Suskun olmayı hal edinen bir seferdeyim
Ne dertliyim ve ne de bir kederin demiyle eğleşmekteyim, ey hak demeliyim
Nefesin bir gayesi olmalı hesap etmeliyim, an ve zamanı şehretmeye erişmeliyim
Her kazanın ahıyla feryat etmeden, sabrı ve kanaati ruhumla terennüm etmeliyim


Ne sazendeyim, ne derviş olmayı beceririm
Her nasılsa bir ahenksizlik içindeyim, talim ve terbiyeye elhak ihtiyaçlıyım
Neden bu kadar huysuz ve arsızım, edebi kalbimde hissetmeye pek çok muhtacım
Peki, niçin hadiseler karşısında kayıtsızım, hiç umursamayan, sarsılmayan acıyım


Her nedense dağlara, nehirlere imreniyorum
Gitmiş oldukları sılaya bakıyorum, hiçbir kaygı ve nedameti bulamıyorum
Asırlara sâri suskunluklarına şaşıyorum, ne kadar sabır, kanaat varmış anlıyorum
Neden melallerine vakıf olamıyorum demek ki gönül kapım kapalı aşkı anıyorum


Suya hasret kalan kimdir, hangi nefestir
Kulağıma gelen ahenksiz sesler kimindir, o sessiz çığlıklar hangi vadidedir
Dertlenmeyi bilmeyen bir kalp yoksa sadece yürek midir, ruhun yetisi idrak midir
Düşündükçe sancılarım artıyor, ne hal kalıyor ve ne de takatten bir haber, vaktidir


Resim karelerini sessizce nazar ediyordum
Karışık görüyordum, net bir şekilde fark edemiyordum, demek ki diyordum
Göçüp giden zamana, bir ömrü hoyratça yaşadığım hevesin ahına ne söylüyordum
Kendi kendimi suçluyordum, güya akıl ve fikir sahibi olduğumu ifade ediyordum


Neden hiç düş görmüyordum, ölüyor muydum
Bu kadar bahanesiz bir uykunun serkeşliğinden niçin hiç kurtulmuyordum
Bir bakıma ölüyordum, hesabı ruhunda hissetmeyen nefsi arsızlık sergiliyordum
Peki, kalbim için niçin gaye gütmüyordum, aşkın firkatini halde hissetmiyordum



Mustafa CİLASUN