1. Daha sahabe zamanında bu tartışıldı. Abdullah b. ömer gibi ısrarla tersini savunan sahabiler varken Hz. Aişe ve İbn Mes'ud matumat ve mekulat konusunda Kur'an'ın son sözü söylediğini söylüyorlardı. İlginç değil mi?

2. Aile Eğitimi Serisi'ne medar olan konuşma 1993 yılında yaptığım bir ribat dersi. Tahrim suresi ise ondan 15 yıl sonra verdiğim bir ders. İkisi arasında geldiğim nokta isimlendirmede "haram" yerine "yasak" noktası. Bu fakiri sevindirdi, vesile de siz oldunuz.

3. Bu meseleyi bu düzlemde tartışmak çözümsüzlüktür. Bir tarafın küsmesi sadece cehaletten değil, cehaletin yanında had bilmezlikten. Şafii'nin sözünü tekrarlıyorum: Cahiller susarsa ihtilaf biter. Bu doğru.

4. Sahabe bu mevzuda hassas olmuş. İhtilafa rağmen hiç biri diğerine küsmemiş. O hassasiyeti rivayet geleneğinde görüyoruz. "Nehe'n-nebi an ekli luhumi'l-humuri'l-ehliyye, ve kullu zi nabin mine'l-vuhuş ve kullu zi atnebin mine'l-vuhuş" (Nebi ehli eşek etini, yırtıcılardan pençelileri, kuşlardan gagalıları yasakladı). Yine "Nehe'nr-Nebi an beyateyni fi beyatin vahidetin" (Nebi bir satış içinde iki satışı yasakladı) gibi hadislere baktığımızda -rivayetin lafız değil mana ile nakledildiğini unutmaksızın- sahabe HARRAME'N-NEBİ (NEBİ HARAM KILDI) değil NEBİ YASAKLADI diyor.

5. Zaten öyle olmasa Dabu'un (sırtlan) yenilmesinin cevazını anlayamazdık. Genel ilkeye aykırı. Sırtlan etçil, hatta leşçil. Ama yeniyor. İmam Şafii El-Umm'de gerekçesini "Arap geleneğinde bu hayvanın eti yendiği için" gibi bir gerekçe açıklıyor ki, gerçekten ilginçtir.

6. Nebi'nin ehli eşek etini yasaklaması, yabani eşeği yasaklamadığı anlamına geliyor. O da zebradır. Eğer Nebi'nin yasağı Kur'an gibi mutlak bir haram olsaydı bunu izah edemezdik. Bazı şarihlerin de isabetle belirttiği gibi Nebi ehli eşeği "insanların hacetini gördüğü için"yasaklıyor. Sonuç şu: Nebi'nin yaptığı "haram koyma" değil, "yasak koyma", illetsiz ve taabbüdi değil, hepsi de illetine mebni yasaklar. Bu durumda şu usul kuralı geçerli olur: İn zale'l-'illet fekad zalel humk, in 'ade'l-Ille fekad 'ade'l-hukm: illet ortadan kalkarsa hüküm de kalkar, illet ortaya çıkarsa hüküm de çıkar.

7. Nebi'nin koyduğu erkeklere altın ve ipek yasağı da asla Kur'an'ın koyduğu cinsten bir HARAM KILMA değildir. Öyle olsaydı Suheyb-i Rumi altın yüzük takar, kendisine itiraz edenlere parmağında altın yüzük ördüğü dört sahabiyi sayar mıydı (Ebu Davud). Yine ipek yasağı da öyle değil. Zira Abdurrahman b. Avf haşerata karşı alerjik olan vücudunu bahane kılarak Rasulullah'tan ipek giyme izni istiyor, o da veriyor. Hatta Halid gerekçesiz giyiyor. Kur'ani haramlarda Rasullullah'ın buna benzer durumlanda asla taviz vermediğini iyi biliyoruz.

8. Konulmuş haram ve yasaklara uyması ve sakınması gereken mübtedi ve mukallitlerin kalkıp Rasulullah'ın haram koyma yetkisi gibi çok çok üst perdeden bir mevzuu tartışmaları yanlış oğlu yanlış oğlu yanlıştır. Sahi bu tartışmanın kendilerine hangi hayrı getirmesini bekliyorlar? Takvalarını artırmış mıdır acaba?

9. Rasulullah'ın beyan etkisinin ne anlama geldiğini Üç Muhammed'de işlediğimiz için geçiyoruz.

Sonuç: Muhkematı bilmeden müteşabihatı tartışanlar, sadece müteşabihatta yanılmazlar, muhkematta da vartaya düşerler.
alıntı ...

hayr ile..