Prof. Dr. Nevzat Tarhan yaşanmış ibretlik iki tarihi olayı hatırlatarak, Küresel narsisizmi besleyen Amerikan ahlakçılarını akıllarını başlarına almaya çağırdı



Bugün size iki olay aktaracağım. 13 yıl arayla Temmuz ayında yaşanmış iki olay...

Birincisi Bosna Hersek’te yaşandı. 11 Temmuz Bosna’nın acı günüydü. 13 yıl önce Serebrenista’da 6 bin erkek sivil kurşuna dizilmişti. Olayın meydana gelişinde silahları teslim alan ve BM adına güvence veren Hollanda askerlerinin büyük hatası vardı. Aslında hata değil bencilliklerinin rolü vardı. 14 rehin Hollandalı askeri kurtarmak adına 6000 sivili Sırplara teslim ettiler. Bosnalı Müslümanlar Almanlara ve Hollandalılara çok güveniyorlardı. Hatta Türklerden çok batılılara güvenenler vardı. Hollanda savaş ahlakı 14 kendi askeri için 6000 Boşnak’ı feda edebildi.

Diğer olay yine 1 Temmuz günü ABD İstanbul Başkonsolosluğu önündeki silahlı saldırı idi. Altı kişinin öldüğü saldırıda üç polis memurunu kaybettik. Üç saldırganı öldüren ve yaralı olarak kurtulan polis memuru Osman Dağlı çok üzüntülüydü. İhanete uğradığını düşünüyordu. ABD İstanbul konsolosunun görüşme teklifini reddetti. Gönderdiği çiçekleri çöpe attırdı ve Konsolosun telefonuna da çıkmadı. Diplomasi dilinde bu davranış çok şiddetli bir protestodur. Dağlının gerekçesi neydi? “Dün bize yardım etmediler, biz çatışırken kapıları kilitlediler. Yardım istedim bana yardım etmediler. Ambulans istedik çağırmadılar. Eğer ABD’li güvenlik görevlileri bize yardım etselerdi arkadaşlarım şu anda hayatta olabilirlerdi.” diyor polis memuru Osman Dağlı.

ABD’nin Ankara Büyükelçiliği sözcüsü Kathy Schallow resmi açıklamada ABD’li güvenlikçilerin içeri kaçmasını şöyle savundu: “Standart prosedür gereği binanın güvenliğini sağlamız gerekiyordu.”

Batı ahlakının iki örneğini gördük. Onların yerine biz olsaydık bize emanet edilmiş veya bizim için savaşan insanları satmazdık. Osmanlı askeri de satmazdı, Cumhuriyet askeri de satmazdı.

ABD’nin Irak halkının sevgi ve güvenini kazanamamasının hatta halen Irak’taki ABD’lilerin korku içinde yaşamalarının ve halkın nefretinin psikososyal nedeni budur herhalde.

Geçtiğimiz yıllarda New York’da bir üniversitede Adli Psikiyatri Birimi psikiyatrinin kötülüğü tanıma yeteneğini ölçmek için ‘Ahlaka aykırılık ölçeği’ geliştirdiklerini duyurmuştu.

‘Ahlaka Aykırılık Ölçeği’ne Amerikalıların çok ihtiyacı var. Irak’ta cezaevlerinde ahlaksız görüntüler halen hafızalarımızda. Amerikalılar imajlarını bu derece kirlettiklerinin farkındalar mı acaba? Yoksa gerekçeyi kendi dışlarında bir nedene mi bağlıyorlar?

Profesör Yavuz Önal hocamızın anlattığı bir örnek Osmanlıların büyüklüğünü göstermesi bakımından ilginçti. Yavuz Hocamıza Japon meslektaşı soruyor. “Çinliler bizden nefret ediyor. İşgal ettiğimiz dönemde bizden nefret ettiler. Osmanlılar ne yaptılar da halen Osmanlı Coğrafyası sizi seviyor?”

Osmanlıların ‘Yönetim Ahlakı’nı bilenler sadece şu örnekle cevabını alırlar. Kanuni döneminde Kuzey Endonezya Ace müslümanları işgale uğruyor. Osmanlılardan yardım istiyorlar. Osmanlı gemileri güvenliği sağlıyor ve dönüyor. İşte o tarihten itibaren Osmanlı sevgisi genetik miras gibi bugüne geliyor. Karşılıksız yardım, insanlık ve din kardeşliği ahlakı oralarda ayyıldızımızın yaşamasını sağladı.

Sadece kendi menfaatini düşünen, ilkesiz, bencil, büyüklenmeci ‘Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölsün bana ne, benim vatandaşımın güvenliği olduktan sonra başkasının güvenliği beni ilgilendirmez.’ diyen ‘Amerikan Ahlakı’na yazıklar olsun. ABD Romalıların son dönemine benziyor akıbeti de böyle giderse benzeyecek.

Küresel narsisizmi besleyen Amerikan ahlakçıları akıllarını başlarına almazlarsa küresel ahlakı bozacaklar ve dünyayı yaşanılmaz kılacaklardır.
ntarhan@gmail.com