Bizim anlayabildiğimiz kadarıyla İslam’da elbisenin ismi ve resmi mühim değildir. Mühim olan vasfıdır. Yani, el yüz dışındaki bütün bedeni örtüyor mu, vücut hatlarını belli etmeyecek genişlik ve uzunlukta bedeni kaplıyor mu? Aranan vasıf budur.

Bir elbise böyle ise, yani eşarp saçın telini dahi göstermiyor, manto vücudun hatlarını dahi gizliyor, kalın çoraplar diz üstlerine kadar çıkıp teni kapatıyorsa farz olan giyim hasıl olmuştur. Siz bunun adına ne derseniz deyin.

İşte bu giyim bir (fetva) gereğidir. Yani mecburi olan kısımdır.

Ayrıca bu giyimin üzerine bir de çarşaf ilave eden olursa, elbette bu da bir (takva) gereğidir, tebrike şayan bir titizliktir. Kendini bütünüyle gizlemektir.
Ne var ki (fetva) mecburi, (takva) ihtiyari olduğundan çarşafa herkesi zorlamamız mümkün değildir. İlgi duyanlar, gönülden alaka hissedenler tercih eder, istemeyenlere ısrar olunmaz. Zira takvasını zorlamak, bazan fetvasını da kayba sebeb oluyor, başka mahzurlar da tevlid edebiliyor.
Hem fetva gereği olan giyime herkes alaka duyabilir. Ama, henüz fetvayı göze alamayanlara takvayı gösterecek olursak büsbütün zorlanır, iyice alakasızlığa sebeb olabilir.

Demek ki, geniş bir eşarp, vücud hatlarını belli etmeyecek bolluk ve uzunlukta bir manto, yahut pardesü, kalınca çorap, topukları kapalı ayakkabı, (fetva) gereği olan bir tesettürü temin etmektedir. Bunu hemen herkes benimseyip tatbik edebilir. Bunun yanında ayrıca çarşafa da alaka duyup ilave etmek, bir takva gereği olduğundan itirazı mümkün olmayan yüce bir fazilettir. Ancak ısrarla değil, sevdirmekle, içinden ilgi duymakla hasıl olacak bir tercihtir bu.
En iyi, iyinin de icrasına mani oluyor bazan. O takdirde pişmanlık zuhur ediyor, keşke sadece iyiyi yapsaydık da, en iyiyi sonraya bıraksaydık denebiliyor.

Ayrıca bugün muhafazakar giyimi sevdirmek zorunda olduğumuz da bir vakıadır. Çarşaf gibi nihai noktaya herkes talip olamaz. Ancak güzel bir manto, yahut zarif bir pardesü, geniş ve zarif baş örtüsü, kalın ve sağlam bir çorap, hemen her hanımefendinin dikkatini çekip alaka duymasına sebeb olabilir. Giyenler bunun içinde çevrenin baskısına maruz kalmayacakları gibi, görenlerin de imrenme ve gıbtalarına sebeb olabilir. Böylece muhafazakar giyimin lehte bir örneği verilmiş olunur, aleyhte bir manzara bahismevzu olmaz. Nasibi olanların da böyle bir giyim içinde olmanın huzur ve saadet getireceğine aklı keser. Tercih ettiği bu fetva gereğinde huzur bulduktan sonra, takva gereği düşünülebilir, içinden duyacağı alakayla tekamül bahismevzu olabilir.

Şurası bir gerçektir ki, bugün kim gibi giyinip, kim gibi yaşayacağını bilemez hale gelmiş mütereddid ve mütehayyirler pek çoktur. Onlara güzel örnek olmak, beğenecekleri bir giyim içinde görünmek, İslam’ın emrini tatbik edebilecekleri hissini vermek çok mühim bir hizmet ve irşadi bir fazilettir. Yani muhafazakar giyimli bir hanımefendi böyle mütereddid ve mütehayyirlere birer vaiz ve mürşiddirler. Sevimli giyimleriyle onlara örnek oluyor, ikaz ve tembihte bulunmuş oluyorlar. Nasibi olanlar bu makul ve mantıki giyimden nasiblerini alır, duymaları gereken alakayı hissedebilirler. Yeter ki muhafazakar giyimli hanımefendilerimiz örnekliklerini güzelce yapsınlar, giyimi çirkin ve kötü göstermekten uzak bir temizlik ve zarafette bulunsunlar.

Peygamberimizin hadisinden aldığımız şu ölçü tesettürlü hanımlarımıza pek güzel ikaz ve irşadda bulunmaktadır:

— İyi giyimin örneğini verip yayılmasına sebeb olan hanımlar sebeb olduklarının sevabına layık olmaktalar. Kötü giyimin örneğini verip yayılmasına sebeb olan hanımlar da kötü giyimin vebaline maruz kalmaktalar.

Demek ki, asıl mes’ele, iyi giyim örneği verip, sevaba layık olmak; kötü giyimin örneğine bürünüp de günaha sebeb olmaktan uzak kalmaktır.