Sustum artık, hakikate ram olan hal-i mahzunluğumda
Bir bir derledim heveslerimi, zevk-i hicranımla ve vecde gelen ruhumun şadıyla
Her ne kadar bir hüzün var ise kalbimin sükut-u ikrarında
Elhak sabr-ı nefeslendim, kanaat için irademe akl-ı selimi sürurla tavsiye ettim


Bin hüzün ile umudun nidasında bakleyen gönüller için ne söylerim
Bir hicranın tesellisiyle niyaz ederim, söyleyin başka ne bilirim, ne Arfim ne de erenim
Bahtın dile gelen lehçesinde fakirim, ihsan olan ne varsa elhak tabiim
Ne kalbin serdettiği sesin ferahlığından şikayetçiyim, ne emel hırsına kapılmış dilenciyim


Biliyorum ki nihayetinde abdi acizim, zafiyetlerle ömrünü tüketen bir sefilim
Nasıl şikayet için kalbimi bizarlığın eline terk ederim, sonra yegane sahibine ne söylerim
Nefsin aymazlığı için boyun bükerim, ayrık otlarını bir bir sabırla kalbimdem temizlerim
İnşirah için nöbet beklerim, elimden gelen gayreti hasrederek aşk yolunda hazla göçerim


Ne bir saz çalmayı bilirim, ne ney üflemek için nefesime meyledip hicrana göçerim
Kalbim için ülfetin pay-ı tahtında kul olmayı ve bir vecd ile coçmayı koşulsuz ki isterim
Takva için elhak hilmi nefeslenirim, sabrın rahlesinde tedrisat için ilmi talim ederim
Yoksa onsuz aklı neylerim, fikretmek için elhak iştişarenin lahzasında diz çökerim


Geçti ömrüm yine, hala bin dert ile muvazenemle niye böyle bir hicran içindeyim
Hal-i fakirliğimi kime nasıl ifşa ederim, gömlümün hüznüyle nasıl bir kulluk ederim
Yar için ne derim, çaresiz yine derinden bir ah çekerek boynumu bükerim
Umut ile mukavele eden bir nefesim, secdelere kapanıp ey hak der ve sessizliğe göçerim


Ne söylense, dertler bin bir hüzünle dillenip gönüllere erişse ne yazacak
Ruhumun bizarlığı nasıl anlaşılacak, kalbimin hazanlaşan kadri yeniden nasıl açacak
Can çıkacak, göz kapanacak, dil susacak, tüm azalar bir tefekkürün ilzamında kalacak
Evet, işte o zaman, vakti gelen hesap bir bir sayfalarını açacak ve gönül ağlayacak



Mustafa CİLASUN