Bedîuzzaman hazretleri ‘üveysi’ olarak yaşamıştır..

Bedîuzzaman hazretleri ‘üveysi’ olarak yaşamıştır. Onun gerçek şakirdleri de bilerek veya bilmeyerek ‘üveysî-meşreb’ midirler? Bedîuzzaman’ın ‘üveysîliği’ meselesine geçmeden önce üveysîliğin ne olduğunu söyleyelim: ‘Üveysîlik bir mürşidden görüşmeden manevi yolla; rüya ...


  1. Alt 08-19-2008, 16:44 #1
    beyza Mesajlar: 2.053
    Bedîuzzaman hazretleri ‘üveysi’ olarak yaşamıştır. Onun gerçek şakirdleri de bilerek veya bilmeyerek ‘üveysî-meşreb’ midirler?

    Bedîuzzaman’ın ‘üveysîliği’ meselesine geçmeden önce üveysîliğin ne olduğunu söyleyelim:

    ‘Üveysîlik bir mürşidden görüşmeden manevi yolla; rüya tarikıyla feyzalmaktır.’

    Hz. Peygamber devrine yetiştiği halde O’nunla görüşme şerefine eremediği için sahâbî unvanını alamayan Üveys Karenî’ye nisbetle ortaya çıkmış bir kavramdır.

    Daha sonra mürşidini görmeden manevi yolla feyzalanlara bu zâtın adına nisbetle ‘üveysî’ denmiştir.

    Bedîuzzman’ın hangi mürşidle manevi yolla görüşüp bu unvânı aldığı bilemiyorum.

    Ancak kendisinin tasavvuf ve tarikata uzak olmadığı hatta bazı şeyhlerden tarikat dersi aldığı bilinmaktedir.

    Meselâ yaşadığı devirde ‘mecli-i meşâyıh’ reisliği yapmış M.Es’ad Erbilî onun intisâb ettiği kişilerdendir.

    Üveysîlik kavramının özel anlamı dikkate alındığında bütün Risâle-i nur şâkirdlerini üveysî saymak mümkün değildir.

    tasavvuf.altinoluk.com

  2. Alt 08-19-2008, 17:15 #2
    xyzt Mesajlar: 384
    .............. Ben tahmin ediyorum ki, eğer Şeyh Abdülkadir Geylânî (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) ve İmam-ı Rabbânî (r.a.) gibi zatlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini, iman hakikatlarının ve islamın kaidelerinin takviyesine sarf edeceklerdi. Çünkü ebedi saadetin kapısı onlardır. Onlarda kusur edilse, ebedi hüsrana sebebiyet verir. İmansız Cennete gidilmez; fakat tasavvufsuz Cennete giden pek çoktur. Ekmeksiz insan yaşayamaz, fakat meyvesiz yaşayabilir. Tasavvuf meyvedir, hakaik-i İslâmiye gıdadır.( said nursi)

  3. Alt 08-19-2008, 17:29 #3
    beyza Mesajlar: 2.053
    Bedîuzzaman Risaleler’inde tasavvufu bir meyva; tasavvuf ehli ise Ankara’dan İstanbul’a gitmek için bir vasıta olarak tanımlıyor ve bu zaman da kişinin mutlaka bir yere bağlanması gerektiğini savunuyor.

    Bedîuzzaman’ın tarîkatı meyva, tarîkat erbâbının ise maksada götüren yol olark görmesi birbiriyle çelişkili değildir. Sadece bakış açılarının farklılığından kaynaklanan farklı yorumlardır. Bilindiği gibi tasavvufun iki boyutu vardır. Bunlardan biri tahalluk; yani eğitim ve terbiye, diğeri tahakkuk; yani ma’rifet ve bilgidir. Tarik erbâbı tasavvufun eğitim boyutuna bakarak onu mutlak hakikata götüren bir araç olarak görmektedir. Bedîuzzaman ise Tasavvufun tahakkuk tarafına; marifet ve bilgi tarafına bakarak onu meyva olarak değerlendirmektedir. Çünkü tasavvufun gayesi insanı gerçeğe erdirmek ve marifet meyvasına ulaştırmaktır.

  4. Alt 08-19-2008, 17:36 #4
    xyzt Mesajlar: 384
    karnı aç olan insana önce ekmek mi verisiniz yoksa meyva mı?

    Konu xyzt tarafından (08-20-2008 Saat 00:11 ) değiştirilmiştir.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.