Şimdi laleler sus diyor, gözler yaşını bırakmaktan hiç sıkılmıyor
Kalp hangi esrarın şadında sancılar içinde inliyor, hasret neden ruhuma ıstırap veriyor
Şehrine muhtaç olduğum sessizliğin kahrolmam için yetiyor, umutlar hüzün için bekleşiyor
Hicran yüreğimden neden hiç çıkmıyor nefesin artık şevkime ram olmak için kifayet etmiyor



Bir saklı zaman var sanki bu gönlümün hüzün sahnelerinde
Rengarenk bir loşluğu sunuyor sukuta abat olan lehçesiyle, firkat kalbimin sahifelerinde
Dinmeyecek mi sızım, ah çektiren gönül bağım, aşkın hicranını zerkediyor artık her yudum
Nerdesin, hangi iklimin penceresinden nazar edensin, hasret lahzasında ruhumu avutursun



Nasıl bir yoldayım, hangi han'a rastlasam sanki hazandayım
Ağaçların yapraklarını bırakığı bir hicran ile şimdi münhal içinde elem solumaktayım
Demek ki elhak çok korkağım, acı ve ıstırabı aşk ile hakka ram etmeyen ne sefil bir nidayım
Durmadan ağlamalıyım, ibret, irfanın feyziyle nefesini arındırmalıyım aşka ram olmalıyım



Haydi kalk diyor, suskun letaifler, ruhi derinlikten seslenenler
Hangi bulvarın şafağında kaldı nice emeller, heves için göze alınan türlü densizlikler
Hani verdiğin söz, sadakat için akitleştiğin kalbi öz, nefsin için derlediğin tedrisatta ki köz
Sakın yoruldum deme, göçüp gidenleri yad etmekten imtina ederek nefeslenme, aşktadır öz



Nice yollar denendi, tevhidin lal olmuş lehçesi kalbin içindi
Ruhi vecdin, iradi teslimiyetin hakikatin ilgası için değil miydi, peki, o vakit neler değişti
İnsan denen o mümtaz sıfat, hangi badireler için seferber olan nefes-i emanetti aşka devretti
Vuslat için dile gelen hicran ve beklelen an çok mu geçikti, kalbin aşka müsavi olmayı isterdi



Mustafa CİLASUN