Tasavvufun Doğuşu ( 1 )

...


Ağaç Şeklinde Aç5Beğeni
  • 2 gönderen beyza
  • 1 gönderen alptraum
  • 2 gönderen THEHAFIZ

  1. Alt 02-20-2008, 10:01 #1
    beyza Mesajlar: 2.053
    Tasavvufun Doğuşu ( 1 )

    Cenâb-ı Hak, insanoğluna ihsân ettiği sonsuz nîmetlerine ilâveten:

    "Rûhumdan (kudretimden bir sır) üfledim"1 buyurarak, kendi katından bir cevheri ikram etmekle, ona kıymetlerin en yücesini lutfetmiştir. Buna mukabil olarak da onun, Zât-ı Ulûhiyyet'ine muhabbet sûretiyle kullukta bulunmasını, neticesinde de mârifetten nasîb alarak, vuslata ermesini murâd etmiştir.



    Hak Teâlâ, kullarını hidâyete ulaştırmak için, insana birtakım üstün vasıflar lutfetmiştir. Buna ilaveten bir de, aralarından müstesna yaratılışlı, vahye mazhar olmuş bazı kullarını peygamber olarak vazifelendirmek sûretiyle onlara ihsanda bulunmuştur. Peygamberlerin olmadığı zamanlarda ise, verese-i enbiyâ olan sâlih kullarıyla bu lutfunu devâm ettirmiştir.


    Rabbin insanlığa müstesna bir yardımını ifâde eden peygamber gönderme keyfiyeti, bütün insanlığı şümûlüne alabilmesi için Hazret-i Âdem -aleyhisselâm- ile başlamıştır. Hazret-i Âdem, hem ilk insan ve hem de ilk peygamberdir.


    Bu mübârek hidâyet yolu, ilâhî kudret akışları içinde bir nûr şerâresi hâlinde müteselsilen gelen yüz yirmi bin küsur peygamberle te'yîd ve takviye edile edile, insanlığın kaydettiği terakkîye muvâzî bir tekâmül kazanmıştır. Devrin husûsiyetlerine ve muhâtapların seviyelerine uygun bir teblîgatla devâm edip giden bu silsile, nihâyet son peygamber Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'de kemâline erişip âzamî zirveye ulaşmıştır.


    Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, nûruyla Hazret-i Âdem'den önce, cismâniyetiyle bütün peygamberlerden sonra zuhur etmekle, nübüvvet takviminin ilk ve son yaprağı olmuştur. Yâni risâlet takvimi, varlığın ilki olan Nûr-i Muhammedî ile başlamış, son yaprağı da "Cismâniyet-i Muhammedî" ile nihâyet bulmuştur. Dolayısıyla O, zaman itibariyle son, yaradılış itibariyle ilk peygamberdir.


    Bütün mevcudâtın varlık sâikı, nûr-i Muhammedî olduğundan , Cenâb-ı Hak Hazret-i Peygamber'i "Habîbim" hitabına mazhar olacak bir liyâkatte yaşatmıştır. Rabbimiz, O'nun müstesna ve mûtenâ hayatını zâhiren ve bâtınen en güzel bir şekilde terbiye ederek, bütün insanlığa bir armağan olarak lutfetmiştir.


    Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in sîreti ve mübarek şahsiyeti, sırf insan idrâkine sığabilen tezahürleri ile dahî, beşerî davranışlar manzûmesinin en ulaşılmaz zirvesini teşkil eder. Zîrâ Allâh -celle celâlühû- O mübarek varlığı, bütün insanlığa bir "Üsve-i Hasene" yâni en mükemmel bir ahlâk numûnesi kılmıştır. Bundan dolayıdır ki, O'nu insan topluluğu içinde acziyet bakımından en altta bulunan "yetim çocukluk"tan başlatarak, hayatın bütün kademelerinden geçirip, kudret ve salâhiyet bakımından en üst noktaya, yâni devlet reisliği ve peygamberliğe kadar yükseltmiştir. Tâ ki beşeriyet kademelerinin herhangi bir yerinde bulunan herkes, O'ndan kendileri için en mükemmel fiilî davranışları örnek alıp, kendi iktidar ve istîdâdı nisbetinde bunları gerçekleştirmeye meyledebilsin.


    Esâsen Cenâb-ı Hak, O'nun, bi'setinden (peygamber olarak gönderilişinden) itibaren dünyânın sonuna kadar gelecek bütün insanlara bir örnek teşkil ettiğini beyân buyurmaktadır:



    "Andolsun ki, sizin için; Allâh'a ve âhiret gününe kavuşacağını uman ve Allâh'ı çok zikreden (mümin)'ler için Rasûlullâh'ta en mükemmel bir örnek (üsve-i hasene) vardır." (el-Ahzâb, 21)



    Bu demektir ki bütün insanlık, îmânî ve ahlâkî -daha umûmî bir tâbirle- tasavvufî davranış mükemmelliğine ulaşabilmek için o mübârek varlığın hayat ve faâliyetlerini lâyıkıyla öğrenmek mecbûriyetindedir. Öğrendiklerini kendi istîdâdı nisbetinde taklîde yönelmeli ve zamanla tahkîke ulaşmayı hedeflemelidir. Bu ise, O'na duyulan muhabbet ve O'nun rûhâniyetine bürünebilme nisbetinde gerçekleşir. O'nunla duygulanıp feyz-yâb olmada sayısız rûhânî nasip ve tecellîler vardır. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in örnek şahsiyet ve kalbî hayatından tâkatimiz kadar nasib alabilmek, O'nun ahlâkıyla ahlâklanabilmek, dünya ve âhiretteki şereflerin en yücesidir.


    Âlemlerin Rabbi, Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'i zâhiren ve bâtınen en güzel bir fıtratta yaratıp terbiye etmiştir ki O, bu ilâhî terbiyesini:


    "Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi ne güzel kıldı." (Süyûtî, Câmiu's-Sağîr, I, 12) sözleriyle ifâde buyurmuştur.

    Konu beyza tarafından (02-20-2008 Saat 10:05 ) değiştirilmiştir.
    alptraum ve Fani 06 bunu beğendiler.
  2. Alt 02-27-2008, 11:12 #2
    THEHAFIZ Mesajlar: 135

    Yahudiler Üzeyr Allahın oğlu, Hiristiyanlar da İsa Allah'ın oğlu dediler ve kafir oldular, tasavvufçu müslümanlar!! daha da ileri giderek, Muhammed ne Allah'ın oğlu ve ne de ortağı, O DİREKT ALLAH dediler, ve bunlar ne hikmetse küfre sapmış olmuyorlar..

    Arkadaşlar, tasavvuf İSLAM dedğildir, islamdan başka bir dindir ve tanrısı, kitabı, peygamberi İSLAM ile aynı değildir.
    Verdiğim linki iyi dinleyin, ne demek istediğimi anlarsınız.
    İsterseniz eğer böyle yüzlerce link verebilirim, yeter ki siz izleyin ve tefekkür eyleyin..

  3. Alt 02-27-2008, 11:23 #3
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Orada ki yanlis esittir demesidir esittirin ne demek oldugunuda acarsakiki kelimenin yada iki nesnenin birbirine es olmasidir uymasidir aynisidir manasina gelir

    ve burada Muhammed s.a.v esittir Allah C.C. demek gercekden cok yanlis olmus hos olmamis

    THEHAFIZ bunu beğendi.
  4. Alt 02-27-2008, 11:31 #4
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    alptraum´isimli üyeden Alıntı
    Orada ki yanlis esittir demesidir esittirin ne demek oldugunuda acarsakiki kelimenin yada iki nesnenin birbirine es olmasidir uymasidir aynisidir manasina gelir

    ve burada Muhammed s.a.v esittir Allah C.C. demek gercekden cok yanlis olmus hos olmamis


    Sağol alptraum kardeş,
    Bu HAKKI ÜSTÜN TUTMA aşkın bana bir ayeti hatırlattı.

    ŞEHİDELLAHU ENNEHU LAİLAHE İLLA HU

    Allah'ın tek ilahlığına, Allah şahittir,

    HUVE VEL MELAİKETÜ

    Allah'ın yarattığı bütün melekut alemi şahittir,

    VE ULUL İLMİ QAİMEN BİL QIST

    Ve objektif, etki, tesir altın da kalmamış, özgür ilim adamları şahittir..

    Rabbim bizleri kendi varlığına şahit ve kanıt gösteriyorsa, bunun hakkını vermek KANIT OLMAYA DEVAM ETMEK manasını taşır ki,
    Rabbim bizleri her daim KANITLARINDAN eyler inş..

    alptraum ve Fani 06 bunu beğendiler.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.