Ölülerimizin sevaplarını arttırmak,yüzlerini nurlandırmak için neler yapabilriz

- Ölünün borcunun ödenmesi: -Dua ve istiğfar: -Sadaka vermek: Sadakanın da ölen kişiye faydası olduğu mevzuunda Ehl-i Sünnet âlimleri ittifak etmişlerdir. Peygamber (s.a.v)'in buna delalet eden hadisleri vardır. İbn Abbas ...



  1. Alt 05-30-2012, 15:54 #1
    (cennet) Mesajlar: 113
    - Ölünün borcunun ödenmesi:
    -Dua ve istiğfar:
    -Sadaka vermek: Sadakanın da ölen kişiye faydası olduğu mevzuunda Ehl-i Sünnet âlimleri ittifak etmişlerdir. Peygamber (s.a.v)'in buna delalet eden hadisleri vardır.
    İbn Abbas (r.a)'ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmaktadır: "Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Annem vefat etti. Ben onun için tasaddukta bulunsam ona faydası olur mu? diye sordu. Peygamberimiz: "Evet" deyince, adam; "Benim bir meyveliğim var. Sizi şâhid kılıyorum, onu annem için tasadduk ediyorum" dedi. Verilen sadaka ister kişinin evladı gibi birinci derecede bir yakını isterse başkaları tarafından verilsin, sadakanın sevabının ölüye ulaşacağında ittifak olduğu bildirilmektedir.
    Sa'd İbn Ubâde hadisinde ise, ölünün arkasından yapılacak sadakanın hangisinin daha efdal olduğu beyan edilmektedir. Sa'd (r.a) şöyle anlatır: "Ey Allah'ın Resulü dedim, annem vefat etti, (onun adına) yapacağım sadakanın hangisi efdaldir?" Peygamber Efendimiz (s.a.v), "su" buyurdular. Bu cevap üzerine Sa'd bir kuyu kazdı ve: "Bu kuyu Sa'd'ın annesi için dedi."
    Bu hadis-i şerif de, ölü adına hayır yapılabileceğini gösteren delillerdendir. Nesâî'nin rivayetinde Sa'd, önce vefat eden annesi adına sadaka verip veremeyeceğini sorar. Cevap müspet olunca hangi sadakanın efdal olduğunu sorar. Bunun üzerine, "su" cevabını alır.
    Nafile olarak sadaka vermek isteyenlerin bütün inananlara (mü'min ve mü'minelere) niyet etmesi en faziletlisidir. Çünkü bunun sevabı onlara ulaşır, kendisinin sevabından da herhangi bir şey eksilmez.
    Sevabı onlara olmak üzere sadaka vermeli. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Sadaka verirken, sevabını müslüman ana-babanızın ruhuna niye hediye etmezsiniz? Hediye ederseniz, verdiğiniz sadakanın sevabı, onların ruhuna gideceği gibi, sevabından hiçbir şey eksilmeden size de yazılır.) [Taberani]
    -Ölenin borcu olan oruçlarının geride kalan akrabaları tarafından tutulması: Üzerinde Ramazana ait kaza orucu bulunduğu halde ölen kimse ile ilgili iki durum söz konusudur:
    Oruç borcu olan kişi oruçlarının kazasını yapma imkanını elde ettikten sonra ölmüşse velisi onun için oruç tutamaz. Yani fakihlerin ekserisine göre, ölünün kazası olan oruçları tutmak vacip değildir. Şafiîlere göre, velisi oruç tutacak olsa, sahih olmaz. Çünkü oruç, halis bir beden ibadetidir. Şeriatın aslı ile farz kılınmıştır. Gerek hayatta, gerekse öldükten sonra bunda vekalet ve niyabet caiz değildir. Bu yönüyle o namaz gibidir. Bir hadis-i şerifte bununla ilgili olarak: "Hiçbir kimse başka bir kimse adına namaz kılamaz, oruç tutamaz. Fakat onun adına her güne karşılık bir müd (ülkelere göre değişen bir ölçek. Iraklılara göre 2 rıtıl sığan ölçek, yani yaklaşık 18 litrelik ölçek) yiyecek fakirlere yedirir." buyurulmuştur.Hanbelilere göre ise, velinin ölü adına oruç tutması mubahtır. Çünkü bu durum, ölünün kurtuluşunu sağlamak bakımından daha ihtiyatlı bir harekettir.
    Bu konuda rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Aişe (r.anhâ) validemiz, Resulullah (s.a.v)'in: "Kim, üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, onun orucunu velisi tutar." buyurduğunu haber vermiştir. Yine Hz. Câbir İbn Abdullah (r.a) da rivayet ettiği bir hadis-i şerifte; bir kadın, Resulullah Efendimize (s.a.v) gelerek, annesinin üzerinde oruç nezri olduğunu ve onu yerine getiremeden öldüğünü haber verir. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v): "Velisi ona bedel oruç tutsun" buyurur.
    Buharî ve Müslim'de zikredilen diğer bir hadis-i şerifte ise, bir kadının üzerinde bir aylık (nezir) oruç borcu olduğu halde vefat ettiği ve çocuğunun Peygamber (s.a.v.)'e gelerek "Ben onun yerine oruç tutsam olur mu?" diye sorduğu Resulullah'ın (s.a.v) da ona: "Annenin üzerinde borç olsaydı onu öder miydin?" diye sorduğu Onun: "Evet" diye cevap vermesi üzerine de: "Allah'ın borcu, ödenmeğe daha layıktır" buyurduğu haber verilmektedir.
    Oruç tutmak, bedenî ibadetlerdendir. Burada oruç ibadeti zikredildiği ve başkalarının tutacağı orucun sevabının ölüye ulaşacağı haber verildiğinden, diğer bedenî ibadetlerde de aynı durumun söz konusu olup olmadığında ihtilaf edilmiştir. Oruç konusunda rivayet edilen hadislerden bazı alimler, farz olan Ramazan orucundan üzerinde borcu olarak ahirete göçmüş olanların oruçlarının bile geride kalanlar tarafından tutulabileceği hükmünü çıkarırlarken, bazıları da sadece nezir orucunu tutabileceğine kail olmuşlardır.
    Ölenin yerine oruç tutma meselesinde Ahmed İbn Hanbel, ölü üzerinde Ramazan, nezir veya keffaret orucu borçları bulunduğu takdirde, velisinin ona bedel tutabileceğini söylemiştir. İmam Mâlik, Şafiî ve Ebu Hanife'ye göre, ölünün velisi, her bir oruç için bir sa' (bin dirhemlik bir hububat ölçeği) arpa veya yarım sa' buğday tasadduk etmelidir.
    Ölen kişi yerine yapılacak hac:
    (Ölmüş ana-babası adına hac edene, hem kendi, hem de ana-babası için hac yapmış sevabı verilir. Ana-babasının ruhuna müjde verilir.) [Dare Kutni]
    -Ölü adına kurban kesmek:
    -Kur'an okuyup sevabını ölüye bağışlamak:
    -Ölen kişinin akrabalarını, arkadaşlarını ziyaret etmek:

    Sadaka-i cariye ne demektir?
    Öldükten sonra da, amel defterimize sevap yazdıran sadakadır. Sadaka-i cariye, cami, çeşme, yol yapmak, ağaç dikmek, faydalı ilmi eser bırakmak gibi insanlara faydası dokunan her çeşit iyi işlerdir. Bir hadis-i şerif meali:
    (İnsan ölünce, üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i cariye, faydalı ilmi eser bırakmak veya ona dua ve istiğfar edecek salih evlat.) [Müslim]
    Herkes cari sadaka olarak cami yaptıramaz, ilmi eser yazamaz. Ama kolayı var. Faydalı bir eserin dağılmasına sebep olmak da, o kitabı yazmak gibi sevap getirir. Bir hadis-i şerif meali:
    (Mümine, öğrenip yaydığı ilmin sevabı, ölümünden sonra da devam eder.) [İbni Mace]
    Faydalı eserden maksat, dinimize dünyamıza faydalı olan her eser buna dahildir. Fıkıh kitabı, tefsir kitabı, ilmihal kitabı, tıp, fizik, kimya kitabı faydalı kitaplardandır. Kasetler, CD’ler, filmler faydalı olmak şartı ile hepsi sadaka-i cariye hükmündedir. Faydalı olmak şartı ile bir radyo, bir televizyon, bir gazete, bir dergi, bir internet sitesi gibi her çeşit yayın, sadaka-i cariyeye dahildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Unutulmuş bir sünnetimi meydana çıkarana yüz şehid sevabı vardır.) [Hakim] (Ya bir farzı veya vacibi meydana çıkarmanın sevabının ne kadar çok olduğu buradan anlaşılmalıdır.)
    Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları, hakiki din kitaplarına uyanlara yüzlerce şehid sevabı verilir. Sünnete yapışmak, sünneti ortaya çıkarmak Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını öğrenmekle olur.
    Bayramlarda, özel günlerde hediye olarak bir kimse, ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından bir kitap, mesela bir İslam Ahlakı kitabı hediye verse, yüz şehid sevabı alır. Çünkü unutulmuş sünnetlerin yanında, farzlar ve vacipler de yayılmış oluyor. Bozuk din kitabı vermek de bunun aksi olup, çok veballi bir iştir, bu sefer işlenen günaha da ortak olmuş olur.
    Sevabını hediye etmeli
    Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
    Sadaka [ve Kur'an-ı kerim okumanın] sevabını önce Peygamberimizin mübarek ruhuna hediye etmeli, sonra ölülerin ruhlarına göndermelidir. Böylece kabul olma ümidi fazla olur. Sevabını bütün müminlerin ruhlarına da hediye etmek iyi olur. Her birine sevabın hepsi ulaşır. Kendi sevabından bir eksilme olmaz.

    Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) rivayet ettiği bir hadis:
    "Kim babasının veya anasının veya bunlardan birisinin kabrini Cuma günü ziyaret ederek orada Yasin Sûresini okursa, Allah kabir sahibini bağışlar."
    İslâm âlimleri, ölünün ruhuna Kur'ân okunduğu zaman peşinden bir dua ile ruhlarına bağışlanmasını tavsiye etmişler, Sahabiler de bu şekilde yapmışlardır. İmam-ı Beyhakî'nin bir rivayetinde, Abdullah bin Ömer'in ölülerin ruhuna Bakara Sûresinden okunabileceğini tavsiye ettiği anlatılmaktadır.
    Bir Fâtiha'nın veya okunan bir Yâsin'in bütün ölülerin ruhuna aynı şekilde hiç eksilmeden ulaşmaktadır.
    "Hem nasıl ki, bir lamba yansa, mukabilindeki binler aynaya, her birine tam bir lâmba olur. Aynen öyle de, Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, her birine tam bir Yâsin-i Şerif düşer.
    Zaten kabirdeki yakınlarımız devamlı surette bizden yardım beklemektedir. Bizden gelecek bir dua, bir Fatiha, bir İhlâsla nefes alabileceklerini bilmektedir. Çünkü kabir o kadar çetin şartlarla iç içedir ki, en küçük bir mânevî yardım dahi onun ruhunu serinletecektir. Bir hadiste Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar:
    "Ölen kimse kabrinin içinde boğulmak üzere olup da imdat isteyen kimse gibidir. Babasından yahut kardeşinden veya dostundan kendisine ulaşacak duayı beklemektedir. Nihayet dua kendisine ulaştığında bu duanın sevabı ona dünya ve dünyada bulunan her şeyden daha kıymetli olur. Muhakkak ki, hayatta olanların ölüler için hediyeleri dua ve istiğfardır."
    Bir başka defa da, Efendimiz (sav) kabristana gidiyor. Mübarek simasında elem izleri beliriyor. Sebebi sorulunca kabirdeki iki kişinin azap görüyor olduklarını; bu azabın büyük bir şeyden değil de, birinin bevl ihtiyacını giderirken temizliğine dikkat etmemesinden ve diğerinin de nemîmede (koğuculukta, söz taşımada) bulunmasından dolayı olduğunu söylüyor. Sonra yaş bir odun parçası alıyor, ikiye ayırıyor. Her kabrin başına birer tane dikiyor. Niye öyle yaptığının sorulması üzerine de "O ağaç parçaları kuruyana kadar kabirdeki o iki kişinin azaplarının hafifletileceğini ümit ettiğini" ifade buyuruyorlar.
    Savaşta,Müşrikler, öyle bir bozguna uğramışlardı ki, ölülerini bile toplayamadan kaçtılar. Peygamber Efendimiz burada, bir insanlık vazifesi olarak, Bedir şehidlerini techiz-i tekfinden sonra, müşrik ölülerini toplatıp bir kör kuyuya gömdürttü.
    Müşrikleri kuyuya doldurduklarında, kafirlerin en melunlarından olan Ümmiyetibni Halef öyle şişmişti ki, cesedi, zırhının içinde öldüğü için, kuyunun ağzından geçmedi. Zırhının içinden çekilip çıkarılınca, bedenin etleri dağıldı. Onu olduğu yerde bıraktılar. Üzerini kum ve taşlarla kapattılar.
    Kuyu ağzına kadar kafir cesetleri ile dolunca, Peygamber Efendimiz kuyunun başına gelerek, şöyle hitapta bulundu: *Ey kuyuya atılanlar! (dedikten sonra içindekilerden bazılarını adıyla ve sanıyla anarak),
    Ey Utbetibni Rebia! Ey Şeybetibni Rebia! Ey Ümmiyetübni Halef! Ey Ebu Cehlibn-i Hişam! (diyerek, birer birer saydıktan sonra);
    Sizler, Peygamberinizin en kötü kavmi ve kabilesi idiniz! Siz Beni yalanladınız! Başkaları ise beni tasdik edip doğruladılar! Siz beni yurdumdan yuvamdan çıkardınız! Başkaları ise bana kucak açtılar! Siz benimle çarpıştınız! Başkaları ise bana yardım ettiler! Siz Rabbinizin size vadetmiş olduğu azabı gerçekleşmiş buldunuz mu? Ben Rabbimin bana vadetmiş olduğu zaferi gerçekleşmiş buldum!* dedi.
    Müslümanlardan bazıları, bu arada Hz.Ömer; *Ya Rasulellah! Sen şu cansız cesetlere, kokmuş laşelere, ne diye seslenir, söz söylersin. Ölülere konuşuyorsun, onlar duyar mı?* deyince.
    Peygamber Efendimiz; Muhammedin varlığı kudret elinde bulunan Allaha yemin ederim ki, benim söylediklerimi siz onlardan daha iyi duyuyor ve işitiyor değilsiniz! Fakat, onlar bana cevap vermeğe kadir olamazlar dedi.

    -Kabirde, dünyadaki gibi olmasa da bir hayat var. Ölenlerimiz yalnızca beden gömleğinden soyunmuşlardır. Ruhları hayattadır, dualarımız kendilerine takdim edilir, kabirlerine gittiğimizi görürler, hayattayken en çok sevdiği insanlar kabirlerine gittiklerinde çok mutlu olurlar,kötülük yaptığımıza üzülür, iyiliklerimize sevinirler. Biz hissetmesek de onlar bizden çok uzakta değillerdir. Onları unutmamak gerekir. Çünkü kabir hayatı salih amel götürmeyenler için çok çetindir. En ufak bir manevi yardıma bile ihtiyaçları olabilir.Unutmayalımki yarın bizlerde o kara toprağın altında olup Fatiha bekleyeceğiz.Biz okuyalım okutalımki bizlerinde arkalarından inşallah okunsun.

    -Kabir Ziyaretinde Okunacak Dualar:
    Kabristana girince önce oradaki meftalarımıza selam verilmeli,
    Es-selamü aleyküm dare kavmin mü’minin ve inna inşaallahü biküm lahikün.
    (Ey müminler yurdunun sakinleri! size selam olsun.inşallah bizde size katılacağız.) denildikten sonra
    3 ihlas 1 Fatiha okuyup oradakilerinim ruhuna hediye edilmelidir.
    Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Bir müminin kabrini ziyaret ederken, Allahümme inni eselüke-bi-hürmeti Muhammed aleyhisselam en la tüazzibe hazelmeyyit denirse, o ölünün azabı kıyamete kadar kaldırılır.) [Etfal-ül müslimin]
    Kabir ziyareti ihmal edilmemelidir.Çok büyük sevabı vardır.Bu konuda Efendimiz (sav)şöyle buyuruyor.”Her müminin kabrini ziyaret edin.Kabir ziyaretinde bir saat geçirmek kabul olunmuş bir hac ve umre sevabına denktir.Her kim kabirde Fatiha,Ayetel Kürsi,Tekasür,İhlas sürelerini ve daha başka ayet ve süreleri okurda ölmüşlerin ruhuna bağışlarsa, Adem a.s dan günümüze kadar bütün ölmüşlerin sayısınca Allah o kimseye derece ihsan buyurur.Süre ve ayetlerden hasıl olna sevapların tamamıda bütün ölmüşlerin ruhuna ulaşır.”
    Ziyarette dua ve Kur’an-ı kerim okumakla meşgul olmalı, uygunsuz söz söylememeli.
    Yasin ve Mülk süreleri okunmalı.


    Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse, Allahü teâlâ, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.) [İbni Ebiddünya]
    (Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret eden kimsenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.) [Tirmizi]
    (Ana-babasının veya birinin kabrini ihlasla ve mağfiret umarak ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu âdet edinenin kabrini de melekler ziyaret eder.) [Hakim]

    Ölmüş ana baba hakkını ödemek için,
    Namazlardan sonra dua edip, sevaplarını onların ruhlarına göndermeli. Sevabı onlara bağışlanmak üzere oruç tutmalı,sadaka verilmeli.

    Sağlıklarında incinmiş iseler, çocuk salih olunca razı olurlar. Onların öğrettikleri iyi şeylerle amel ettiği müddetçe, sevabı onlara da ulaşır.
    Onlardan kötü bir yol edinmiş ise, her yaptığından onlara da günah ve azap gider. Bunun için, onlardan veya onların vasıtası ile öğrendiği kötü şeyleri terk etmeli, kendi kötü amelleri ile, onlara kabirde azap ettirmemelidir.

    Benim kendi görüşüm,sürekli dua,istiğfar,salavatlar getirip ruhlarına bağışlamalıyız.Hayırlı bir iş yaparken onların adına niyet edip o işten gelecek sevabı onların ruhlarına gönderebiliriz.(mesela ben mezarların yanlarından geçerken dua ettiğimde Allahım bu duamdan dolayı bana verceğin sevabı ölen yakınımın adını söylerek ....... kulunun ruhuna hediye eyliyorum sen en güzel şekilde kabul et,hatalarımı kusurlarımı bağışla,en güzel şekilde haberdar eyle diyorum.)
    Herkesin imkanları dahilinde okuttuğumuz mevlütlerde sevapları ölen yakınlarımıza bağışlamak üzere kuran-ı kerim,tülbent,tesbih dağıtabiliriz,arkadaşlarımıza,yakınlarımız a kuran kurslarına kuran hediye edebiliriz.Tabiki sadakada bir sınır yoktur.Dilenen kişilere onların adına para ya da yiyecek verebiliriz.Paranın büyüklüğünün önemi değil niyetimiz önemlidir.
    Çeşme yaptırabiliriz.Yapabileceğimiz şeyler tabiki bitmez.Yeter ki yapmak isteyelim.

    Birçoğumuz bu konularla bir yakınımızı kaybettiğimizde ilgilenmeye başlarız,sevaplarını arttırmak,azap çekmemeleri,rahatta olmaları için elimizden geleninde fazlasını yapmak isteriz.
    Vefat eden yakınlarımız için neler yapabiliriz,sevaplarınını nasıl arttırabiliriz,yüzlerini nasıl nurlandırabiliriz,onları nasıl sevindirebiliriz açıklamaya çalıştım. Bu bilgilerden başka bilgilere sahip,fikirleri olan,yapmış olan arkadaşlar lütfen paylaşsınlar,hepimiz öğrenip yapalım inşallah.

    Alıntıdır.

  2. Alt 05-31-2012, 09:22 #2
    Ziyaretci
    misafir Mesajlar: n/a
    Ölümü hatırlamak, ölüden ibret almak ve ahireti düşünmek için kabir ziyaret etmek sünnettir. Kendisinin de aynı hallere düşeceğini hatırına getirir. Kimseye kötülük düşünmez. İyi bir müslüman olarak yaşamaya çalışır.
    ölmüşlerimizin adına kuran-ı kerimi hatim yapmak,
    70.000 defa kelime-i tevhid okumak.
    Kelime-i tevhid veya tehlil La ilahe illallah demektir. 70 bin kelime-i tehlil okumaya hatm-i tehlil denir.
    Mazher-i Can-ı Canan hazretleri, bir kabrin yanına oturmuştu. (Bu mezarda Cehennem ateşi var. Hadis-i şerifte (Kendisi için veya başka müslüman için 70 bin kelime-i tevhid okuyanın günahları affolur) buyuruluyor. Ruhuna Hatm-i tehlil sevabı bağışlayacağım. İnşallah affolur) buyurdu. Hatm-i tehlilin sevabını bağışladıktan sonra, (Elhamdülillah bu günahkâr kadın, Kelime-i tehlil sayesinde azaptan kurtuldu) buyurdu. (Makamat-ı Mazheriyye)
    Hatm-i tehlilin, ölü diri, herkese faydası vardır. (Mekatib-i şerife)
    mezarlara gidince veya geçerken 11 ihlas okumak.
    (11 ihlâs okuyup, sevabı ölülere gönderilirse, ölü sayısınca ona da sevab verilir.) [İ. Ahlakı]

    alıntıdır.

  3. Alt 06-11-2012, 16:35 #3
    Ziyaretci
    Misafir Mesajlar: n/a
    70.000 TEVHİD OKUYUNCA...
    Şeyh Ebür-rebi, bir keresinde La ilahe illallah sözünden ibaret olan Tevhid kelimesini 70.000 defa söylemişti. Fakat, onun sevabını herhangi bir kimseye bağışlamaya henüz niyet etmemişti.
    Bir gün, bir cemaatle birlikte, sofrada yemek yiyordu. Cemaat arasında kalp gözü açık bir gençte vardı. Genç yemeğe elini uzattığı sırada, aniden feryada başladı. Yemekten elini çekti.
    Ona, Niçin ağlıyorsun? diye soruldu.
    Genç; Şu anda cehennemi ve annemin de cehennemde azapta olduğunu gördüm. Bu sebepten ağlıyorum, dedi.
    Şeyh Ebür-rebi bu sözleri duyunca içinden; Ya Rabbi, biliyorsun ki, ben 70.000 defa Tevhid Kelimesini söylemiştim. O yetmiş bin Tevhid Kelimesinin sevabını, bu gencin annesinin, azaptan kurtulması için ona bağışlıyorum, diye niyet etti.
    Şeyh Ebür-rebi içinden böyle niyet edince, genç birden tebessüm etti, yüzü güldü;
    Ne oldu? diye sorulduğunda, şu cevabı verdi; Annemi görüyorum. Şu anda cehennem ateşinden kurtuldu. Sonra cemaat yemek yemeğe devam ettiler.
    Şeyh Ebür-rebi sofrada bulunanlara şu açıklamayı yaptı: Bu gencin keşfi doğrudur. Eğer 70.000 defa la ilahe illallah denip bir ölünün veya dirinin cehennem ateşinden kurtulması için bağışlanırsa, bunun faydası mutlaka görülür.


    BABANIN KABİR AZABI NASIL KALKTI?
    Büyük Veli İbrahim Gülşenî, bir kabre uğradığında, kabirdeki kişinin azap içinde olduğunu keşfen görmüştü.
    Aradan bir müddet geçtikten sonra, tekrar o kabrin yanından geçti. Kabre tekrar baktığında azabın kaldırılmış olduğuna tanık oldu. Bunun nasıl gerçekleştiğine hayret etti. O sırada kendisine bir sesleniş geldi. Deniyordu ki:
    Bu kabirde yatan kimsenin küçük bir çocuğu vardı. Annesi o çocuğu okumaya gönderdi. Çocuk Allah ismini söylemeyi öğrenince, söylediği Allah ismi hürmetine babasının azabı kaldırıldı...

  4. Alt 06-12-2012, 00:03 #4
    el_feta Mesajlar: 1.168
    nerden bulursunuz böyle uyduruk hikayeleri.

  5. Alt 06-12-2012, 09:35 #5
    Ziyaretci
    Misafir Mesajlar: n/a
    Hikayelerin uyduruk olup olmadığını bilemeyiz ; ama 70.000 kelime-i tevhidin (LAİLAHEİLLALLAH) çok yararlı,faydalı olduğunu düşünüyorum.

    Ameller, işler, tanıdıklara gösterilmektedir.
    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Yaptığınız işler, kabirde olan yakınlarınıza ve tanıdıklarınıza bildirilir. İyi işlerinizi görünce sevinirler. Böyle olmayan işleriniz için, ya Rabbi! Bizi doğru yola kavuşturduğun gibi, bu kardeşimizi de kavuştur. Ondan sonra ruhunu al derler.) [İ.Ahmed, Tirmizi]

    (Yaptığınız işler, mezardaki yakınlarınıza ve tanıdıklarınıza gösterilir. İşleriniz iyi ise, sevinirler. İyi değil ise, ya Rabbi, bunlara iyi işler yapmaları için kalblerine ilham eyle derler.) [Ebu Davud]

    (İnsanların yaptıkları işler, Pazartesi ve Perşembe günleri, Allahü teâlâya arz olunur. Peygamberlere, Evliyaya ve ana-babaya Cuma günleri gösterilir. İyi işleri görünce sevinirler. Yüzlerinin parlaklığı artar. Allah’tan korkunuz! Ölülerinizi incitmeyiniz!) [Tirmizi]

    (Mezardaki kardeşleriniz için Allahü teâlâdan korkunuz! Yaptığınız işler, onlara gösterilir.) [Tirmizi, İbni Ebiddünya, Beyheki]

    İnsanların yaptığı işler, mezardaki tanımadıkları ölülere de bildirilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Yaptığınız işler, ölülere bildirilir. İyi işlerinizi görünce sevinirler. Kötü işlerinizi görünce üzülürler.) [İbni Ebiddünya]

    Vehhabi kitabının (Allame) ismini verdiği ve yazılarını kendilerine senet olarak kullandığı ibni Kayyımı Cevziyye, Kitab-ür-ruh kitabında, İbni Ebiddünya’dan, o da Sadaka bin Süleyman Caferi’den bildiriyor ki, bir kötü huyum vardı. Babamın ölümünden sonra, pişman oldum. Bu taşkınlıklarımdan vaz geçtim. Bir aralık bir kabahat yaptım. Babamı rüyada gördüm. Ey oğlum! Senin güzel işlerinle kabrimde rahat ediyordum. Yaptığın işler bize gösteriliyor. İşlerin salihlerin amellerine benziyor. Fakat, son yaptığından dolayı çok üzüldüm, utandım. Yanımdaki mevtalar arasında beni utandırma, dedi. Bu haber, yabancı mevtaların da, dünyadaki işleri anladıklarını gösteriyor. Çünkü, çocuğun işleri babasına gösterildiği zaman, babası oğluna, beni yanımdaki ölülere utandırma demektedir. Yabancı ölüler, çocuğun işlerinin babasına gösterildiğini anlamasalardı, babası rüyada böyle söylemezdi. Hadis-i şerifte de, tanıdığı bütün ölülere dünyadaki işlerin gösterildiğini yukarıda bildirmiştik.

    Demek ki amellerimiz ölülerimize gösteriliyor; kelime-i tevhidimizdende Allah dememizden de fayda bulmaları mümkündür.

  6. Alt 06-12-2012, 23:43 #6
    el_feta Mesajlar: 1.168
    Hikayelerin uyduruk olduğunu bilebiliriz.
    İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır. Öyle postalama sevap olmaz.
    sadaka-i cariye olur, hayırlı evlat olur ayrı..
    Yoksa şunu okudum, bundan hasıl olan sevabı paket yaptım, öteki tarafa yolluyorum, diye bir şeyi siz Allah resulünden, sahabesinden gördünüz duydunuz mu hiç?
    hasılı sapla saman karışmış..

  7. Alt 06-13-2012, 09:51 #7
    Ziyaretci
    Misafir Mesajlar: n/a
    Evlatlardan, başka kimselerin okuduğu kuran dua,verdiği sadaka fayda etmez mi diye düşünüyorsunuz?

  8. Alt 06-13-2012, 23:56 #8
    el_feta Mesajlar: 1.168
    olur ya da olmaz.. olacağına dair hiçbir hüccet elimizde yok.. ama olmayacağına dair var.. amel yeri bu dünyadır, cennet burada kazanılır, rıza-i ilahi burada kazanılır. bunu bilirim..

  9. Alt 06-14-2012, 09:50 #9
    Ziyaretci
    ziyaretçi Mesajlar: n/a
    Herkesin kendi görüşü,sizin görüşünüze de saygı duyarım; ama ben size katılmıyorum.

    "Bir kimse mezarlıktan gecerken 11 ihlas okur ve oradakilerin ruhuna bağışlarsa kendisine oradaki ölüler adedince sevap verilir"(hadis-i şerif) Kabir ziyareti ihmal edilmemelidir.Çok büyük sevabı vardır.Bu konuda Efendimiz (sav)şöyle buyuruyor.”Her müminin kabrini ziyaret edin.Kabir ziyaretinde bir saat geçirmek kabul olunmuş bir hac ve umre sevabına denktir.Her kim kabirde Fatiha,Ayetel Kürsi,Tekasür,İhlas sürelerini ve daha başka ayet ve süreleri okurda ölmüşlerin ruhuna bağışlarsa, Adem a.s dan günümüze kadar bütün ölmüşlerin sayısınca Allah o kimseye derece ihsan buyurur.Süre ve ayetlerden hasıl olna sevapların tamamıda bütün ölmüşlerin ruhuna ulaşır.”

    Evlatlardan başka hiçkimsenin duasının faydası olmasa niye hiç tanımadığımız kişilerin mezarlıklarından geçerken ihlas okuyalım,niye Peygamber Efendimiz(sav) her müminin kabrini ziyaret edin diye buyurmuş.

    Tabi ki insan kendi adına hayattayken iyi ameller kazanmalı, çok kötü biri ibadetlerini yerine getirmeyen bir kul vefat edince geride kalanların dualarının onu cennete götürüp götürmeyeceğini,fayda verip vermyeceğini sadece ALLAH bilir,biz Allah'tan sevabını umarak niyet ederek okumalıyız.

  10. Alt 06-15-2012, 12:10 #10
    el_feta Mesajlar: 1.168
    Bu konuyu ispatlayacak bir yığın hadis ya da rivayet bulabilirsiniz. Size bu rivayetlerin tutarlılığını anlamanız için sormuştum, siz Allah Resulü nün mesela uhud şehidi hamza as için, sahabesi ile toplanıp kuran okuyup hasıl olan sevabı amcasına yolladığını duydunuz ya da okudunuz mu hiç?
    O mezar başında kuran okumak, kabre gitmenin esprilerinin bunlar olduğunu düşünmüyorum

    Henna bunu beğendi.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.