Alıp başımı sükunetin bağrına iltica ediyordum
Ne kadar içinden çıkamadığım bir hal varsa ve kalbimi burkurak dağlıyorsa
Çaresiz umutlara sarılıp, hülyaların ülfetinden yararlanıp ferahlıyordum
Niye böyle bir halin ve cendereler içinde yoran hicranın sevdasında adımlıyordum


Gönül perdesinden sahnelelen eserlerin dramatik yaşanmışlığı
Kalbin inşirah için canhıraş yakarışı, sinenin vicdanla hüzün hıçkırıkları başlıyordu
Tepelerden dur durak bilmeden akan ve aşk için izana yön veren suyun haykırışı
Aklım için sualler hazırlıyor ve hayretler içine bir şakınlığa gark ediyordu


Güzel bir buseyle tenime nüfus eden meltem içimi rahatlatmıştı
Gün yanarken ve esrarı halken gecenin kollarına atılmanın manasını merak ediyordum
Ne şiddeti sahneleyen poyrazın, ne suskun kalan narın haşyetinden korkuyordum
Ufukların serencamından nükseden sevdanın süruruyla bir haller yaşıyordum


Ve artık zerkedilen mananın heyacanıyla yeni bir lehçenin umudundaydım
Ruhumu ferahlatan lisanın edebe mahsuz halinden fevkalade memnundum, anmalıydım
Şimdiye kadar kalbime sökün eden ne kadar dert hasıl olmuş ve hali yormuşsa
Manaya metfun senasında aşkı yudumalıydım ve vicdanımla aklanmalıydım


Adeta suyun asaletinden sadır olan sevdanın erdemini ruhumla deruhte etmeliydim
Alemi nefesin müşkülatından akseden hicranın ahını nefsimle barıştırmalıydım
Ne yalın aklın sultasında ve ne de ilmin manaya ducar olan maslahatın koltuğunda
Kimseyi avutmamalıydım ve ruhumun esaretine yol açan kapıyı aramamalıydım


Nice eşiklerin hikmetine mepni vesileleri habersizce dışlamıştım
Çünki yıllara sari avuntuların ve kandırlmışlığın ihatasında korkular yaşamıştım
Ne hakkıyla çocukluğumu ve ne de gençlik hülyalarımı umutla yeşetmiştim
Talan edilmişliğin ve zerkedilen güvensizliğin kurbanı olarak bizar kalmıştım



Mustafa CİLASUN