Ne kadar ah desem ve kalbimi dinlesem...
Gönül bağımın bizar bırakan lisanını anlasam, aşk için gülü koklasam, ağlasam
Bülbülün feryadını,cihanın sadrını, vadedilmiş hesabı koklasam onunla ayılsam
Gözyaşlarımı, sinemin efkarını, umutlarımın bekleyen vecdi cenahınına bıraksam


Neden sana gelemiyorum,neyi bekliyorum...
Yılların yılgın bırakan suskunluğunu,gönül toprağımın susuzluğunu serdediyorum
Ne kadar dilensem, muhtaçlığımın her zerresinde hasretini nefeslensem eriyorum
Dil susuyor, gönül ağlıyor, gözler ne kadar nazar etsede, ruhuma hiç tesir etmiyor


Öyle baktım, derinlerde yine yalnızdım...
Her anımda, ruhumun hiran damlalarında, kalbimin inşirah arzusunda sen vardın
El açtım, secdeye açtım, aklımın dirliğinde bizardım, ruhum için aşikar bir yardın
Neyi anlamadım, gayretimi ve azmimi dikkate almadım ve avuntulara sığındım


Yağmur yağarken, umutlarım yeşerirken...
Taşın altında, karanlığın didarında, sabrın ve kanaatin sadrında bekleyen varken
Ne kadar yerinsem, mahçubuyetimle kuytu köşelerde demlensem ve bir ah etsem
Yolun selametinde, dilin edebinde, gönlümün mahzun lehçesinde idrakine erişsem


Seyrediyorum dağları, engin yamaçları...
Sinemde kalmış ve solmaya yüz tutmuş umutları, demlenen yakarışları, ağıtları
Güne baksam, onunla hem hal olup mananın ecrinde aklansam, fecre nasıl kansam
Yüreğimden kopan çığlıkları ummana bıraksam,ruhumu düştüğü yerden çıkartsam


Göçmeden, nefesi sahibine vermeden...
Vaktin rahlesinde, ahtin sahnesinde, sadakatin tevdiinde,ruhuma aşkı anlatsam
“Oku” hakikatin ilgasında nefeslensem, aklımın ar, nar, kar olduğunu bir sezsem
Ne kadar kaybolmuşluğum ve solmaya ramak kalan mesnetsiz umudumu gizlesem



Mustafa CİLASUN