Hiçbir söz etmeden, nefesi hasretmeden düşünmeliydim
Vaktin şadında, vicdanın sahrasında, umutların duyulmayan figanında sabrı bilmeliydim
Tefekküre tevessül etmenin, ruhumdan tebaürz eden idrakle aşkın o manasına erişmeliydim
Ne kadar uhtem kalmışsa hevesler durdurak bilmeyen korkularsa sevdaya havale etmeliydim



Ölmeden vaktin, kabirde ki haşyeti şehretmeliydim
Ne denmişse, hangi iklim kuşağında zihnime nakaratlar nakşedilmişse, tahkik etmeliydim
Kader denen esrarın ruhuma zerkettiği şahikayı farketmeliydim, korkularımı yenmeliydim
Alıp götüren anın istikametini kalbimin derinliğinden tebarüz eden hicranla öğrenmeliydim



Nerde yanlış yaptığımı vicdanımda diriltmeliydim
Çektiğim her resmin neye delalet edeceğini iliklerimde hissederek irfana yönelmeliydim
Kavuşmanın arefesinde, hasretin okuyamadığım teskeresinde aşkı nefsten ayırt etmeliydim
Kalbin bir anlamda akıl, bir anlamda farkı fark ettiren, feraset cenahı olduğunu bilmeliydim



Bastığım toprağın, dalgalanan bayrağın çığlığını
Mazi sayfalarında dinmeyen gözyaşlarını yüreğimde besleyerek atime azimle yürümeliydim
Gelip göçenin aşkın firkatine erişmeyenin ruhunda ki figanı dert edinmeyeni düşünmeliyim
Artık birşekilde uyanmayı akletmeliydim, ruhumu esarete düçar eden kimse hissetmeliydim



Ummanın ahenginde, sahranın o sessizliğinde
Ne kadar derdim var ise, gam sinemde ikamet eden figanın sesiyse, aşka ram etmeliydim
Nihayetinde zafiyetleri içinde barındıran ve bu nispetle Rabbine el açanın kim görmeliydim
Hiçkimseyi yargılamadan, zan ve kaygıları istikamet sanmadan akil bir canı hissetmeliydim



Mustafa CİLASUN