Bir ihtiyar, bir gençten bir akçanın dörtte birini is*temiş, o da vermişti. Günün birinde, o genç bir cürüm sebebiyle yakalan*dı, padişahın huzuruna çıkardılar. Padişah, onun idamı*nı emretti. Genci aldılar ve götürdüler. Bu gencin iyiliğini gören ihtiyar oradan geçiyordu. Genci o hâlde görünce, vaktiyle yapmış olduğu iyiliği düşündü, ona acıdı, yüreği yandı. Gencin kurtulmasına bir çare düşündü. Elini eline vurdu:

“–Eyvah! Güzel huy*lu, mübarek padişahımız vefat etti. O gitti, dünya boş kaldı!..” diye haykırdı, ağladı, inledi.

Oradaki bütün insanlar, ihtiyarın sözünü işitince feryat ve figan ettiler. Herkes ıstırap içinde dövün*meğe başladı. Hepsi, padişahın sa*rayına, tahtına kadar koştular. Baktılar ki, padişah sağ*dır, tahtında oturuyor. Bu esnada genç kaç*mış, ihtiyar kalmıştı.

Haberin yalan çıkması üzerine saray adamları, ihti*yarı yakaladılar; padişahın huzuruna götürdüler, tah*tın dibine koydular.
Padişah celâlli bir şekilde:

“–Benim gibi ah*lâkı temiz, adâleti ve ahâlisini seven bir padişahın ölümünü neden arzu ettin, söyle?” diye sordu.
Cesur ihtiyar kemal-i fesâhatle:

“–Hükmün cihana yürüsün!..” diye duâdan sonra:

“–Padişah öldü, dememle pa*dişahım ölmedi. Fakat bu sözle bir can kurtuldu!” dedi ve hikâyeyi anlattı.

Padişah hikâyeden memnun oldu, ihtiyarı affetti.
Gence birisi sordu:

“–Yahu, ne yaptın ki, ölümden kurtuldun?”

Kurtulan genç eğildi, soran kimsenin kulağına;

“–Bir akçenin dörtte biriyle kurtuldum.” dedi.

* * *

Allâh’ın kulları*na iyilik eriştiren bir kimse, iki cihanda iyilik görür.
Bir deveci oğluna bak ne dedi:

“–Oğlum! Azığını iyi kimselerle birlikte ye. Çünkü iyiler, arkadaşsız yemek yemezler!..”

Yere tohum ekenler, zamanı gelince meyvesinden istifâde için ekerler.
Koca bir belâyı bir arpa defeder. Peygamber Efendimiz:

“Sadaka belâyı defeder.” buyurmuştur.