sa'dân hazretleri her hâlinde şükreder, Allahü teâlâdan gelen derd ve belâlar da, nîmetleri gibi tatlı gelirdi. O bu hâliyle de Resûlullah efendimize tâbi olur, herkese bunu tavsiye ederdi. Buyurdu ki: "Allahü teâlâdan nîmetler ve ihsânlar geldiği zaman şükrettiğin gibi, dert ve belâ hâlinde de şükretmelisin."
Evliyânın meşhurlarından Ebû Bekr Verrâk buyurdu ki: "İyiliği görüp, kıymetini takdir ederek ona karşı saygılı olmak, nîmetin şükrüdür."
Hadis-i şeriflerde şükretmenin, teşekkür etmenin önemi şöyle bildirilmiştir:
"İnsanlara teşekkür etmeyen kimse, Allahü teâlâya şükretmez. Aza şükretmeyen de, çoğa şükretmez. Allahü teâlânın nimetini söylemek şükürdür, hiç bahsetmemek ise nankörlüktür."
"Nimete şükür, o nimetin gitmesine karşı emandır."
"Nimete kavuşunca şükreden, belaya uğrayınca sabreden, haksızlık yapınca af dileyen, zulme uğrayınca bağışlayan, emniyet ve hidayettedir."
"İyiliği anmak şükür, iyiliği gizlemek nankörlüktür."
"Bir nimetle her karşılaşmada şükrünü yenileyene, Allahü teâlâ da, onun her şükrüne karşı yeniden sevap verir. Kim de başına gelen musibeti her hatırlayışta, "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" derse, Allahü teâlâ da her seferinde onun sevabını artırır."
Muhacirler Ensâr-ı kirâma teşekkür hususunda Hazreti Peygamber'e gelip şöyle sordular:
"Ey Allahın Rasûlü! Biz kendilerine geldiğimiz zaman mallarını bizimle paylaşan, hatta bütün ecri elde edecekleri korkusuna bile bizi sevk eden Ensâr?dan daha hayırlısını görmedik. Acaba bu duruma ne ile karşılık verebiliriz?"
Hz. Peygamber de cevaben şöyle buyurdu:
"Onlara her teşekkürünüz, onları her medhü senânız, onların sizlere ikram ettiklerinin karşılığıdır."
Mehmet Oruç