Derdi bal olanın, sabrı dağ olmalı
“Derdi bal olanın, sabrı dağ olmalı”



Sen sadece bal yapmayacaksın ki, ey kovan

hasretiyle yanarken bile güzellikleri gönül

havanında dövüp, akıllara durgunluk verici

mahsule çevirmesini bilen arı

Sen peteğine kâinatı sığdırıp, kanatlarında arşı

taşımanın örneğini verecek, konduğun her çiçeğin

lisanını çözmeye çalışacaksın

Çiçeklerin narin yapraklarına buseler kondururken

onlara sevgi sıcaklığını kana kana tattıracak,

köklerin kara topraktan emdiği suyu, havadan bir

nefes, güneşten bir yudum alarak, o güzel kokuya,

o muhteşem renge ve o tarifsiz tada dönüştüren

nebatın özünde, Yaratan’ın gücünü bulup tefekküre

dalacaksın

Tefekkürü, zerrede Allah’ı bulma, görme, tanıma ve

kavrama sanatı olarak göreceksin

‘Çözümü varsa ben çözer, yolu varsa ben bulurum’

diyeceksin Ne yolunun üstündeki engelleri

kaldırmakta basiretsiz gördüğün dünü suçlayacak,

ne de, ‘Yeter artık gerisini de benden sonra gelen

yapsın!’ kolaycılığına kaçacaksın

Çünkü sen ideal dava eri olmanın üstün vasıflarını

üzerinde taşıyorsun ve yüklendiğin bu mukaddes

yük,
Her durduğunda sırtında şaklayan bir kamçı,

Her adımında sana bu yükü yükleyenin sevgisini

katre katre sunan bir kâse,

Her yorgunlukta seni teselli eden efsunlu bir

dokunuş olacak

Yolunun üstüne her zaman, usaresi bol çiçekler

çıkmayacak tabi Nice kuru dikenlerden bir zerre

bal almak için gezecek, yüzün gözün tırmıklar

içinde dönecek, ama ‘Eyyüp sabrından’ bir nebze

sergilemenin heyecanını, lezzetini yaşayacak,

yüzündeki her çiziği, gayretinin silinmez şahidi

olarak şerefle taşıyacaksın Üzülme, gün gelip, sana

balın zerresini vermemekte direnen nebat,

bahtsızlığına yanacak

İşin zor, yükün ağır, fakat bu, imkânsızı lûgatinden

silenler için mühim değil Her güzel iş için kollarını

sıvadığında, bir hain el, göz kapaklarına kilolarca

ağırlıktaki uykuyu asacak

Üst kirpik, alt kirpikle yıllardır hasret çeken sevdalılar gibi buluşacak

Birbirinden ayrılmamak için sarılacak

Yüklendiğin misyonun büyüklüğünü düşünerek,

kirpiklerini birbirinden ayırmaya, göz bebeğine,

vazifenin üstünde çalışabilecek bir aralık açmaya

gayret edecek ve mutlaka başaracaksın

Gecelerin ilerleyen vakitlerinin derin karanlığını

aydınlığa çeviremeyen hiçbir gayret başarıya imza

atamaz Çilesinin doruğuna çıkmadığın hiçbir

davadan netice bekleme, zîrâ Rabbim, ızdırabını

yaşamadığın, külfetini çekmediğin nimeti nasip

etmez
Korkma, yanına vardığın, üstüne konduğun ve

çiçeklerine buse kondurduğun hiçbir bitki senden

incinmeyecek Sen, misafiri eli boş çevirmemek

adına sana kucağını açan her bitkinin çoğalmasına,

gümrahlaşmasına vesile olacaksın Sana damla

veren, senden derya kazanacak

Her ne kadar yaptığın baldan, usaresini aldığın

çiçekler değil, başkaları istifade edecek ise de, sen

de çiçeklerin seni tanımasına ve çoğalmalarına

vesile olacaksın

Ucuz kahramanlıklara asla iltifat etmeyecek,

gün gelip ejderhaların üstüne yürüyecek,

gün gelip yaban arılarının uzağından sıvışacaksın

Sana, camiana, misyonuna zararı olan hiçbir zevkin

içinde olmayacak, tûl-ı emelle dolmayacaksın

Ve bu sabrının karşılığında, kara bir kovanın

içinde, hesap makinesiz, metresiz, cetvelsiz,

gönyesiz, iletkisiz, logaritmasız, türevsiz,

integralsiz, hep birbirinin aynı mükemmel

altıgenlerinle akıllara durgunluk veren bir eser

ortaya koymanın huzuruyla ödüllendirileceksin

Sadece şekille mi? Hayır, lezzet üretmek üzere

kurulan fabrikaları kıskandıran bir tatla, kokuyla,

kıvamla, besin değeri ve kalori özelliğiyle dilleri

susturacak, başları döndüreceksin

Ve herkes anlayacak ki; arı sabrı olmadan bal

yapılamaz

Ve yine herkes anlayacak ki;

derdi bal olanın, sabrı dağ olacak...



Ahmet Mahir Pekşen