Babam dinî nikahımızı çok önceden yaptırmaya razı olmadı, resmî nikahımızdan hemen sonra davet ettiği bir hocaefendi gelip dinî nikahımızı yaptı. Ancak mehir diye bir şey söylemedi. Babam mehri de konuşsak, deyince hocaefendi, elbette diyerek 'Gelin kızımıza ne kadar mehir vereceksiniz?' diye sordu. Onlar biraz şaşkın şekilde, mehir nikahın şartındansa elbette vermeliyiz, dediler. Hocaefendi açıklama yaptı mehir konusunda.

� Mehir dedi, nikahın şartından değildir. Mehir hiç konuşulmadan da nikah sahih olur. Ancak mehrin konuşulmaması, kızın mehir hakkının yok olmasına sebep olmaz. Nikahtan sonra ne zaman mehrini isterse o zaman kocanın bunu vermesi gerekir. Şu kadar var ki, nikahta konuşulursa konuşulan miktar mehir kesinleşmiş olur, konuşulmamışsa (ekonomik gücü) kendileri gibi olanlar ne miktarda mehir veriyorlarsa o miktar mehir vermek ölçü alınır daha sonra vereceği sırada.

Bu açıklama üzerine elleri yukarıya kaldırarak iki elin parmakları sayısınca altın verme işareti geldi. Böylece on tam altın mehir olarak kesinleşmiş oldu. Ancak düğünde bana altın takılar taktılar. Bu altınlar mehir yerine geçer, ayrıca mehir vermek gerekmez, diyenler çıktı bu defa da. Şayet bana takılan altınlar mehir yerine geçecekse, artık takılan altınlar benim mehrim olarak bana kalıyor, beyime takılan paralar da onun oluyormuş. İşte burada sorumuz şöyle:

� Düğünde kıza takılan takılar oğlanın vermesi gereken mehir borcu yerine geçer mi, böylece söz verilen mehir, takılarla ödenmiş sayılır mı? Aramızda uzayıp giden bu konuyu sona erdirecek cevabınızı hep birlikte saygıyla bekliyoruz...

Cevap: Mehir konusunda H.Karaman hocamızın 2 maddelik az fakat öz bir cevabı vardır. İhtiyaç olan bilginin orada net bir şekilde toplanmış olduğunu görüyoruz. Bazı ilavelerle o iki maddelik bilgiyi arz etmekte fayda mülahaza ediyorum.

Madde 1: "Bir kızla veya kadınla evlenen erkek, peşin olarak ona mehir verebilir; buna muaccel (peşin) mehir denir. Peşin hiçbir şey vermeyip borçlanabilir, buna da müeccel (ertelenmiş) mehir adı verilir. Mehrin bir kısmının peşin, bir kısmının ertelenmiş, borçlanılmış olması da mümkündür. Mehir para ve eşya olabileceği gibi ziynet de olabilir.

Ancak, kıza verilen şeyin (mesela takının) mehir mi, hediye mi olduğunu örf ve âdetler ile karineler (deliller, işaretler, konuşmalar) belli eder!."

Demek ki bu konuda muhitteki örf, âdet, gelenekler geçerli olabilir. Oralarda takılar mehir yerine sayılıyorsa, mehir kabul edilir, sayılmıyorsa mehir borcu ayrıca ödenir.

Uygulamada ise bazı bölgelerde mehir yerine sayılmakta, bazı bölgelerde de böyle bir gelenek görülmemekte, mehir ayrıca ödenmektedir.

Madde 2: " � Baştan yeterli mehir belirlenmemiş olursa sonra "mehr-i misil" ödenir; bu da kızın emsaline verilen ortalama mehir miktarı demektir. Yeterli mehir belirlendikten ve akit (anlaşma) de yapıldıktan sonra kadının onu artırma hakkı yoktur; ama taraflar karşılıklı rıza ile mehri artırabilirler de, azaltabilirler de!."

Bu net açıklamaların ışığında konuya, yuvanın ortak mutluluk ve huzuru açısından da bakılarak denebilir ki:

� Mehir gibi maddi meseleler nikahtan sonra artık fazlaca gündemde tutulmamalıdır. Mademki taraflar anlaşırlarsa mehri artırabilirler de azaltabilirler de. Öyle ise imkan varsa daha fazlasını da vermeli, yoksa daha azına da razı olunmalı, hatta bağışlama bile düşünülmelidir. Çünkü verilen de alınan da artık yabancı birinden değil aile ortaklığının kendi imkan ve ihtiyaçlarındandır.

Yani birlikte aile hayatı başladıktan sonra, 'Sen-ben yok, ikimiz, biz varız!' diye düşünmek de mümkündür.

Ahmed Sahin