1789 FRANSIZ İHTİLÂLİ, Hıristiyan dini adına Papazların kurduğu, yaklaşık 1700 yıllık bir nüfuzun kırıldığı ve bütün ilmî çalışmaların materyalist felsefe üzerine oturtulduğu bir düşünce devrimidir. Bu tarihten sonra, dünyadaki ilmî çalışmalar sadece yaratılış düşüncesinden soyutlanmakla kalmamış, her şey, ateizmi esas alan bir yaklaşımla takdim edilmiştir. Bu düşünce sistemi âdeta bütün dünyada tek merkezden idare edilir bir şekilde, oldukça plânlı bir tarzda yürütülmüş, her şeyin varlığı tesadüf ve tabiatla açıklanır hale gelmiştir.

Evrim Teorisi olarak öne sürülen bu yaklaşım, giderek kanun şekline dönüşmüş, sonuçta bu Evrim Teorisi, aleyhinde konuşulup yazılamayan bir tabu haline dönüştürülmüştür.

Böyle bir teorinin tabu haline getirilmesinin pek çok sebepleri vardır. Her idari sistem ve düşünce tarzı, bunu kendine göre yorumlayarak, bu teoriyi kendi ilmi platformundan çıkararak ideolojisine âlet etmiştir.

On sekizinci ve on dokuzuncu yüz yıllarda Avrupa ülkeleri, Doğu milletlerini ve Amerika yerlilerini köleleştirmekte ve ortadan kaldırmakta bu teorinin öngördüğü; hayatın bir mücadeleden ibaret olduğu, güçlü olanların yaşayıp, zayıf olanların hayat sahnesinden elendiği prensibini esas almışlardır. İkinci Dünya Harbi'ne mesnet teşkil eden yaklaşımlardan birisi olan üstün ırk kavramı da bir bakıma bu düşüncenin eseridir.

1917 Rusya Bolşevik İhtilali de dinsizliği devlet ideolojisi olarak benimsemiş ve bu teorinin öngördüğü; her şeyin tesadüf ve tabiatın eseri olduğu, bir Yaratıcı'nın bulunmadığı şeklindeki yaklaşımı, kendi ideolojisi ile bire bir örtüştüğü için, bütün dünyada bu Evrim Teorisinin aleyhinde konuşulamaz bir tabu haline gelmesine sebep olmuştur.

Başta kendi ülkesi ve peykleri olmak üzere, bütün dünyada dinsiz bir topluluk yetiştirmek isteyen Rusya, bu sistemini bir asır da devam ettirememiştir. Ateizme dayalı Rus rejimi, 1990’lı yıllarda yıkılarak, dinsiz bir milletin yaşayamayacağını göstermiştir.

Gerçi şimdi, Rusya ve peykleri yıkılmıştır. Ateizmin ülke olarak açıktan savunucusu yok denecek kadar azdır. Ancak, gençleri inançsız ve kendisine ve toplumuna düşman yapmanın en kolay yolu, bu teorinin öngördüğü ateizmin bilim adına takdiminde yattığını bilen ve dünyaya kültür ve düşünce yönünden hakim olmak isteyen bazı çevreler, bu teoriye sahip çıkmakta ve onun tabulaştırdmış pozisyonunun devamı için gayret göstermektedirler.

Dolayısıyla bu teorinin aleyhinde görüş bildiren, ya da bu teoriyi tenkit edenler, hangi ülkede olursa olsun, önü kesilmekte, toplumdan dışlanmakta, her türlü yetki ve makam elinden alınmakta, bir şekilde aleyhinde kampanya başlatılarak toplumdan soyutlanmaktadır. Bu bakımdan, Amerika Birleşik Devletleri de dahil, dini dergi ve mecmuların çoğu, insanın hayvan soyundan tesadüfen ortaya çıktığına inanan bu teori taraftarlarının elindedir. Hal böyle olunca, işin içinde olmayan bir kimse, bu teorinin bütün görüşlerinin ilmî olarak ispatlandığını bilmekte ve materyalist felsefeye dayalı bu teoriyi bir kanun olarak algılamaktadır.
Amerika ve Türkiye'de bu teorinin karşıt görüşlerinin de dile getirilmeye çalışıldığı süre çok uzun değildir. Özellikle 1980li yıllardan itibaren bu teori hakkında kritikler yapılmaya ve farklı görüşler dillendirilmeye başlanmıştır. Avrupa ülkelerindeki üniversitelerde, Evrim teorisinin farklı yaklaşımlarına dahi tahammül edilememektedir.

Prof. Dr. Âdem Tatlı