Çocuklarımızı canımız gibi itinayla büyütürüz. Geleceğini hazırlamak için yemez yediririz. Onların yüzünde ki bir gülücük için neler vermeyiz ki. Rabbimin yarattığı en sevimli varlıklar, canımızdan bir parça onlar. Eğitimleri bizler için çok önemlidir. Vatanımıza ve milletimize hayırlı bir evlat olması için uğraşır anne, baba olarak didiniriz.

Türkiyemiz de 2ooo yılından sonra yapılan göçler, gece konduların çoğalması ve ailelerin çok çocukla büyük şehirlere yerleşmesi, çocuklarımız için olumsuzluklar doğurmuştur. Büyük şehirler de geçim zorluğu, çocukların erken hayata atılmasına nedendir. Aileler ufak yaşta çocuklarını bir işe yerleştirip, çocukları eğitimden uzak tutmuştur. Çoğu çocuk para kazanmaya başladıktan sonra aile baskısından kendini sokaklara atmıştır.
Bir müddet sonra gruplar halinde yaşamaya, bir zaman sonra da madde bağımlısı haline gelmiştir.

Sokaklarda beş yüz binin üstünde sokak çocuğu olduğu tespit edilmiştir. Bazen görüyorum ana caddelerde ölüme meydan okurcasına arabaların camlarını silmek için yarıştalar. Bazen de trene bedava binebilmek için koşturup duruyorlar. Ya trenden sarkanlar, dışında gidenler gözlerimizin önünde bir felaketi simgeliyor. Geçenlerde trene yedi tane sokak çocuğu bindi. Yaşları 10-13 arasındaydı. İçlerinde bir de küçük, temiz yüzlü bir çocuk vardı. Yanına yaklaşıp ismini sordum. Çekinerek yüzüme baktı. Ahmet dedi. Peki kaç yaşındasın dediğimde ne yapacaksın diye bilmiş bilmiş cevap verdi. Sonra sekiz dedi. Annen baban yok mu çocuğum senin? Var tabi. Peki kaç kardeşsin altı dedi. Nereye gidiyorsun dediğimde abilerle bir çocuğu döveceğiz diye cevap verdi. Ben bunun yanlış olduğunu söylediğimde ise çocuğun kafasına öyle işlenmiş ki döveceğiz dedi. Sen ailenle mi kalıyorsun dediğimde. Yok abilerle kalıyorum dedi.
Düşünün artık küçücük yaşta zorbalığa alışan bir çocuk yarınında neler yapmaz ki.

Çoğu çocuk babalarından yediği sopalarla büyümeye çalışırken sonunda evden kaçıyor. Bir de özgürlüğe alıştığında işte karşımıza sokak çocuğu olarak çıkıyor. Kimisi bir şeyler satarak geçinmeye çalışıyor. Bir de sattıkları şeylerden alanların altı ay gibi hapis cezası var. Bazı çocuklarda annelerinin doğumdan sonra sokağa bıraktıkları çocuklar. Çocuk Esirgeme Kurumları tarafından aile sevgisini tatmadan büyüyorlar.
On sekiz yaşından sonra sokağa bırakılıyor. İş imkanlarının yokluğu, hayat pahalılığı böylelerini kapkaça ve bir sürü suça teşvik ediyor. Sosyal yaşamdan kopmuş olarak büyüdükleri gibi bir de çocuk hapishanelerinde daha da kin ve nefretle büyüyorlar.

Bu çocukları topluma kazandırmak için neler yapmalıyız diye düşünürüm hep. Örf adetlerimizle büyümemiş ve aile terbiyesi almamış çocuklarla baş edebilirmiyiz acaba? Yeri geldiğinde bizlerin yetiştirdiği çocuklar bile laf dinlemezken. Çok zor gerçekten. Ama tek inandığım devletimizin bir çözüm bulması. Çocuklarımız yarının büyükleri,
vatanımızı milletimizi koruyacak askerlerimiz. Bir yol bulunmalı ve topluma kazandırılmalı.